"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Müsbet hareket

Şemseddin ÇAKIR
28 Haziran 2019, Cuma
Bilindiği gibi Bediüzzaman Hazretlerinin “müsbet hareket” diye bir düsturu vardır ve israrla her fırsatta “Müsbet harekete me’mur olduğumuz”dan söz eder. Acaba ne demek bu müsbet hareket? isterseniz biraz inceleyelim.

Müsbet hareket: İsbat edilmiş veya edilebilir, dosdoğru hareketler olup sırat-ı müstakimin manasındadır.  Menfisi ve yanlışı olmayan,  makul ve kitâbi davranışlar manzumesidir. Dolasıyla zaten dinimizin de emrettiği meşru hareketler ve bir müslümanın şiarı olan davranışlar demektir.

Menfisi ise: Tam aksine doğruluğu isbat edilememiş, tahribe vesile olan, hissi, indi ve inadi hareketlerdir. Çoğu; şeytan ve nefsin isteklerdir. Hatta bunların içinde müsbet gibi görülen şeytanın sağdan yaklaşımları dahi vardır, suret-i hakdan görünen haksızlıklar gibi.

Müsbet hareket; güneşin hareketi gibi düşünülebilir; Hem ışıtır,hem ısıtır, hem yeşertir, hem kurutur ve hem de korur ve hatta kokutur da. Demek o dahi ölçülü olmalı yoksa deva hadden aşarsa dert olabilir. O halde “müsbet hareket”in bir şartı da,  ölçülü olmaktır.

Menfi hareket kasırga gibidir, bir birleriyle uğraşanlar müsbet hareket edemez, böyle bir durumda bir çocuk iki pehlivanı da, devirebilir. 

Kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek müsbet hareket iken, başkasının tahribine çalışmak menfi harekettir. 

Bediüzzaman,  “ Bizler asayışı netice veren müsbet iman hizmeti içinde herbir sıkıntıya karşı sabırla şükürle mükellefiz  “ demekle bize müsbet bir yol haritası çizmiş oluyor.

Bu meselede Suriyenin en müdakkik ve muhakkik  alimi merhum Ramazan Elbuti’nin Bediüzzaman’a ait şu tesbiti çok önemlidir:  

Önceleri Bediüzzaman’ı tanımadığı için kendisine bahsedilince “Zalime zillet ettikten sonra Bediüzzaman olsa ne olacak, ben de alimim ve Ezher’de bir sürü alimler var fakat, ha var ha yok? Bir milletin felaketi amirlerin zulmeti ve alimlerin zilletiyledir” der. Kendisine “Bilakis, Bediüzzaman bu gibi zilletlerden azadedir, zalimlerin  korkulu rüyası olup Türkiyenin ceberrut döneminde susturulamayan tek âlimdir” denince, merak edip tarihçe-i hayatını ve bir kaç kitabını ister. Eserleriyle müşerref olunca da, “Beni aldattılar, Bediüzzaman âlim dediler, meğer ki o sadece alim değil, aynı zamanda Mehdi imiş, uymak lazımdır”diyecek kadar ileri gitmiş ve bunları Bediüzzaman’la ilgili yazdığı 30 sahifelik kitabında anlatmıştır.

İslamda asıl olan sulhdur ve Efendimiz (asm) “Arabın Acem, Acemin de Arab üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir” buyurmakla ırkçılığı ortadan kaldırmıştır.  Bu şekilde, Mekke’ye kan dökmeden girmiş, umumi af ilan ederek dünya tarihinde eşi görülmemiş bir uygulama getirmiştir.

Müsbet hareket mert işi, menfi hareket ise nâmert işidir. Onun için Bediüzzman, “Mert olan cinayete tenezzül etmez, isnad edilse tezellül etmez”diye dünyaya meydan okumuştur.

Harun Reşid’in bu konuda güzel bir tesbiti vardır: Bir akşam makamından evine giderken bahcede açılmak üzere olan bir gül goncası görür ve kendi kendine “Ben sabahleyin bahcivandan ister koklarım” hayaliyle eve gider. Ertesi sabah makama oturur oturmaz bahcivana emreder, falanca yerdeki gülü getir diye, ancak bahcivan gider, fakat o gülü bir bül bül o gece parçalamıştır. Bahcivan utana sıkıla durumu arzeder. Harun-u Reşit; “Merak etme evladım o bülbülün ettiği de, yanına kalmaz” der. Ancak bahcivan bundan pek birşey anlamamıştır. Bir gün sonra o bülbülü bir yılanın yuvasına doğru götürdüğünü görüp anlar ve durumu sultana arzeder. Fakat halife aynı sözü tekrarlar,  daha sonraki gün o yılan bahcivanın ayağına dolanır ve bu sefer bahcivan da onu öldürüp tekrar durumu arzedince halife; evladım senin ettiğin de, yanına kalmaz der. Hakikaten bahcivanın idamını gerektiren bir suçu varmış açığa çıkınca  idama mahkum edilir ve son isteği sorulunca Harunu Reşidin celbini isteyip “Benim ettiğim de, yanıma kalmadı, sizinki kalacak mı” deyince Harun-u Reşit “ Ettiğim varsa o da kalmaz” diye ilahi adaletin  şaşmayacağını ifade eder. Bediüzzaman da, “ Onlara müşevveş bir hal, bize parlak bir istikbal  düşmüştür” dediğine göre bekleyip görelim.  

Eğer şu Âlem-i İslam, Bediüzzaman’ın sadece şu müsbet hareket dusturunu, prensip edinseydi başına bu felaketler gelmeyecekti.  Ve yine de kurtuluş, bu şekilde olacaktır inşallah.  İstanbul seçimlerinde de,  böyle durumlar sözkonusu olup, hadis-i şerife göre "Allah(cc)-u mütevazı olanı yüceltir, mütekebbiri cüceltir" buyrulmaktadır.                    

Okunma Sayısı: 1595
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mustafa Lülecioğlu

    13.7.2019 08:30:22

    Allah razı olsun. Harika bir yazı.....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı