Tohum toprağa, iklime; kavramlar ülkelere, insanlara göre sümbüllenir.
Belli ki, bazı topraklar bazı tohumlara iyi gelir, bol başak verir. O tohum o toprakta olmaktan memnundur, coşkuyla hayat bulur. Burada ürünler ekene, dikene, yiyene yüz güldürür. Böyle bahçenin kuşları, böcekleri bile neşelidir.
Ya çorak topraklar? Orada yaşıyor olmak o tohuma azaptır. Tohumdan çıkmak bile derttir. Verimsiz, damağı okşamayan meyveler. Eken de, diken de yiyen de şikâyetçi. Böyle bahçelere kuşlar da pek uğramaz. Neden uğrasın ki!
Kavramlar da böyledir işte.
Demokrasi, hürriyet, muhabbet, adalet, ümit kavramları hangi iklimi sever sizce? Hangi ülkede iyi yetişir bu ürünler? Tutsak bir ‘hürriyet’ (tırnak içindeki) özgür olmanın tadını nasıl çıkarır? En son kim, nerede görüştü adaletle? Neden adını Sevgi koydular kadının? Neden sevilmedi ve cinayete kurban gitti niceleri? İsimlerin değişmesi hakikati değiştirmedi değil mi?
Birilerinin hapishanesi bile hür. Hayattan koparmadan eğitiyorlar suçluyu? Dört duvar ne yapsın insana? Olsa olsa çıldırtır. Suçun ıslahı için ne yapar idareler? Hapiste bile insan olmak neden zordur bazı coğrafyalarda?
‘Yaşamak’ kavramından bir Avrupalı ne anlar, biz ne anlarız? Neden birilerinin hürriyet anlayışı ve uygulamasıyla bizim aramızda yüz yıllık bir mesafe var? Neden güzel kavramlar bize gelirken yollar bozuk? Neden yardımcı olmuyoruz talihimize? Neden bu çağda, bu kadar ağır sorular var zihinlerde? Ve neden hep soru sorup duruyoruz? Bu soruların muhatabı kim? Birimiz mi, hepimiz mi? Sahi Mamehuran hırsızlarını tevbekâr eden sır neydi?
Aynı kavram ülkelere, insanlara göre farklı ürün verir. Problem kavramda değil, onun hayat şartlarında. Şartlarını oluşturmazsanız, ürün verimi düşer. Onun için demokrasi, sizde bir türlü, başkalarında başka türlüdür.
Bu demokrasinin suçu değildir. Soruların cevaplarına birlikte çalışacağız galiba.