"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Anlatım bozuklukları-20 - Şapka Deyip Geçmeyin-39

Nahit TOPALOĞLU
21 Ocak 2025, Salı
Galat hakkında 4

Her galat, galat-ı meşhur addedilebilir mi?

Biraz da “Galat-ı meşhur, lügat-ı fasîhden evlâdır.” sözünden bahsedelim. Bu cümlenin aslı şudur:

“Galat-ı meşhur sahîh-i mehcurdan evlâdır.” (mehcur: terkedilmiş, aslı unutulmuş)

Kerküklü Ahmed Ziyâeddîn, Lâtinize ettiğim Mecmu’am adlı galatât kitabında şöyle der:

“Galat-ı meşhur sahîh-i mehcurdan (terkedilmiş, aslı unutulmuş) evlâdır.” deniyor. Bu pek doğrudur lâkin bir kere düşünelim; her galat, galat-ı meşhur addedilebilir mi? Lügat ve kavâidden bîhaber olanların telâffuz ve tahrirleriyle muharreratta zuhur eden galatâta ‘meşhur’ demek, câiz midir? Elbette değildir.”

Neymiş? Lügatlerde kelimenin nasıl yazıldığını bilmeyenlerin yaptıkları yazım ve telaffuz hatalarına “galat-ı meşhur” denmezmiş. (Yâni NEKRÂ galat-ı meşhur olamaz.)

“Galat-ı meşhur sahîh-i mehcurdan evlâdır.”

Bu söz, insanoğlu tarafından istismar edilmiş, ilk önce “Galat-ı meşhur, lügat-ı fasîhden evlâdır.” şekline sokulmuş. Sonra da kişiler, yaptıkları hatâlara kılıf olarak bu söze sığınmışlar. Ben hatâ yapmışım, demeyi enâniyetlerine yediremeyenler “Galat-ı meşhur, lügat-ı fasîhden evlâdır.” sözüne sarılmışlar.

Fasih: Güzel, âhenkli, açık ve anlaşılır şekilde düzgün ve yanlışsız söylenen (söz), fesâhatle söylenen (söz);

Evlâ: Daha uygun, daha iyi, daha lâyık, yeğ, müreccah anlamlarına gelmekte.

Şimdi, yanlış olarak bu hükmün şümûlüne sokulmak istenen hatâlı birkaç deyim görelim:

*“Saatler olsun.” yanlış; “Sıhhatler olsun.” doğru.

*“Güzele bakmak sevaptır.” yanlış; “Güzel bakmak sevaptır.” doğru.

*“Göz var, nizam var.” yanlış; “Göz var, iz’an var.” doğru.

*“Şok olmak” yanlış; “şoke olmak” doğru.

*Zürâfanın düşkünü, beyaz giyer kış günü.

Zürâfa: Afrika’da yaşayan, uzun boylu, çok uzun boyunlu, derisi alacalı, otçul hayvan.

Doğrusu:

ZÜREFÂnın (zarif kişiler) düşkünü, beyaz giyer kış günü.

Zarâfeti abartanların düştüğü komik durumu ifade etmek için kullanılan bu güzel deyim, önce berbat bir hâle sokulup, zürâfalara gömlek giydirilmiş (hem de beyaz), sonra da bu berbat galat cehâletle yaygınlaşarak, meşhur olmuş. Sonra da bu fecî hatâ; fasih yâni güzel, âhenkli, açık, anlaşılır ve yanlışsız olan aslından evlâ (daha uygun, daha iyi, daha güzel) denilip cehalet taçlandırılarak “tüy” dikilmiş, “Galat-ı meşhur, lügat-ı fasîhden evlâdır!” denmiş.

Ve minel acâip! Şimdi bu berbat galat, hakikaten meşhur olduğu için, aslından evlâ! Öyle mi?

Sadece zâtına mahsus imlâ yanlışını müdâfaa için “Galât-ı meşhur, şu lugât-ı fasîh’den evlâdır.” diye savunan bir kişinin, hakikaten meşhur olan Zürâfaya beyaz gömlek giydirilmiş olan galatı, fasih, yok yok, fasihten de evlâ bulacağı açıktır. (Yazarımızın cevabından iktibas olduğu için “Galât , lugât, fasîh’den” gibi imlâ yanlışları hatâlı biçimleriyle aynen nakledilmiştir.)

“Galat-ı meşhur” olup da fasîhinden asla “evlâ” denilemeyecek diğer bir berbat galat:

*Aptala malum olur.

Aptal: Davranışlarını kontrol etmekten âciz, zekâsı kıt (kimse), bön, alık, budala.

Doğrusu:

“ABDALa malum olur.”

Abdal: Derviş, Allah’a yakın kişi, velî.

Bir şeyin olacağını önceden sezen kimselere, takılma maksatlı, “Apdala malum olur.” derler. Halk arasında bu kişilerin olacakları önceden bildiğine ve haber verdiğine inanılırdı. Zaman içinde bu söz APTALa dönüştü ve cehaletten beslenerek yaygınlaştı. Ah, şu insanoğlu! “Abdal” ı APTALlaştır, sonra da fasihinden evlâ diye servis et.

