"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Garcia’ya mektup ve Nur postacıları

Muzaffer KARAHİSAR
02 Temmuz 2013, Salı
ABD ile İspanya arasındaki savaşın kritik bir aşamasında ABD Başkanı Mckinley, çok acele olarak Küba’daki isyancıların lideri Garcia’ya önemli bir haber göndermek ister. Küba dağlarındaki sığınaklara gizlenmiş olan Garcia’ya postayla, telgrafla ve başka teknik imkânlarla ulaşmak, haberleşme imkânı yoktur. Ancak mektubun elden götürülüp verilmesi gerekmektedir.

Bu zor görevle ilgili Başkan’ın ümitsiz ve çaresiz bakışları içinde çevresindeki subaylardan biri sessizliği bozar ve fikrini söyler: “Benim birliğimde Rowan isimli çavuş var. Bu görevi üstlenip mektubunuzu Garcia’ya bulup elden ulaştırabilecek vasıftadır.” demesi üzerine Başkanın huzuruna Çavuş Rowan çağrılır ve mektupla talimat birlikte verilir.
Mektubu alan Rowan hiç itiraz etmeden mektubu çantasına koyar, selâmlaşır ve yola çıkar. Her türlü tehlikeyi göze alarak, düşman bir ülkenin topraklarındaki Garcia’yı bulur, mektubu teslim eder. Verilen görevi belli bir sorumluluk ve disiplin içerisinde yerine getirdiği için ülkesinde “Ölümsüz Kahraman” ilân edilmiştir.
Bu hikâye, ülkemizde baskı, zulüm, sürgün, hapislere ve yokluklara aldırmadan bir devre hükmünü vurmuş, imana susamış gönüllere sırtında torbalar, heybelerle gizlice Kur’ân hakikatlerini her türlü tehlikeyi göze alarak aç susuz, dağ tepe aşarak, ıssız ormanlardan geçerek elden ele, dilden dile ulaştıran fedakâr insanları, “Nur Postacıları”nı hatırlattı.
Kurtuluş Savaşı sonrasında yaralar sarılmadan, milletçe kazanılan zaferin sevincini yaşayamadan Anadolu insanının inancına, fikrine, kültürüne hatta giyimine kadar müdahale eden inkâr, baskı, zulüm ve istibdat devri başlamıştır. İmanını muhafaza etmek isteyen, inancını yaşamak isteyen insanlara her türlü, eziyet, hapis, sürgün ve idam cezaları pervasızca reva görülmüştür.
Böyle zulümatlı, insafsız ve inkâr döneminde insan hayatı, inancı ve düşüncelerin hiçe sayıldığı bir zamanda Bediüzzaman Barla’ya sürgüne gönderilir. Karayolu bulunmayan, yokluk, mahrumiyet ve mağduriyetler içinde dünyadan tecrit edilerek ademe mahkûm edilen Said Nursî’nin kuş uçmaz, kervan geçmez küçük bir nahiyede, devletin baskısı altında, jandarma nezaretinde, unutulup ölüp gitmesi planlanmıştır.
Barla’da Allah’ın inayetiyle Risale-i Nurlar hızlı bir şekilde telif edilmeye başlamış. Üstadın emriyle nur kâtiplerinin yazdıkları Risale-i Nurlar, hiç zaman kaybetmeden elle çoğaltılması ve Anadolu’nun en ücra yerlerine kadar (Sırran tenevveret) gizlilik içinde, karşılıksız götürülmesi için gönüllü, cesur, yiğit, fedakâr ve inancı için ömrünü hakir görebilecek iman erlerine, İslâm kahramanlarına ihtiyaç vardı.
İman ve İslâm adına ne varsa yasaklandığı böyle bir ceberut devrinin tahriplerine, tehlikelerine karşı, Nur kâtiplerinin evlerde, kırlarda, bağ ve bahçelerde gizlice telif ettikleri Risale-i Nurların, insanlığın kurtuluş reçetelerinin muhtaçlara ulaştırılması gerekiyordu.
