Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin, Cumhuriyet devrinde haksız yere girdiği üç hapis hayatı vardır. Bunlardan biri olan Eskişehir Mahkemesi tarafından, “Tesettür Risalesi’nde” geçen bir cümleden dolayı mahkûmiyet almıştır.
Niye? Çünkü Üstad Tesettür Risalesi’yle kadınları fıtrî hâllerine dâvet ediyor. Kadınlar tesettüre (sadece baş örtmek değil, vücud hatlarını belli etmeyecek şekilde giyinmek) girerse, bazı heriflerin nefsinin hoşuna gitmeyecek.
İşte, Üstadın bu “Tesettür Risalesi”ni okuyanlardan biri de, “Şûle Yüksel Şenler” olmuş. Ve bu okuduğu Risâlenin fiilî olarak da hem tatbikini, hem de bayraktarlığını yaparak tesettürün sembol ismi olmuştur.
Gençlik senelerimizin ablası başörtüsünün sembol isimlerinden olan Şûle Yüksel’in yaptığı hizmetler neticesi birçok hanım başını şuurlu bir şekilde örtmüştür. En yakın misâlim: Benim rahmetli annem ve anneannem. İkisi de, beş vakit namazlarını kılardı. Ama başlarını bildiğimiz Anadolu kadınları gibi örterdi. İki kız kardeşimin yaşları, daha o zamanlar küçüktü. Büyüdükleri zaman, onlar da şuurlu bir şekilde örtmeye başladılar.
Şûle Ablanın bu işe soyunmasının en büyük müsebbibi, kendisinden birkaç yaş büyük olan ağabeyi, Üstad Hazretleri’nin talebesi, Üzeyir Şenler Ağabeydi. Üzeyir Ağabeyle yaptığımız röportajda, (Yeni Asya, 5 Eylül 2012) bunu kendisine sorup şöyle cevap almıştık: “Evet, ben 1934, Şule 1938 doğumluyuz, aramızda dört yaş var. Onlar, sosyetik bir hayat içindeydi, ben de bunu hazmedemiyordum. Onlara kızdım, evi ve okulu terk ettim. O sırada onlar plajlara, balolara gidiyorlardı, böyle âfâkî bir hayatları vardı. Şule, kendisi de anlatıyor böyle olduğunu...
“Üstad Hazretleri sonradan beni, “Annenin babanın yanına git, Risale-i Nurlar’ı yavaştan onlara anlat” diye ikaz etti. “Onlara sert olma” dedi. Onun üzerine ailemin yanına gittim, Risale-i Nurlar’ı anlatmaya başladım. Elhamdülillah, Allah onların da hidayetini nasip etti. Önce Şule, sonra annemle babam da hidayete erdi. İlk önce örtündüler, namaza başladılar, sonra babam da namaza yöneldi—ki babam önceleri çok soğuktu—o bile pes etti.”
İşte, temeli Risale-i Nur’dan almış ve başörtüsü hususunda, çok hizmeti olmuştur. Bir de, İhsan Atasoy’un kitabında yazılan bir hatıra- rivayet vardır. O da şudur: “Şûle Yüksel Şenler’in bu konuyla ilgili açıklaması şöyledir: “Allah rahmet etsin, Zübeyir Ağabey çok mübarek bir insandı. Kendisini hep duyardım. Hatta yolda giderken de birkaç kez görmüştüm. Ama hiç görüşmemiştim. Bir gün annemle beraber, kaldığı 46 numaranın üst katındaki Abdurrahman Ağabeylerin evine misafirliğe gitmiştik. O, orta katta kalıyordu. Bizim olduğumuzu nereden öğrenmiş, bilmiyorum. Odasının kapısına çıktı ve: “Hemşire hanım, size bir şey söylemek istiyorum; çünkü bu, benimle gitmemeli” dedi ve şöyle devam etti: “Üstad Hazretleri, vefatından önce, ‘Türkiye’nin uyanışına vesile olacak bir hanım, İstanbul’dan çıkacak’ demişti. Allah bunu size nasip etti. Bunu bilin” dedi. Ben çok mahcup oldum. ‘Estağfurullah ağabey, bize duâ edin’ dedim.” (Bir İman Abidesi Zübeyir Gündüzalp 258. İhsan Atasoy)
29 Ağustos 2019 tarihinde vefat eden Şûle Yüksel Şenler Ablamıza bu vesileyle rahmetler diliyoruz.