İ’lem Eyyühe’l-Aziz!
Aslan gibi hayvanların diş ve pençelerine bakılırsa, iftiras ve parçalamak için yaratılmış oldukları anlaşılır. Ve kavunun, meselâ letafetine dikkat edilirse, yemek için yaratılmış olduğu hissedilir. Kezalik, insanın da istidadına bakılırsa, vazife-i fıtriyesinin ubudiyet olduğu anlaşıldığı gibi; ruhânî ulviyetine ve ebediyete olan derece-i iştiyakına da dikkat edilirse, en evvel, insan bu âlemden daha lâtif bir âlemde ruhen yaratılmış da teçhizat almak üzere muvakkaten bu âleme gönderilmiş olduğu anlaşılır.
Ve keza, insan hilkat semeresi olduğundan anlaşılır ki: İnsanlardan bir çekirdek var ki, Cenab-ı Hak şecere-i hilkati o çekirdekten inbat etmiştir. O çekirdek de, ancak ve ancak bütün ehl-i kemalin ve belki nev-i beşerin nısfının ittifakıyla efdalü’l-halk, seyyidü’l-enâm Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselamdır.
İ’lem Eyyühe’l-Aziz!
Siyah ve beyaz nakışlarla nakışlı bir imame ile küre-i arzın kafasını saran semavat ve arzın nâzım ve hâlıkı olan Allah’ın ulûhiyetine lâyık mıdır ki, âlemin bazı safahatını miskin bir mümkine tevdi ve tefviz etsin? Arşın Sahibi’nden maada, Arşın altındaki şeylere bizzat tasarruf eden, imkân dairesinde kimse var mıdır? Kellâ! Çünkü o kudret kısa ve kàsır olmayıp, muhit bir kudret olduğundan, açık bir yer, bir delik kalmıyor ki, gayr müdahale etsin.
Maahâzâ, ceberutiyet ve istiklâliyetin izzeti ve kendini sevdirmek ve tanıttırmak muhabbeti, gayre müsaade etmiyor ki, arada ibâdullahın enzarını kendine celb eden ismî bir vasıta bulunsun.
Maahâzâ, küll ile cüzde, nevi ile ferdde yapılan tasarrufat birbirinin içinde mütedâhil ve yekdiğerine mütesanid olduğundan, o tasarrufları ayrı ayrı fâillere vermek mümkün değildir. Meselâ âlemin nizam, intizam ve tasarrufunda arzın tedbiri dâhildir. Arzın tedbirinde insanın da tedbiri dâhildir. Ve aynı zamanda, bu tasarrufat yapılırken başka nevilerin de şuunatına bakılır. Ve hüceyrat-ı bedeniye ile zerrat dahi yaratılıyor. Ve hakeza, bütün bu tasarrufat, bütün safahata aynı kudretle yapılır. Nasıl ki şemsin nurundan, katre ve kabarcıklara varıncaya kadar hiçbir şey hariç kalmıyor, bütün eşya o nur ile tenevvür ediyor; kezalik bütün tasarrufat kudret-i ezeliyeye aittir, başka bir şeyin müdahalesi yoktur, küreden zerreye varıncaya kadar o kudretin tasarrufundan hariç değildir.
Hülâsa: Arının dimağını, mikrobun gözünü tanzim eden Zat, senin ef’al ve a’malini mühmel, başıboş, hesapsız, kitapsız bırakmayarak, İmam-ı Mübin’de yazar. Ona göre muhaseben olacaktır.
Mesnevî-i Nuriye, Zerre, s. 204
LÛGATÇE:
a’mal: Ameller, işler.
ef’al: Fiiller, işler.
efdalü’l-halk: Yaratılmışların en faziletlisi, en üstünü.
hilkat: Yaratılma, yaratılış.
ibâdullah: Allah’ın kulları.
iftiras: Avlayıp parçalama.
İmam-ı Mübin: Kader defteri; geçmiş ve gelecekte eşyanın alacakları hallerin yazıldığı, programlandığı ilim defteri.
maada: Başka, gayri, -den başka.
muvakkaten: Geçici olarak.
mühmel: İhmal edilmiş, bırakılmış; önemsiz.
nısf: Yarım, yarı.
semere: Meyve, güzel netice.
seyyidü’l-enâm: Bütün mahlûkatın efendisi.
şecere-i hilkat: Yaratılış ağacı.
tefviz: Bir işi başkasının üstüne bırakma, ihâle.
ubudiyet: Kulluk.
vazife-i fıtriye: Fıtrî vazife, yaratılışa ait vazife.