Kirpi, yavrusunu “pamuğum” diye severmiş. İnsanlara hatâları sevimli geliyor demek!

Galat-ı meşhur olup fakat asla fasîhinden evlâ olmayan bir misal daha:

*Altı kaval, üstü şişhane.

Doğrusu:

Altı kaval, üstü ŞEŞHÂNE

Genelde birbiriyle uyumsuz parçalar ve kıyafetler için kullanılan bu deyimde geçen “şişhane”, aslında “şeşhâne”dir.

Eskiden içi düz bir boru gibi olan namlulara “kaval” deniyordu, sonradan kavalın yerini altı adet yivli namluyla, nişan almayı kolaylaştıran “şeşhâne”ler aldı (şeş: altı).

Birbiriyle ilgisiz parçaların bir arada kullanılmasına, bu iki silah arasındaki farka gönderme yapılarak “altı kaval, üstü şeşhane” denilir oldu.

Şimdi de hakikaten galatı, fasîhinden evlâ olan bir galat-ı meşhur misâliyle mevzûu kapatalım:

*“Su uyur, düşman uyumaz.”

“Akan suyun bile uyuduğu düşünülebilir ancak düşman hep tetiktedir; tedbiri elden bırakmamak gerekir.” anlamına gelen bu atasözünün aslı “SÜ uyur, düşman uyumaz.” şeklindedir.

Eski dilde “asker” anlamına gelen “SÜ”, zamanla su’ya dönüştü ve bu şekilde kullanılır oldu. Fakat hakikaten galat olan bu ifâde, iletmek istediği mesaj açısından orijinalinden daha güzel olduğundan “Galat-ı meşhur, lügat-ı fasîhden evlâdır.” övgüsüne bihakkın mâsadak olmuştur.

Kelimeye giydirilen yanlış bir şapkadan çıkan “galat”ın ahvâli işte böyle!

Boşuna demiyoruz: Şapkadan geçin; şapka deyip geçmeyin.

Okunma Sayısı: 2377
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Orhan Ali YILMAZ

    3.2.2025 06:18:48

    Geldiğimiz, şu "EN SON", şu " EN NİHAÎ" şu NOKTA"da... Herhangi bir şeyin, şu "Galat-ı Meşhûr" olabilmesi, daha doğrusu, şu "sayılabilmesi" için, sizin de, tıpkı şu Üstâdımız gibi, şu "Meşhûr" olmanız, olmadı, şu "en azından, şu "küçük" de olsa, şu "azıcık" bir olsun, şu "şöhret" sahibi olmanız gerekiyor... Yoksa; şu "tamlamaya" bir türlü şu vâsıl ol(a)mayan, şu Ferhat misali, ya da şu Kerem örneğinde olduğu gibi, veyahut şu Mecnûn misalinde, şu bir türlü, şu "ruh" eşine, şu "kavuşamayan", sadece şu, hem de yalnızca, şu "Galât"ınız oluyormuş-muş...

  • Eda Gül Beyaz

    2.2.2025 17:57:00

    Hem karşınızdaki insanı algı yapmakla suçlayıp hem de NEKRÂ kelimesine dair girdiğiniz tartışmada bir cevap vermiyor (veremiyor) oluşunuzu kamuoyunun takdirine havale ediyorum.

  • Orhan Ali YILMAZ

    1.2.2025 15:32:58

    Ben, bu konuda "söylenecek" her şeyi söyledim... Şu "FAZLASI" da, şu "BANA", şu "ZÂİD" olur.. "EZCÜMLE: Şu "AÇIKÇASI" şu "İSRÂF"ı da -çünkü "HARAM"dır- şu "BAŞKALARI" gibi sevmem vesselâm...

  • Eda Gül Beyaz

    1.2.2025 00:37:26

    Orhan bey, sizin yaptığınız algıda prime time. Herşeyi söylediniz, her daldan delil getirdiniz de bir NEKRÂ ne sebepten galat-ı meşhur sorusuna cevap vermediniz. Israrla vermemeye devam ediyorsunuz. Sizin ilk iddianız NEKRÂ kelimesinin galat-ı meşhur olduğu yönündeydi. Ama bir daha bu iddianızı dile getirmediniz. Sonrasında geldiğiniz noktada NEKRÂ kelimesine galat demeye başladınız. Bence sizin de kafanız karışık. Karar veremiyor ya da galat dedim bir kere geri adım atamıyorum diyorsanız da bizi yormayın lütfen.

  • Orhan Ali YILMAZ

    30.1.2025 05:20:36

    Eda Gül Hanım... Ben, her şeyden önce, herhangi bir "KABAHAT" işlediğimi düşünmüyorum... Lütfen, şu "TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ" anlamında şu "AÇIK ALGI" yapmayınız... Lütfen, şu "tekraren", şu çok "rica" ediyorum sizden... Eğer, yanlışlıkla; ki; bu tamamen sizin yanlışınız, sizin şu "yanlış" algınız, şu "itibariyle", benim o "özrüm"... O da şu "nezâket" gereği olarak.. Yoksa; sizin, şu "Yanlış" anladığınız anlamda, herhangi bir "KABA-HAT"tan kaynaklı bir "ZORUNLULUK"un şu "SONUCU" değil, şu "ANLAYACAĞİNIZ"... Lütfen, şu "KENDİNİZE" geliniz ve şu "YAZDIKLARIMI" daha "ÖZENLİ" ve de daha "DİKKATLİ" okuyunuz... Selâmlarımla...

  • Eda Gül Beyaz

    29.1.2025 16:41:36

    Rica ederim. Kabahatini görüp özür dileyebilmekte büyük bir fazilettir. Allah yolunuzu açık etsin.

  • Orhan Ali YILMAZ

    28.1.2025 20:53:14

    Ben, isim şu "tasrîh" etmedim ki, şu her şeyden önce, Eda Gül Hanım... Hele de, yazar olarak, bana karşı en son, şu "Hakkınızı helâl edin" diyebilen şu "kadirşinas" ve de şu "insaf"lı bir okuyucumuz için... Siz ya da Seyfettin Bey, neden şu üzerinize alındınız ki; "gerçekten", şu anlamadım ve anlamlandıramadım açıkçası... O ironik şu "göndermelerimin" şu "muhatap" ve "mâsadakları", -şu isimleri bende "mahfûz"- bellidir... Onlar ki, şu üzerlerine "hiçbir" şekilde şu "alınmazken" ve şu "tepki" vermezken, sizin bu "açık" şu "tepkisellliğinize", açıkçası bir "anlam" veremedim... Tamamen, şu "yanlış" anlama ürünü, bu tepkiniz, şu "benim" anladığım... Eğer, sizin, şu "yanlış" anlamanızdan kaynaklı bir "özür" gerekiyorsa, elbette, ben, o "özrü" de, şu "özrü" de dilerim... Selâmlarımla...

  • Orhan Ali YILMAZ

    28.1.2025 16:59:57

    Şu "EZBERİNİZİ" biraz daha, şu "ZORLAYAYIM" diyorum... Meselâ, KELÂM-I EZELÎ'de dahi şu "GALÂT" şu "VARDIR" desem, meselâ... İçinizden, "Hâşâ! Hâşâ!!! Tövbe! Tövbe! Hiç öyle şey mi olur... Siz, ne "saçmalıyor"sunuz ya öyle..." şu "dediğinizi" duyar gibiyim... Durun, "CÜMLE"nin şu "TAMAMINI" şu "DİNLEME" şu "NEZÂKET"ini şu "GÖSTERİNİZ" şu "LÜTFEN..." Kur'ân-ı Hakîm'de şu "DEFAÂT"le şu "MÜKERRER" olan şu "MÜDDEKİR" kelimesi, şu Arapçada, "HEM DE" şu "APAÇIK" şu "GALÂT"tır... Çünkü; Arapçada, şu "NAHİV" ve şu "İ'RÂB" itibariyle böyle bir "SARFİYAT" yoktur... Peki, bu kelime, şu "KELÂM-I İLÂHÎ"de, nasıl bir "TASARRUF"la, şu "ACABA" şu "İSTİ'MÂL" olunmuştur... Şu "ÇOK KIYMETLİ" şu "CEVAPLAR"ınızı şu "BEŞ GÖZLE" bekliyorum... Hadi bakalım...

  • Orhan Ali YILMAZ

    28.1.2025 15:15:59

    "Tamamen" şu "EZBERE" konuşuyorsunuz... Ve "SAFSATA" yapıyorsunuz, şu devamla, şu anlamsız bir "İNAT"la, şu "HÂLEN"... Hem de şu "TAMAMEN"... Psikiyatri'deki şu "HEZEYÂNLAR"a şu "TAM" da şu "BÂLİĞ"... "KEŞKE" şu "GÖRMEYİ" şu "İSTEYE"bilseydiniz... Şu "GÖREBİL"seydiniz... Keşke.. Keşke... Yâ leyte.. Yâ Leyte...

  • Eda Gül Beyaz

    28.1.2025 13:40:37

    Orhan bey lütfen okuyucularınıza daha nezaketle yaklaşınız. Ne demek edepsizce, yakışıksızla cevap veririm? Siz Yeni Asya yazarısınız. Ben Seyfettin beyin yazdıklarını okuyorum hiçbir şekilde nezaketsiz bir kelimesini veya cümlesini görmedim. Siz gördüyseniz gösterin lütfen. Yazar olarak okuyucularınızdan bir özür borcunuz var. Bilginize...

  • Orhan Ali YILMAZ

    28.1.2025 08:35:40

    Eğer; "terbiyem" müsaade etseydi, ben de şu size, şu sizin gibi, sizin şu seviyenize en uygun, şu en "yakışıksız" ve de en "kaba" şekilde şu "cevap" verirdim, verebilirdim; biliyormusunuz... (Hem, eğer çok istiyorsanız, şu "özelden" bu arzunuza "tam" muvaffak olabilirsiniz sanırım...) Ama; benim dünyamda, ne yazık ki, hâlen, şu "nezâket", bir "bayan" isminden epey bi' fazlası...