Gönüllü Nur Postacılarının göz kamaştırıcı gayretleri ve harika başarıları ile dünyada eşi benzeri görülmeyen bir yöntem, bir dağıtım ağı kurularak kutsî bir dâvâ aksiyonu, hizmet faaliyeti gerçekleştirilmiştir. Bu sivil, gönüllü hareketi her yönüyle incelenmeye değer bir çığırdır. İmanın, ihlâsın, sadakat ve fedakârlığın tekniğe, baskıya, zulme ve ölüme meydan okuduğu kahramanlık destanıdır.
Günün hükümetinin yasaklamaları, aldığı bütün tedbirleri ve baskıları her geçen gün arttırmasına rağmen Afyon Mahkemesi’nde Üstadı itham eden savcı elle çoğaltılan Risalelerin 600 bine ulaştığını belirtmiştir.
Çavuş Rowan, Devlet Başkanının desteği ile maddî-manevî imkânlar seferber edilerek bir mektubu tehlikeli bölgedeki bir isyancıya ulaştırdığı için ülke çapında millî kahraman ilân ediliyor. Nur Postacıları tam tersine devletin baskısına, zulmüne, yasaklamasına rağmen her türlü yokluk ve sıkıntılar içinde, ölüm dâhil bütün tehlikelere göğüslerini siper etmişlerdir. Sadece Allah rızası için imana susamış insanlara huzur ve saadet iksirleri olan Kur’ân’ın bu asra bakan tefsirlerini gece gündüz demeden omuzlarında fedakârca uzaklara taşıdıkları için devrin zalim idarelerince suçlu muamelesi görmüşlerdir.
Sıkıntının, çilenin, yokluğun, acının üstesinden gelmiş, melek ruhlu, Nur hizmetçilerinin gözyaşlarının ve ayak izlerinin bulunduğu, serhat şehri Isparta’yı Üstad boşuna taşıyla, toprağıyla mübarek addetmemiş. Kâinattaki hakikatlerin tefsirini kalemle kâğıda döken Nur kâtipleri, gönüllü Nur postacıları ve yüzlerce bilinmeyen fedakâr gönül erlerini Bediüzzaman “Isparta Kahramanları” unvanıyla taltif etmiştir.
Ömründe bir defa Devlet Başkanın bir mektubunu Garcia isimli bir isyancıya ulaştıran ve bu sayede kahraman ilân edilen Çavuş Rowan’ın hikâyesi küçük ve münferit bir vasıf taşırken; Nur postacılarının kahramanlık destanları kıyas kabul etmeyecek ölçüde kâinat çapında önemli bir hizmet, farklı bir değer taşımaktadır. 
Devlet, bütün kuvvetleriyle Risale-i Nurları yasaklamış, mensuplarını takip ettirmiş, yakaladığı insanlara her türlü cezayı uygulamıştır. O döneminin hiçbir tehdidine aldırmadan hizmetlerini bihakkın ifa eden gönüllü Nur postacıları ve onların sembol ismi, fedakâr insan, İslâm Köylü Abdullah Çavuş, omuzunda torbasıyla geceleri karanlık, ıssız yollarda attığı cesur adımlarla fikre ve inanca zincir vurulamayacağını dost-düşman herkese göstermiştir.
Onlar yaptığı hizmetin karşılığında Allah’ın rızasından başka dünyalık bir övgü, bir paye, bir nişan beklemeden ebedî istirahatgâha çekilmişler. Bu İslâm neferleri, Anadolu’nun en ücra yerlerinde ve Dünya’nın dört bir yanında onların dâvâsını tanıyan, Risale-i Nurları okuyan herkesin gönlünde sevgiyle, şükranla, minnetle ve duâlarla yaşamaktadırlar.    

Okunma Sayısı: 1454
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • mehmed pasa

    4.7.2013 00:00:00

    Allah onlardan razi olsun, mekanlari cennet olsun insallah.
    Osmanli’nin son neferleri kabrinizde huzur içinde olun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı