Maddî manevî yapılan her işin bir tertibi, düzeni vardır.
Hedefsiz, gayesiz iş olmaz. Dünyevî işlerin yapılışı, düzenlenmesi, hedefleri, gayeleri hep bir plan program dairesinde olursa, muvaffak olunuyor, başarı elde edilebiliyor…
Maşallah ahirete bakan uhrevî manevî işlere sıra gelinde (eğer gelebilirse…) hemen hemen yüzde yetmiş, seksen bütün işler duâya ve havaleye bırakılıyor… Ve dünyevî işlerden daha fazla bir başarı ve muvaffakiyet ve kabul bekleniyor.
Genelde dünyevî maksatların neticeleri, meyveleri dünyada alındığı görüldüğü için dünyanın işleri ve dünyalık kazançlarda odaklanma had seviyesinde olduğu için duâya müracaata pek ehemmiyet verilmediği gibi yapılmıyor da…
Dünyevîleşmek denen belâ ve musîbet de işte bu açık kapıdan içeri dalıyor ve manen uhrevî elbiseler içerisinde olanlar teslim alarak, ahiretin işlerini askıya aldırttırıyor ve bir köle, bir esir, bir ecir gibi dünyaya ve dünya işlerine, severek, isteyerek ve koşarak baktırıyor, çalıştırıyor.
Dünyayı iyi bilen dünyaya iyi çalıştığı gibi, ahireti de inananlar iyi bilmeli ve iyi bildikleri bu manadaki ahiret işlerine de en az dünyalıklar kadar çalışabilmelidirler.
Dünyaya dünya kadar; ahirete ahiret kadar çalışmak!..