  • Seyfettin Azbayır

    28.1.2025 08:13:39

    Orhan hocam, şu muhatap dediğiniz kişi olarak cevap veriyorum: Mantık ilkeleri çerçevesinde benim çıkarımlarımdan başkaca bir çıkarım yapabiliyorsanız buyurun, imkansızı bize gösterin. İlmi mantık kaidelerince başka bir çıkarımın imkansızlığı iddianızın imkanından daha az mümkündür.

  • Orhan Ali YILMAZ

    27.1.2025 18:22:12

    Lütfen, şu "MANTIK İLKELERİ" çerçevesinde benimle muhatap olunuz ve "SAFSATA" ve de "HEZEYAN" yapmayınız... Muhatap, şu kendisini muhakkak bilmektedir vesselâm...

  • Arda Yıldız

    26.1.2025 11:51:49

    Orhan bey siz de lütfen yanlışta ısrar etmeyiniz. Nekrâ diye bir kullanım yok. İlk sizin kullanma hakkınız da yok. Dil bu. Kafana göre kelime uydurulmaz.

  • Arda Yıldız

    26.1.2025 11:48:22

    Burhan abi şöyle bir empati yaparsanız meseleyi anlarsınız. Size "burhen" diye hitap etseler ne dersiniz? Aman canım ne olacak bir harften mi dersiniz? Zaten arapça bir isim üzerinde kelime israfı etmeyeyim mi dersiniz? Doğru telaffuzu açıklar mısınız?

  • Burhan Aydın

    25.1.2025 14:22:10

    Nahit hocam, anlamak istemediğinize veya işinize gelmediğine kanaatım kesinleşti. Zira sap ve saman aynı şeyler değil. Risale-i Nur'lar da yüksek ilmî meselelerden olmayan, tamamen Arapça nahiv ve gramatik derslerinden olan 'Nekre' /'Nekrâ' üzerine bu kadar kelam etmeniz israf diyorum. Ama siz dava diyorsunuz, iman hizmeti diyorsunuz, çok mühim diyorsunuz, devlet meselesi diyorsunuz. O yüzden anlamamız mümkün değil. Kutlu, yüce, aşılmaz dağlar kadar yüksek Nekre/Nekrâ davanız size mübarek olsun.

  • Nahit Topaloğlu

    25.1.2025 13:19:12

    Burhan Aydın kardeşim (2) Sorularınızı mail adresim köşemde yazılı olduğu halde özelden değil, yorum köşesinde açıktan sormuşsunuz. Demek ki cevabını da hususî değil, alenî istiyorsunuz. Mevzuyu biraz soğutup (Belki bu arada başka yorumlar, sorular da gelebilir, hissiyatlar biraz soğur hem diye) “Galat Bahsine Tetimme” diye 2 günlük bir yazı daha zuhur edecek gibi. Suallerinizin cevabını o yazıda bulacaksınız inşâallah!.

  • Nahit Topaloğlu

    25.1.2025 13:18:49

    Burhan Aydın kardeşim (1)Galat mevzuunu anlamadığınız, daha doğrusu yazılanları okumadan yorumlar yazdığınız anlaşılıyor. Mesela ben sizin sorunuzdan 2 gün önce NEKRE'nin İşârâtül İ'caz'da geçtiğini yazmışım siz yorumdaki üç satırlık açıklamamı dahi okumadan 2 gün sonra yorumunuzda " Risale'de nerede geçiyor ve bu kelime hangi alanda kime ne şekilde yarayacaktır?" demektesiniz. 10 çeşit Latinize Muhammed yazılır, ille şu şekilde yazılacak diye dayatamazsınız, demektesiniz. Azerbaycan, Tataristan, Özbekistan vs.den, transkripsiyondan da değil Yeni Asya'dan söz ediyoruz. Gazetede Lisanıyla 10 çeşit Muhammed yaz da görelim. Hiçbir şekilde muhatabımız değilken başınızı uzattınız, “Gevezelik, boş işler (hem de nesl-i cedid lisanıyla)” diyerek yorumlar yapıp sorular sordunuz.

  • Seyfettin Azbayır

    25.1.2025 13:00:36

    Bize keşke meseleyi en baştan bu şekilde izah etseydiniz Orham hocam. Biz sizin bu kelimeye galat-ı meşhur dediğinizi düşünüp yorum yazdık. Tabiki her yazar yazısında istediği şekilde galat kelime kullanabilir. Kim ne diyebilir ki. Siz de galat kelime kullanma özgürlüğünüzü kullandınız. Biz olayı yanlış anlamışız. Hakkınızı helal edin Orhan hocam.

  • Seyfettin Azbayır

    25.1.2025 12:57:48

    Orhan hocam bu durumda şunu kabul etmiş oluyor: NEKRÂ kelimesi galat-ı meşhur değildir. Galattır. Üstadımızın galat kelime kullandığı kabul edilecek olursa Orhan hocam da kullanabilirim diyor. Hiçbir sözlükte kullanımının olmaması önemli değil. Zira bu kelime galat-ı meşhurdur diye iddia etmiyor Orhan hocam. Bu kelime galattır diyor. Ve üstad galat krlime kullandıysa bende veya başkaları da neden kullanmasın diyor açıklama yazısında.

  • Seyfettin Azbayır

    25.1.2025 12:51:44

    Söz konusu kelimenin NEKRÂ diye ilk kullanını Orhan hocama aittir.

  • Seyfettin Azbayır

    25.1.2025 12:50:57

    Orhan hocam Türkçesi diyorsunuz ki, NEKRÂ diye bir galat-ı meşhur kelime yok. Üstad Bediüzzamman galat-ı meşhur olmayan terceme kelimesini "tercüme" şeklinde galat olarak kullanmıştır. Üstadın bir kelimeyi galat olarak kullanma hakkı varsa benim neden olmasın diyorsunuz. Üstadın kullandığı kelimeyi galat-ı meşhur olarak kabul edenler , benim kullandığım galat kelimeyi de galat-ı meşhur olarak aklen kabul etmek zorunda diyorsunuz. Mesele anlaşılmıştır.

  • Orhan Ali YILMAZ

    25.1.2025 04:46:50

    Hem de, Sayın Yazarımızın, şu Nekre" masdarının şu Türkçe yazımında, şu "Nekrâ" şeklinde, şu "galât" şeklini, tıpkı şu Üstâdı gibi, şu "tercih" ve de "istimal" etmesine yapılan bütün şu "itirazlar", bütün şu "istifsar", hem de şu "istizah"lar, hem de şu bütün "istintak" ve de "sorgulamalar"ın hepsi, şu "MANTIK ŞÂHESERİ" kabul edilen, Üstâdımız tarafından şu Arapça olarak telif edilen şu "TÂLÎKÂT"a, hem de şu "En Büyük" Matematikçi ve de şu "MANTIKÇI" kabul edilen meşhûr filozofumuz Renê Descartes'in şu "AKLIN İLKELERİ"ne, hem de şu "METODİK ŞÜPHE"sine göre, şu "APAÇIK" şu "TUTARSIZLIK", hem de şu "SAFSATA" ve de şu "HEZEYAN" kapsamındadır diyorum ve şu "açıkça" ve "açıktan" şu "İLÂN" ediyorum... Şu "İLM-İ MANTIK İLKELERİNE GÖRE", şu "AKSİNİ", şu "İSPATLAYABİLECEK" birisi, eğer bu konuda, şu kendisinin "YETKİN" ve de şu "DONANIMLI" olduğunu düşünen, şu "KENDİNE GÜVENEN" şu birisi eğer "VARSA", LÜTFEN, hemen, şu "ORTAYA" buyursun diyorum...

  • Orhan Ali YILMAZ

    25.1.2025 04:39:18

    Şu " DAHA TÜRKÇESİ" mümkün değildir zannediyorum… Ezcümle, ben diyorum ki: Arapça şu orijinali şu "Terceme" şeklinde olan, ve hemen hemen, şu döneminin, şu bütün “akademik” eserlerinde, bu şekilde şu "Terceme" şeklinde şu “isti’mâl” olunduğu hâlde, Üstâdımız Bediüzzaman, şu bütün Külliyât'ında, hem de şu "istisnasız" olarak, şu "galât" şekli olan şu "Tercüme"yi istimâl etmesi, nasıl bir hak ise ve bu “kullanım” şu "Galât" olduğu hâlde, ve buna "ses çıkarılmadığı", hatta şu "mutlak doğru" bir "kullanım" olarak, şu “mutlak” şu "teslîm" olunduğu hâlde", aynı şekilde, sayın yazarımızın, şu “orijinal şekli” şu Arapçada şu "Nekre" olan masdarın, şu Türkçe yazımında, şu "Nekrâ" şeklinde, şu "galât" şeklini -tıpkı şu Üstâdı gibi- şu "tercih" ve de şu "istimal" etmesine yapılan, şu bütün "itirazlar"ın şu hepsi, şu "abes"le iştigaldir ve "anlamsız”dır...

  • Nahit Topaloğlu

    24.1.2025 17:49:59

    A, Aydın Kardeşim, Eleştiriler oluyor, olsun istiyorum tabi. Keyif de alıyorum ama Nurları da okuyan, bir anlayış seviyesinin üstünde var saydığım okurlardan okuduğunu anlamadan yorumlar yapılınca duyduğum şaşkınlıktan mı bilmem üslup sertleşiyor demek. Bu şapkadan daha neler çıkacak ben de merak ediyorum. Fakat yapılan yorumlar için galat mevzuuna bir "tetimme" çıkacak gibi. İkaz ve tavsiyelerinize muntazır olduğumu bilesiniz. Teşekkür ediyorum.

  • A. AYDIN

    24.1.2025 15:49:53

    Yahu bu hata, sizin elinizde ne bereketli bir şapka oldu! İçinden neler çıkıyor! Bir seyyie yüzlerce haseneyi meyve verdi, bize neler öğretti! Yalnız bu şapka elinizde sopaya da dönüşüyor... Sanki şapka olarak kalsa daha iyi gibi... Hürmetlerimle... 😊

  • Seyfettin Azbayır

    23.1.2025 22:23:21

    Burhan beye: Görüşlerinize kesinlikle katılmıyorum. O zaman Risale-i Nurları sadeleştirmekte sorun olmaz anlamı çıkıyor. Öyle saçma şey olmaz. Bir kaidesi bir kuralı var edebiyatın. İstediği kelimeyi istediği şekilde istimal edemez yazar. Üstadımızın saatlerce redaksiyon yaptığını bilmiyor olamazsınız. Dikkatinize.

  • Seyfettin Azbayır

    23.1.2025 22:19:36

    Terceme-Tercüme kelimesi ile kimsenin bir sorunu yok. Gördüğüm kadarıyla Nahit hocanın da yok. Biz NEKRÂ kelimesini soruyoruz siz ısrarla Terceme-Tercüme diyorsunuz. Neden?

  • Seyfettin Azbayır

    23.1.2025 22:18:00

    Orhan hocam o zaman NEKRÂ ifadesi hakkındaki görüşünüz nedir? Asıl konu o ama siz asıl konuyu ağzınıza dahi almıyorsunuz. Bu manada algı yapmak size ait bir fiil olmaz mı?

  • Burhan Aydın

    23.1.2025 15:29:01

    Haftalarca sütun işgal edecek meseleler bulun lütfen. Orhan bey de (veyahut Ali bey) boş konuya cevap yerine, yazılarına yoğunlaşmalı bence.. Epeydir yazmaz oldunuz zira.. Risale-i Nur'da Arapça Kürtçe ve Türkçe ibareler var iken, bunların latin harflerle yazımında, edebiyatta Türkçe yazarken, akademik bir çalışmada yazarken farklı farklı kalıplar kullanılır. Herkes her kelimeyi aynı kalıpla yazmaz. Dünya da Latin alfabesiyle 10'dan fazla Muhammed yazımı var.. Kökeni Arapça olmakla birlikte diller içerisinde çok çeşitli yazılım şekilleri vardır. Fakat kimse yabancı dilden bir kelimeyi kendi diline alırken bu şekilde yazamazsın demez. O halde, siz bir kalıpla yazma tercihinde bulunma hakkınız var iken, diğer kalıpla veya anlayışla yazana hatalı deme hakkınız yoktur. Galat tartışmasını özü budur. Ama bizi bir doğruya zorlamak, ve bunu iman Kur'an davası ciddiyetinde yapıp, başkasını küçük görmek, çok başka bir hastalıktır. Lütfen toparlanın hocam.

  • Burhan Aydın

    23.1.2025 15:28:29

    Türkçe olmayan, Türkçe'de de kullanılmayan bir kelimenin, Türkçe'de bir mânâ değiştirmesi söz konusu değildir, zira Türkçe değildir. Sadece terminolojiyi ilgilendiren, belki teknik Arapça meselelerde açıklama olarak bulunur. Risale'de nerde geçiyor ve bu kelime hangi alanda kime ne şekilde yaracayaktır ve kullanıma girmesi gerekmektedir, bunu konuşmadan bilgiçlik taslamak, iki yazarın birbirine ilmî seviyeden uzak bir şekilde, münazara veya müzakere olmadan, üstünlük yarısına girmesi şeytanı güldürür, o yüzden boş bir iştir.. Faydasızdır. Sizi ve nefsinizi üzecek şekilde sizi üstün görmediğim için beni de küçük görmeye ve dalga geçmeye başlamanız gazetemizin seviyesini indiriyor, lütfen vazgeçin artık.

  • Orhan Ali YILMAZ

    23.1.2025 13:11:48

    Ben, "DOĞRU"yu şu "öğrendiğime" dair bir ifadede bulunmadım Seyfettin Bey. Ben, şu "DOĞRUSUNU" zaten biliyorum ki.. EZCÜMLE: Orijinali şu "TERCEME" olan kelime, şu Güzel Türkçemize geçince, şu "Fonetik" bakımdan ses değişimine uğramış ve "TERCÜME" şekline şu "tahavvül" etmiştir. Tıpkı, Farsça olan şu "GUL" ve şu "BULBUL" kelimelerinin şu "GÜL" ve "BÜLBÜL " şekline şu "tebeddül" etmesi gibi... Onun için, lütfen, rica ediyorum, bana karşı şu "ALGI" yapmayın. Benim dediğimin şu "özeti" hem de şu "hulâsası" şu ki: Bu mevzunun "tartışılacağı"zaten hiç değil, ama şu "müzâkere" edileceği yer bile burası, yani; şu gazetemiz, köşe yazılarımız ve makalelerimiz değil... "Tâlî" bir konuyu bu kadar "ehemmiyet" verip, bu kadar "şiddetle", hem de şu "hiddetle"; şu kadar "ehemmiyet" atfederek ve "bu kadar" hafta, bu kadar şu "hasr-ı nazar" etmek ve şu "tahsîs-i mesaî" etmek -en hafif tabiriyle- şu "İSRÂF"tır ve "İSRÂF" da, şu "DİNİMİZDE elbette "MEMNÛ'"dur ve "HARAMDIR.... VESSELÂM...

  • Seyfettin Azbayır

    22.1.2025 12:56:18

    Orhan Ali hocam Allah razı olsun doğruyu gösteren de doğruyu kabul edenden de. son mesajınıza istinaden durumu farkettiğinizi ve doğrusunu öğrendiğinizi anlamış olduk. İnsaf ehli bir yazarsınız demekki. Zaten nurcu yazarlar böyle olur. Edebiyat hocamız Nahit hocamızdan da Allah razı olsun.

  • Orhan Ali YILMAZ

    22.1.2025 02:15:17

    Elhâsıl; Üstâdımız Bediüzzaman Saîd Nursî, tam da işbu mevzumuza şu en 'mukârin", şu Mektûbât'ında, şu "ezcümle" olarak şunu diyor ki: "Bu çeşit mesâili münakaşa etmenin birinci şartı, insafla, hakkı bulmak niyetiyle, inatsız bir sûrette, 'ehil olanların' mabeyninde, 'sû-i telâkkiye' sebep olmadan müzâkeresi 'caiz' olabilir... O müzakere, 'hak için olduğuna' delil şudur ki: Eğer; hak, 'muarızın elinde' zâhir olsa, 'müteessir' olmasın, belki 'memnun' olsun; çünkü 'bilmediği şeyi' öğrendi... Eğer; (hak) 'kendi elinde' zâhir olsa, 'fazla bir şey' öğrenmedi; belki, 'gurura düşmek' ihtimali var..."

  • Nahit Topaloğlu

    21.1.2025 18:46:49

    O. Ali Yılmaz, Azbayır kardeşlerim, "نكره" Osmanlıca İşârâtü'l İ'cz'da kelimenin yazımı böyle.. Bunun Latinizesi de NEKRE'dir. Asla şapkalı yazılmaz. Çünkü Osmanlıca-Arapça yazımında sonda elif yoktur. Yahu bunun tartışılacak yanı da yoktur. İnsaf!

  • Nahit Topaloğlu

    21.1.2025 16:11:19

    NEKRE hakkında Burhan Aydın ve Orhan Ali kardeşlerimize son bir açıklama: Burhan kardeşim, Üstadımız NEKRE kelimesini Nurlarda nasıl kullanmış bir zahmet edip bak ve tashihe çok ehemmiyet veren Üstadımız NEKRÂ diye yazılsaydı "boş iş, nasıl yazılırsa yazılsın" der ve göz yumar mıydı, bir düşününün. Orhan Ali Kardeşim, sen de "tercümeye" bakıp Nekrâ diye imlâ galatını Üstada tebaiyeten yaptığını savunup bu mevzuyla fakiri meşgul olmak zorunda bırakacağına keşke Nurlara bakıp Üstada hakikaten tebaiyetle kelimeyi Nurlardaki gibi NEKRE diye aslına uygun yazsaydın. Burhan Aydın’ın “boş iş , gevezelik” ithamlarına mâruz kalmazdık.

  • Nahit Topaloğlu

    21.1.2025 15:06:39

    Burhan Aydın kardeşim, 35 yıldır Nurları okuyor olduğunuza göre Üstadımızın şu cümlesine rastlamış olmalısınız: "Bir harfin ve bazan bir noktanın yanlışıyla bir mes'ele değişir, mânâ bozulur. " Üstadımızın tashih konusuna ne kadar önem verdiğini, titizlendiğini bilirsiniz. İşte bunun Türkçesi imlâ hassasiyetidir. İmlâ denilen şey de ne yazık ki sizin "boş" şeyler dediğiniz nokta, şapka, virgül vs ile alâkalıdır. Türkçe- edebiyat hocaları da boşu boşuna mekteplerde bu boş işleri talebelerine anlatırlar. Sen de fakirin bu boş şeyle iştigaline boş ver; aldırış etme kardeşim. Dualarını da eksik etme ki Rabb'im, fakiri bu boş şeylerle iştigalden hayırlısıyla kurtarsın.

  • Seyfettin Azbayır

    21.1.2025 13:03:39

    Üstadımız nekrâ sözüne galat demişse üzerine tartışmaya gerek yoktur diye düşünüyorum. Ama böyle bir söz söylemediğini söylüyorlar. Hangisi doğru?

  • Seyfettin Azbayır

    21.1.2025 13:02:50

    Üstadımız imamı rabbaniyeye (k.d.) bu söz galattır demiş diye yazdınız. Bende üstadımız demişse doğrudur dedim. Üstadımızın böyle bir sözü yok diyorlar. Yoksa siz nasıl var dediniz hocam?

  • Seyfettin Azbayır

    21.1.2025 13:01:02

    Orhan hocam siz Üstadımız Said Nursi'den bir delil sunmuştunuz. O delilin konu ile ilgisi olmadığını söylediler. Üstadımızın konu hakkındaki imamı rabbaniye ye söylediği sözün kaynağını yazın.

  • Umut Ergün

    21.1.2025 12:22:27

    Orhan Ali bey siz de sürekli böyle imalı yorumlar yapıyorsunuz. Ama sormuşlar size evet veya hayır diye cevap versenize. Nekrâ kelimesini siz mi uydurdunuz bir lügatten mi aldınız?

