Hukuk devleti kanunlarla yönetilir.
Kanunların ihlâl edildiği bir ülkede hukuk ve adaletten söz edilemez. Kanunların geçersiz sayıldığı, yani yönetenlerin kanunlar çerçevesinde yönetimlerini sürdürmediği o devlete hukuk devleti denilemez. Hatta o ülkeye devlet dahi denilemez. Çünkü otorite boşluğu ortaya çıkar. Başıboşluk ve kargaşa sonucu toplum idare edilemez hale gelir. Ya da keyfi idare hâkim olur, bu da en hafif tabiri ile o toplumun kabile ya da aşiret topluluğu olduğunu gösterir.
Hukuk devletinde kanun yapıcı meclis ve denetleyici yargı ve uygulamayı sağlayan hükümet ve cumhurbaşkanıdır. Onlar da kanunlar çerçevesinde bu görevlerini yerine getirir.
Meclisler niçin vardır? Kanun yapmak için, yapılan kanunlara uyulmuyorsa meclise ne gerek var? Meclisi kapatalım daha iyi. Anayasa ihlâl ediliyorsa ne anlamı kalır? Yargı görevini yapmıyorsa adalet dağıtabilir mi?
Hukuk yoksa ve hukuksuzluk hukuk haline getirilmişse ülkede huzur kalır mı? O zaman bu ülkede keyfilikler geçerlidir diyelim olsun bitsin.
Bu millet sizi kanunları ihlâl edin, ülkeyi keyfi yönetin diye seçmedi. Kanunları ihlâl edin keyfinize göre ülkeyi yönetin yiyin için yatın kavga ve gürültü edin diye meclise göndermedi. Artık vazgeçin bu kanun tanımaz keyfiliklerinizden.
Muhalefet partileri görev yapamıyorsa niçin mecliste oturuyorlar? Ya herkes kanunlara uyar ya da tek parti iktidarı kanunsuz bir şekilde ülkeyi yönetmeye devam eder. Bu nasıl bir demokrasi... Artık onun cevabını da seçimlerde kendileri verir. Bir gün gelir suça ortak olanlar işledikleri suçların cezasını çekerler.