Yıllar önce tıp fakültesinde Türk dili dersine girdiğim öğrencilere kendilerini topluluk karşısında daha güzel etsinler diye ‘saçmalama hakkı’ tanımıştım.
Böyle bir hak başlangıçta onlara çok değişik gelmişti. Ama sonra bu hakkı tepe tepe kullandılar. Hatta şöyle oluyordu, ‘Hocam, saçmalama hakkımı kullanmak istiyorum.’ diyorlardı, ben de onlara, ‘Lütfen buyurun!” diyordum.
Tabiî bizim toplumda ve eğitim sisteminde çok da yeri olmayan bir haktı bu. Doğrusunu söylemek gerekirse başlangıçta ben de böyle hakkın, ‘Acaba ne gibi yan etkileri olur’ diye düşünmemiş değildim. Ama neticede ne olacağını görmek için adım atmaktan başka çare de yoktu. İlk denememiz tıp fakültesinde olmuştu. Bizim dersin biraz da konuşma dersi olması hasebiyle konsept olarak, derse girmeden önce bir on dakika kadar memleketin, ailenin, gençlerin içinde olduğu gündemi konuşarak derse geçiyorduk. Zaman zaman da onları kürsüye alıyor, onların kürsüde kendilerini ifade etmelerine katkı sunuyorduk. Öğrenci bu, hak verirsiniz biter mi, yeni yeni haklar isterler. Sonra işi biraz abarttılar ve ‘Hocam sınavlarda da ‘saçmalama hakkı’mızı kullanabilir miyiz’ demeye başladılar. Ben de konuşmalarda olumlu neticelerini gördüğüm bu hakkı, kompozisyon sorduğumuz yorum sorularında da kullanın dedim. Ve gerçekten oldukça farklı, güzel kompozisyonlar doğmuştu. Ve bir öğrencim tam puan almıştı da, nasıl olur hocam ben ‘saçmalama hakkımı’ kullanmıştım demişti. Orada da anladım ki, öğrenciler saçmalama korkusundan dolayı çok güzel yorumları, orijinal bakış açılarını ortaya koyamıyorlardı. Zaten kimse de böyle bir ortamda saçmalamıyordu. Sadece konuşma antrenmanına katılmış oluyordu.
Doğrusu bu topluluk karşısında konuşma antrenmanları, gençler açısından oldukça verimli neticelere dönüşüyordu. Başlangıçta biraz heyecanlanan gençler bir müddet sonra, kendi farklı fikirlerini savunmaya başlıyor, bu da onları mutlu ediyordu. Sonrasında tabiî, bütün farklı branşlarda bu uygulamaları yapmaya başlamıştık. Tabiî böyle farklı bir adım atınca da, öğrenciler arasında adımız ‘saçmalama hakkı veren hoca’ diye çıkmıştı. Ve yıllar sonra iş hayatı içinde karşılaştığımız pek çok öğrencimiz, ‘Hocam iyi ki o günlerde topluluk karşısında konuşmalar yaptırdınız, bize çok katkısı oldu.’ diyerek, görüşlerini ifade ettiler.
Neye niyet neye kısmet, ben başlık atarken ‘üşüme hakkımı kullanmak istiyorum’ diye bir yazı düşünüyordum. Yazının alt yapısı da vardı, ama bir farklı esinti beni buralara kadar sürükledi. Yapacak bir şey yok. Hayırlı olsun.
Başka bir zaman da ‘üşüme hakkı’ yazısını yazarız, nasip olursa.