  • Umut Ergün

    21.1.2025 12:21:16

    Burhan beyin yorumu hiç olmamış. Bilmiyoruz diye yanlış kelimeyi, yanlış telaffuzla öğrenmek zorunda mıyız? Bilen birisi çıkıp sen bunu nerden öğrendin, Bediüzzamman'ın arapçası işte bu kadar olur derse ne yapacaksınız? Bende size şöyle diyorum, boş mantık bu sayın hocam. Bu itinasızlığın da ötesinde bir şey..

  • Nahit Topaloğlu

    21.1.2025 12:18:01

    Pelin Hanım kardeşim, "Anlayana sivrisinek saz; anlamayana davul zurna az" demiş ya ecdat. Anlamak istemeyene ise söylenecek söz bulamazsınız. "Lügatlerde kelimenin nasıl yazıldığını bilmeyenlerin yaptıkları yazım ve telaffuz hatalarına “galat-ı meşhur” denmezmiş. (Yâni NEKRÂ galat-ı meşhur olamaz.)" diye yazılanların özetini bir kez daha nazara verdik. 1) NEKRÂ lafzı imla galatıdır; kesin. 2) Bu galat hiçbir ama hiçbir lügatte NEKRÂ diye geçmediğinden -sehvi yapanın ferdî gayretine rağmen- meşhur olamayacağı da kesindir. 3) Meşhur olan galatların dahi bugünkü yazımdaki misallerden anlaşılacağı gibi fasîhinden evlâ olanları binde birdir. 4) Galat-ı meşhur lügat-i fasihden evlâdır, sözü genellikle hatalarına kılıf bulma arayışındakilere sığınak olmuştur. Vesselam!.

  • Pelin Kurukahveci

    21.1.2025 09:31:31

    NEKRÂ meselesi vuzuha kavuştu mu hocam?

  • Semanur Tunoğlu

    21.1.2025 08:43:45

    Allah razı olsun hocam. Yazılarınızdan çol çok istifade ediyorum. Ve edebi lezzet veren yazılar bunlar. Ne öğrendik......👉TERCÜME= Galat- Meşhur .... 👉 NEKRÂ= Yazım Yanlışı

  • Sertaç LÜSER

    21.1.2025 08:17:33

    NEKRA üzerinde yeterince açıklama yapıldı.MARİFE üzerinde de durmak gerek. :)

  • Burhan Aydın

    21.1.2025 04:52:59

    42 yaşındayım, 15 yıldır Din dersi öğretmeniyim, 35 yıldır Risale-i Nur derslerine katılıyorum, okuyorum ve dinliyorum. Külliyatı defalarca bitirme fırsatım oldu. 20 yılı aşkın süredir yurt içi ve dışında dersler okuma şerefine nail oldum. Ama "Nekre" kelimesini bilmiyorum. Cahil mi hissetmeliyim? Yüksek okuyucularımız arasında bu kelimenin "Nekra" mı, "Nekre" mi olması gerektiğiyle kim meşgul olur ki? Yazarlarımızdan kaç kişi bu kadar detaya hâkim? "Kelimeyi öyle kullanamazsın", "Galat diyemezsin", "Ben edebiyatçıyım, tercümanım" gibi tartışmaların neyi ilim? Sayın Nahit hocam, haftalardır konuşuyorsunuz ama ne anlatıyorsunuz? Gevezelik diyeceğim, sonra benim yorumumdan yazı konusu çıkarırsınız diye sözümü geri alıyorum. Nesl-i cedid lisanıyla ifade edeyim: Boş yapıyorsunuz be hocam!

  • Orhan Ali YILMAZ

    21.1.2025 03:14:11

    İşbu "mevzu" bu kadar uzayınca, ister istemez, bana, şu Meşhûr şu Şâirimiz Rûhî ile şu Fuzûlî'nin şu "Meşhûr Kıssasını" şu tedâî ile şu "derhâtır" ettirdi... Hani diyordu ya, şu Büyük FUZÛLÎ, şu "muzip" şu Rûhî'ye hitaben... Şu, az, şu biraz daha zorlarsak, şu çok çok az kaldı, şu "önemli mevzumuz"la ilgili olarak, tam da, işte tam da şu "oraya" varacağız...

  • Nahit Topaloğlu

    21.1.2025 01:47:59

    Muhammed Sait Tan kardeşim, yazı dizisi kitap olarak basılır mı bilmem. Yönetimin, yazı işlerinin bileceği şey. Bize böyle bir teklif gelirse ona göre bazı ilave ve genişletmelerle kitap olacak şekilde tanzim ederiz. Maksadımız bir farkındalık teşekkülüne vesile olmak, nasıl geldiyse öyle "keyfe mâ yeşâ" yazsak da oluyor, anlayışına bir ket vurmak, "hizmetiçi eğitim" kabilinden çalışma yapmaktı. Sizin gibi kitap arzusunu ifade eden kardeşlerimiz oluyor. Hatta bir tevâfuk, bu gece Ali Hakkoymaz kardeşimiz aynı temenniyi dile getirdi, kitabın adını da TÜRKÇENİN TÜRKÇESİ diye koydu. Fî emânillah kardeşim.

  • Muhammed Said Tan

    21.1.2025 00:08:24

    Selamünaleyküm abi, bu yazı dizisini ne zaman bir kitaba dönüştürmeye düşünüyorsunuz ?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı