Günümüz insanı “günümüz” kelimesi gibi günlük yaşamayı, gündelik hal ve hareket tarzlarını, anlık fikir ve düşünceleri benimsemiş ve hayatlarını, “günümüz bu gün” diye devam ettirmeye çalışıyorlar.
Esasında bu fikir ve hallerinde de bir hakikat payı var. Fakat aldatıcı ve uyuşturucu bir tarz için kullanıyorlar. Bediüzzaman’ın dediği gibi deseler ve düşünseler hem dünyalarına, hem ahiretlerine bir faydası olabilir. Yani hayatını içinde bulunduğun gün, yaşadığın an olarak bil… Geçmiş zamanın elinde olmadığını, gelecek zamanın ise eline geçmediğini anla… Ve içinde bulunduğun günü, ânı Allah’ı bilerek, tanıyarak, O’na iman ve itaat ederek, ubudiyetle/kullukla, ibadet yaparak geçirmeye çalış.
İşte Bediüzzaman’ın şu tesbiti ve bakış açısı ciltlerle irşad ve ikna kitaplarına bedeldir. Ne geçmiş, ne de gelecek zamanın elemlerine, üzüntülerine, sevinç ve faydalarına takılıp kalma!.. İçinde bulunduğu anı da en güzel ve kıymetli bir şekilde değerlendir.
Evet, bu değerlendirmeyi yapabilmek, hem de en iyi şekilde yapabilmek için lâzım olan tek şey ise iman kuvvetidir. İman zafiyeti içerisinde olmamaktır.
Bu zamanda, içinde bulunduğumuz ahirzamanda ise taklidi iman maalesef istikametli seçim yapmak ve isabetli karar verecek imanımızı korumak, kurtarmak için kafi, yeterli gelmemektedir. İllâ ki tahkiki iman lâzımdır.