"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Radyo gibi bir nimet...

Nuriye Sağdıç
03 Eylül 2020, Perşembe
Bu aralar kimse TV izlemiyormuş. İyi bir şey. Atasının pabucunu çoktan dama attıran, birilerine külâhını ters giydirecek helezonlar avucumuzun içinde hâlbuki.

İçinde bulunduğumuz zamanın en bariz unsurlarından birisi, tekrarını dile getirmekten vazgeçmeyeceğimiz iyi ile kötünün, hayır ve şerrin iç içe olması. Ellerimizi kavuşturup, büyük bir pişkinlikle sırf kendisinden dert yandığımız. Yaptığımız yanlışlara kılıf uydurmakta zorlanmadan gösterebileceğimiz tek müsebbip belki de o. Bu müşevveşiyet içinde insanın o gün, o an revaçta olup da merakını celp edecek bir şeylere ulaşması ise saniyeler hızında. Ardından zihnini o nesneyle meşgul edip fikrini ise bütün bütün o işe hasretmesi bu çığırın olmazsa olmazı.

Dünya küçülüp, mesafeler kısaldı. Her şey bir “tık” uzaklığında. Günlük işlerimizi kolaylıkla halledebilmek için tüyolar alabiliyoruz. Bilmediklerimizi saniyeler içinde araştırıp öğreniveriyoruz. Aklımıza takılan sorulara cevaplar(?) bulabiliyoruz. Özlem duyduğumuz yakınlarımızla görüşüp hasret giderebiliyoruz. Olmadı sırf vakit geçirmek adına avarece dolanıyoruz. Bunun misli, daha birçoğu. Akşama değin saymaya kalksak bitiremeyiz.

Öte yandan bizi ‘başka bir biz’e dönüştüren de kendisi. Baş döndürücü bir hızla çalışan cihazların önünde bizler de sabırsız olduk. Elimize ne gelirse, önümüze ne çıkarsa çarçabuk tüketip bir kenara atıyoruz. Yaşananlar anlık, hayatlar saniyelik. Duygular, kabiliyetler, hasseler… Neyi nereye kullanacağımızı bilemez olduk. Tüketen, sûrîleştiren, aceleci. Bakışlarımızı nimetlere kör ederek, şükrü bırakıp daha fazlasına, daha lüksüne, marka düşkünlüğüne kadar götüren… Başka hayatları merak ile hırsımızı kolumuza takıp bizi özentiye sürükleyen. Bizi mutsuz, karamsar birer fert haline dönüştüren. Çöpe ekmek- yiyecek atmak şöyle dursun; zamanı, zemini, ömrü, hatta insanı… İsrafın her türlüsünü bize yaptıran.

Bize kazandırdıkları ile kaybettirdiklerini kıyaslamak yaptığımız işte nereye doğru gittiğimize dair yön verebilir. Yanan ateşle elimizi dağlamak yahut da onunla yemek pişirmek nihayetinde bizim elimizdedir, bizim irademizledir.

Onca müşkülat içinde ezilen insan ruhu, sağlam bir rehbere muhtaç. Ki yaratılışında kendisine tevdi edilen kabiliyetleri, gücü-kuvveti, enerjiyi hakikat olana sarf edip hakikati yaşayabilsin. Ömrünü telef etmesin, ahiretini kazanabilsin. Yoksa batılın içinde kıvranıp hakikat denizinde yüzdüğünü zanneder de, ancak gafletini katmerleştirmekten ötelere geçemez…

Hırsızlık mal ile hayır-hasenat yapmak nasıl bir tezatsa, çöplüğün içinde kıvranıp güller dermeye çabalamak da öyle. Kötülük ile hemhal olan, çirkin ile bulunan, batıl olan ile hakikate varılmaz. Batıl yollarla hakikat bulunmaz. Haram yollarla helâle gidilmez. Yasak olan ameller bizi hayra götürmez.

Nefis var olduğu, dünya imtihanı devam ettiği sürece mâsiyetten sabır istemek de insanın sorumluluklarından. Doğruyu bulmak için biraz çaba. Hayrı şerri birbirinden tefrik edip ayıklamak gerek. Gözünü kapayan yalnız kendine gündüzü gece yapar misali… Kum içinde gözünü kapayan deve kuşunu oynamayı bırakalım. Hakikati taharri ile tetkik edelim. Çokluğa aldanıp hükmümüzü ona bina etmeyelim. “Neme lâzım ben de herkes gibiyim” umursamazlığı lisan-ı halimizle sergilediğimiz, ekran önündeki birer deneyimimiz oldu. Tembellik etmek ancak ümitsizliğimizin gölgesinde kalmış gayretsizliğimizin ve gafletimizin eseri. Batmaya meyletmiş gemileri kurtarmaya sebatkâr yürekler gerek. İşin özü; biz neyi arayıp, neyin peşinde koşar isek o bize dönüp gelecektir. Hayır ise hayır, şer ise şer.

“İnsan fıtraten mükerrem olduğundan hakkı arıyor. Bazen bâtıl eline gelir, hak zannederek koynunda saklar. Hakikatı kazarken, ihtiyarsız dalâlet başına düşer; hakikat zannederek kafasına giydiriyor.” (Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, s. 455) 

(Bizim Aile Dergisi, Ağustos 2020)

Okunma Sayısı: 2560
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı