"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tamamlayıcı Nur

Şemseddin ÇAKIR
02 Ekim 2020, Cuma
Yirmi sekizinci âyet-i kerimeden anladığım; irşad itibariyle Nur-u İlâhinin dünyaya din itibariyle bakan cihetidir.

Elbette bu “Nurun tamamlanması” âyet-i kerimenin talimatına göre anlamamız gereken bir husustur. Demek bu “Nur”; umumî Nur’un değil, hayatı dünyeviyeye bakan, bir Nur silsilesinin sonu demektir. Yani din itibariyle son Nur, İslâmiyettir. Çünkü açıkça “Bu gün sizin dininizi tamamladım ve üzerinizdeki nimetimi (Nurumu), tamamladım ve din olarak ancak İslâma razı oldum. (Maide, 3) buyrulmaktadır. 

Demek diğer İlâhî dinlerin Nur’u miadı önce dolmuş, son Nur; İslâm ve müştemilatı olmuş demektir.

28. Âyet “Allah’ın Nur’unu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler hoşlanmasalar da Allah, Nur’unu tamamlamaktan başkasına razı olmaz.” (Tevbe 9/32)

*

Nur Sûresi’nin 35. Âyetinde buyurulduğu üzere Allah göklerin ve yerin Nur’udur. Göklerde ve yerde bulunan bütün Nurlar, Nurunu mutlak Nur olan Allah’tan alır. Görünen ve görünmeyen her şeyi yaratan, fakat kendisi yaratılmamış olan O’dur. O varlığı zorunlu olan, zaman ve mekânı var eden ancak Kendisi zaman ve mekânın bütün kayıtlarından münezzeh olan zat-ı akdestir.

O her türlü tasavvurumuzun ötesinde mutlak, zâtî, ebedî ve ezeliî “Nur” olduğu için O’ndan gelen “mesajlar” da Nur’dur. Geçmiş enbiyaya nazil olan “suhuf”un her biri “Nur”dur. Davud’a nazil olan “Zebur” Nur’dur. Musa’ya (as) nâzil olan Tevrat “Nur”dur. İsa’ya (as) nazil olan İncil “Nur”dur. Hz. Muhammed’e (asm) nazil olan Kur’ân “Nur”dur.

İlâhî mesajı taşıyan melek ya da melekler de “Nur”dur. Hz. Muhammed (asm) kendine “ikra” İlâhî mesajını getiren Cebrail’i kendi ifadesiyle- bütün ufku kaplayan “Nur” olarak görülmüştür. “Yaratan Rabbinin adıyla oku” mesajı ile kâinatı Halil’ine okumayı öğreten, böylece “kosmos”u aydınlatan “Nur”dur. Kur’ân’ın bütün mesajları “Nur”dur. Bu mesajlarla kâinata bakıldığında görülen her şey “Nur”dur.

Peygamberler İlâhî Nur’a doğrudan muhatap olan seçkinlerdir. İnsanlık tarihini aydınlatan “nübüvvet silsilesi” Nuranî zincirdir. Bu silsilenin mesajıni benimseyen her insan o Nurdan ışık taşıyan bahtiyarlardır. Evliya ya da veliler “Nuranî” şahsiyetlerdir. Asfiyalar Nuranî şahsiyetlerdir. Arifin ve salihin Nuranî şahsiyetlerdir.

Kur’ân beşeriyete inzal olunan son “Nur”dur. Onun her sûresi “Nur”dur. Her âyeti “Nur”dur. Her kelimesi “Nur”dur. Onun işâret ettiği her mânâ “Nur”dur. Bu Nuru anlamaya ve açıklamaya odaklanan her doğru mana ve tefsir “Nur”dur. Ya da “Nurânîdir.” 

Her asırda kaleme alınan Kur’ân çalışmaları hususiyetine göre “Nur” ya da “Nuranî”dir.

Küfrün çeşitli isim ve ünvanlar adına şahs-ı manevî olarak gelip insanları inkâr girdabına soktuğu ahirzamanda Kur’ân Nurunu açıklayan müellifin ifadesiyle- küfrün belini kıran, Kur’ân NURUNUN “Nuru” olan Risale-i Nur’ dur. Tabiatın ilah gösterilmek istendiği bir zamanda tabiatın; sani (sanatkâr) değil masnu, nakkaş değil nakış, müessir değil eser olduğunu cerhedilemez aklî ve mantıkî delillerle bütün âleme ilân eden Bediüzzaman o Nur’un dellâlıdır. 

Sebeplere, etkinlik atfederek bir tür ulûhiyet isnadına karşı sebeplerin neticenin meydana gelmesinde hiçbir etkisinin olmadığını yine aklî delillerle ortaya koyup “müsebbibul esbab”ın varlığını isbat eden yine Risale-i Nur’dur. Fizik âlemdeki herşeyin, O’ nun varlığını ve birliğini gösterdiğini her akîl ve izan’a yakınî surette gösteren Risale-i Nurdur.

Daha fazla uzatmadan Tevbe Sûresi’nin 32. Âyetinin mealine bakalım: “Allah’ın Nur’unu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler hoşlanmasalar da Allah, Nur’unu tamam- lamaktan başkasına razı olmaz.”

Burada geçen “Nurullah: Allah’ın Nur’u” bazı müfessirlere göre “tev- hit”dir. Bazı müfessirlere göre “Hak”dır. Bazı müfessirlere göre Kur’ân’dır. Bazı müfessirlere göre İslâmdır. Bazı müfessirlere göre Resulullah’ın (asm) getirdiği mesajlardır. Aslında bu açık- lamaların hepsi bir anlama işaret ediyor. O da Allah’ın Nur’unun ondan gelen İlâhî hakikatler olduğudur. Peki “bu hakikatleri” kim veya kimler söndürmek istiyor? 

Her dönemde ve her yerde inanmayan ya da şirk içinde olan insan ve insanlar vardır. 

Meselâ: Asr-ı Saadet’te Mekkeli müş- rikler ve Medine münafıkları, meselâ 12. Yüzyılda Haçlı orduları veya modern dönemde inkârcı cereyanlar, ideolojiler, izmler ve bunların temsilcileri ve mensupları gibi. Sonuç olarak; “bütün izmler yalancı memeler gibidir, avutur uyutur, fakat doyurmaz” kalpler ancak Allah’a imanla tatmin olur.

Peki münkirler ya da müşrikler İlâhî Nur’u nasıl söndürmek istiyorlar? A- ğızlarıyla, üfleyerek (!) Heyhat mutlak Nur olan Allah’tan gelen İlâhî hakikatler üfleyerek söndürülebilir mi? Üstad’ın ifade ettiği gibi, “İslâmiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez. Gündüz gibidir göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan ancak kendine gece yapar.” 

Peki İlâhî hakikatleri ağızlarıyla söndürmek isteyenlere karşı Allah (cc) ne buyuruyor? “Allah Nur’unu tamamlayıcıdır”. Bu ne demektir? 

Yine müfessirler ve İslâm bilginleri birbirlerine yakın şekilde şöyle anlamışlardır: Allah’ın nurunu tamamlaması; Ra- sulullah (asm) zamanında onun tevhid mücadelesinde başarıya ulaşması, Kur’ân’ın peyder pey inerek nüzulünün itmama ermesi, Resulullah’ın (asm), sonra İslâmın bütün dinlere galebe çalması, İslâm mesajının dünyanın her bir tarafına ulaşması, tarihi süreç içinde Müslümanların muhteşem İslâm medeniyetlerine imza atmaları, Kur’ân hakikatlerinin milyonlar ve hatta milyarlarca kalbi “tenvir etmesi” küfre kapı aralayan bütün ekol ve ideolojilerin vahyi hakikatler karşısında sönüp karanlığa gömülmesi tevhit inancının her varlıkta pırıl pırıl parlayışının açığa çıkması, tevhidi benimseyen kimselerin fikir ve inanç planında dünyada hâkimiyet kurması, vahy’i mesajların özü olan iman hakikatlerinin dünyaya mal olması... vs.

—Devamı haftaya—

Okunma Sayısı: 1922
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı