Bir İslâm büyüğüne “Şu gelen adam sana kötülük yapacak…” demişler. O da “Ben ona iyilik yapmadım ki…” demiş. Eee o zaman kötülük yapana fenalık yapana iyilik yapmak mı kalıyor, orta yerde… Fenalık da, kötülük de yapsa iyilik, iyilik yap!..
Yanlış adam, yanlış iş, yanlış davranışlar ve “doğru” denen yanlış anlaşılan kavramlar. Evet, evet bütün bunlara rağmen… Her şeye rağmen sihirli değnek doğruluk!.. Ve doğru olanı yine doğru olarak yapabilmek.
Doğru insanlara çok doğru bir vazife olarak düşüyor. Yere düşse de yine kaldırmak doğrulara düşüyor. Yanlışla yanlış ortadan kaldırılamayacağına göre...
Aman dikkat sana yasak, ona tuzak. Gel gelelim ki taraftarlığa, tarafgirliğe her şey mübah. Kökten ve herkesten kaldırılması lâzım gelen kokuşmuş hükümler. Ne sahip çıkalım ne de altında kalıp ezilelim!..
Her işte, her güçte bir zorluk var. Önemli olan zor işlerin başarılması değil mi? Ve en önemlisi de bu zor işleri başaracak, muvaffak ve muzaffer olacak adamlar değil mi? Tam zamanıdır bu zor işlerin altına girmenin, elini veya parmağının ucunu koymanın!.. Biraz cesaret!.. Cesaret olmadan zor işle olmadığına göre cesur adamlar olmadan da zor işler ortadan kaldırılamaz ve halledilemez.
Dünyanın olur da, yanlış anlaşılmasın ahiretin işlerinin mesafesi, nazı ve maskeleri olmaz!..
İhlâslı, asil, mert ve cesur insanlar; uhrevî işlere daima baş eğerek gönülden ve mütevazı bir şekilde sadıkâne, şevkle, ümitle, aşkla ve bitmeyecek bir azim ve gayretle sahip çıkan ve çıkacak olan insanlardır.
Muvahhid, mü’min ve ehl-i imân insanlardan beklenen sahip çıkma hareketi budur ve bu olmalıdır. İnsanlık için, mü’minler için, iman için asalette, vefa da sadâkat de tesannüd de, teslimiyet de budur.