"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Rahman - Rahim ve Risale-i Nur (2)

Şemseddin ÇAKIR
21 Ağustos 2020, Cuma
Bütün bunlar bizim sonradan kazanma özelliklerimizin olmadığına ilmî ezeliyle takdir edilip zamanı gelince de tecelli ettiğine ana rahmindeki çocuk için anneye iştiha vermeye varıncaya kadar Allah’ın (cc) rahmet ve terbiyesi olduğuna göre bizim böyle yaradılışımız da aşikâre bir rahmettir.

Demek bu da yaratıcılığın “Rahim” olduğunun bizdeki yansıması olduğunu idrak etmemiz gerekmektedir.   

Sözü şuraya getirmek istiyoruz: İnsan vicdanı, dünya ve bütün fizikî âlem diğer bir ifâdeyle kâinat baştan başa Yaratıcının “Rahman” ve “Rahim” olduğunu inkâr edilmez bir gerçeklik olarak ortaya koyuyor. Yani “Bir kitabullah’ı azamdır seraser kâinat,/ Hangi harfini yoklasan manası hep Allah çıkar.” Aynı şekilde kâinat kitabının tercümesi olan Kur’ân-ı Kerîm’de ve hem her sûrenin başındaki Besmele ile ve hem de birçok âyetteki ifadelerle Allah’ın Rahmaniyetine ve Rahimiyetine vurgu yapıyor. Biz bu iki sıfat- nüanslarını dikkata almadan- “Rahmet” ortak paydasında buluşturduğumuzda, özellikle biz insanlar için çok büyük başka bir rahmet tecellisi ile karşılaşıyoruz: “Risâlet-i Muhammediye (asm)”. Yani genel anlamda “Risalet/ Peygamberlik” özel anlamda Hz. Muhammed’in (asm) risaleti. Gerçekten biz insanların en büyük manevî ihtiyaçlarından birisidir. Bizi bu âleme gönderen, bu âlemi mükemmel şekilde yaratan Rabbimizi tanımak ve O’na nasıl kulluk yapacağımızı öğrenmektir. Bu ise Allah’ın Hz. Muhamned’i (asm) Resul olarak göndermesiyle gerçekleşmiştir. 

Biz Rabbimizin, O’nun (asm) vesilesiyle gönderdiği Kur’ân ve O’nun (asm) Kur’ân-ı hayata taşıması olan sünnet sayesinde öğrenme imkânı bulduk ve buluyoruz. Nitekim Âyet-i Kerîme’de de buna işâret edilerek “Ey peygamber biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiya 21/107) buyrulmaktadır.

Yine Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin tesbiti ile Muhammed (asm) nübüvveti itibariyle nurânî bir ağaca (şecere-i nuraniye) benzer. 

Geçmişteki bütün peygamberler bu ağacın kökleri Hz. Muhammed’den (asm) sonra gelen veliler, mürşidler ve müceddidler de o ağacın dalları, yaprakları ve meyveleridir. İşte kâinat manevî olarak kök-budak salmış bu ağacın âhirzamandaki dalı veya müceddidi “Mehdiyet” olarak anılabilir. Bu bağlamda Mehdiyet küfür, şirk, dalâlet ve zulmün korkunç biçimde hücum ettiği zamanda Kur’ân ve sünnete dayalı iman, hidâyet ve hakikat hareketi olarak muazzam bir rahmet tecellisinden başka bir şey olabilir mi? Efendimiz (asm) rahmeten lil âlemin olduğuna göre O’nun (asm) çok önemli bir varisi olan Mehdi-i ahir zaman da kendi zamanının rahmet vesilesi olması gerekmez mi?

Şimdi şu âyete bakalım: “Ha-mim. Bu kitap, Rahman ve Rahim olan Allah tarafından indirilmiştir.” (Fussilet 41/1-2) 

Demek ki Kur’ân’ı indiren Allah, Rahman ve Rahimdir. O Rahman ve Rahim ise O’nun inzal ettiği kitap da rahmet ve merhamet hazinesidir. Onu okuyan rahmeti görür, Rahman’a iman eder, merhamete ulaşır. Başka bir ifâdeyle Kur’ân’ın her mesajında rahmet çiçekleri vardır. Samimiyetle o bahçeye giren o çiçekleri koklar ve merhamete vasıl olur. Ancak, ahirzamanda, yine Üstad’ın ifadesine istinâden söylemek gerekirse Kur’ân’ın etrafındaki surlar yıkılacak, onun i’cazı Kur’ân’ın çelik bir zırhı olacak ve böylece Kur’ân o zırhla kendini koruyacak. İşte onun için Risâle-i Nurlar o çelik zırh görevinin ifadesidir.

Ahirzamanda hamiyetli âlimler onun i’cazını isbat etmeye dönük çalışmalar yapmış ise de bir rahmet tecellisi olarak bunu en parlak şekilde yapmak Üstad Bediüzzaman’a nasip olmuştur. Bu bağlamda Risale-i-Nur, Kur’ân’ın i’cazını beyan eden onun hakikatlerini bu asır insanına aktaran muhteşem bir Külliyattır. Risâle-i Nur Kur’ân’a “cami” bir ayine olmaya çalıştığı için Kur’ân’daki Rahmaniyet ve Rahimiyet tecellileri de ona yansımış oluyor. Dolayısıyla Risale-i Nur’a muhatap olan Kur’ânî mesajlara muhatap olur, rahmet ve merhamet çiçekleri derlemeye çalışır, sıdkına, samimiyetine ve duâdaki ihlâsına bağlı olarak.

Bu açıdan bakıldığında mealini verdiğimiz Fussilet Sûresi’nin başındaki âyetin, ahirzamanda kendisine ayinedarlık yapacak, i’cazını beyan edecek ve etrafında bir şahs-ı manevî oluşturarak “iman ve Kur’ân hizmeti deruhte edecek Risale-i Nur’a Kur’ân’ın  işâret etmesi akıl ve hikmetten uzak bir şey değildir. Bundan dolayıdır ki müellif Kur’ân’ın Risale-i Nur’a işareti çerçevesinde 25. Âyet olarak bu âyet-i kerimeyi zikretmekte onun bu zikri de son derece makul görünmektedir.

Sonuç itibariyle Allah’ın “Rahman ve Rahim” isimleri kâinata, arza, insana yansıdığı gibi Kur’ân’ın âyetlerinde aynı lâfız veya aynı mana olarak Risale-i Nur’a da yansımıştır. Bu isimlerin tecellileri ile bütün mahlûkatın bütün ihtiyaçları karşılandığı gibi, insanın en büyük ihtiyacı olan iman ve “ubudiyet” de yine aynı isimlerin cilveleri olarak insanlık tarihine yansımış; nebiler, resuller gelmiştir.

Hâtemül Enbiya olan Hz. Muhammed’den (asm) sonra ise onun misyonunu sürdürmek üzere veliler, mürşitler, müceddidler silsilesi devreye girmiş olup ahir zamanda bu misyonu en parlak ve en kapsamlı olarak Risale-i Nur’un tahakkuk ettirdiği hakkaniyet ile bakıldığında açıkça müşahade olunmaktadır. 

Duâmız; Rabbimizin hepimizi dünyada ve ahirette “Rahimiyetine” ve “Gufraniyetine” mazhar kılmasıdır. 

Bunun için bizim de mehdiyet hadisesine sahip çıkmamız şarttır diye anlıyoruz.

Okunma Sayısı: 2252
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı