Her zaman yazıyor söylüyoruz, vefa ve vefalı adamlar eskidenmiş!.. Şimdiki vefa ise Fatih-Vefa semtindeki mermer kaplarda satılan ve de içilip, bitip giden vefa olmuş.
İşini gördüren, işi görene vefalı gözüküyor veya kendisini buna mecbur gibi gösteriyor.
Makamını, mevkiîni elde etmek veya kaptırmamak isteyen hem münafıkane hem de riyakârane hallere tavırlara giriyor. Ta ki kendisini destekleyecek, kendisine evet “Odur” dedirtecekleri bulsun, toplasın.
Böyle vefasız ve vefayı yanlış işlerde kullanan adam ve adamlar gibi gözükenler için en kötü şey ise siyaseten ve yapmacık hal ve hareketlerle; dini, imanı, inancı ve her türlü mukeddesatı, kendilerine taraftar bulmak ve toplamak için basamak ve adım yapmalarıdır.
Vefanın kaynağı Allah’a olan ahddir. Bu kulluk ister ve ihsanen de kendisine vefa ve sadâkatle ameller ikram edilir. Vefasızlığın ilâcı ise; dinin emirleriyle Allah’a olan ahdin arasında zikzaklar yapmadan dosdoğru ameli sadâkat göstermek, riyasız, gösterişsiz, teslimiyetle ve ihlâsla kulluğunu yapabilmekle olur.
Allah’a olan vefasını ve Allah’ın vefasını kaybeden adamdan korkulur. Çünkü böyleleri bozulmuş yağ misali veya serseri mayın gibi her an, her zaman, beklenilmedik vakitte çevresine zarar verir ve bu zararı vermekte de hiçbir sakınca, beis görmez.
Vefa, vefalıları arar. Vefalılar daima vefalarıyla çoğalırlar. Çoğalan vefalılar her zaman en büyük vefanın; Allah’ın emir ve yasakları, Resullullahın (asm) sünnetinde olduğunu bilirler, öğrenirler, öğretirler ve yaşarlar. Hem Allah’a, hem Resulüne, hem din-i İslâma, hem de hizmetkâr iman ehline vefalı olan ve vefa bekleyenlerden eylesin bizi Rabbimiz inşallah.