"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Millet İttifakı mı, Demokrasi Cephesi mi?

Şükrü BULUT
15 Haziran 2024, Cumartesi
Geçmiş yazılarımızın birinde, son seçimlerdeki millet ittifakı başarısının, demokrasimize yeni pencereler açtığını yazmıştık.

Geçen mevsimde, “Millet İttifakı” ifadesi siyasilerimize daha cazip gelmiş olmalı. Gel gör ki, dün dünde kaldı. Dünya kapitalinin önemli bir kısmını kontrollerine almış, demokrasi düşmanı global sosyal Marksistlerin, günümüz dünyasındaki bütün sosyal yapılara sızarak, çoğu kez liberal ve hürriyetçi kostümlerle ihanetlerine şahit oluyoruz; Latin Amerika’nın önemli ülkesi Meksika’da olduğu gibi. Yahudi asıllı ve global Marksist kapitalistlerin elemanı bu ülkeye, yüzde elli sekiz gibi bir rey ile başkan seçildi. 12 Eylül Türkiye’sinin kırk küsurluk anti demokratik sürecinde de, bolca bu münafıklıklara şahit olduk. Müşahhas örneklerini zekâvetinize havale ediyoruz.

Dünyadaki siyasi icraatların, belli felsefi düşüncelere veya mefkûrelere dayandığını kabul ettiğimizde, temeldeki söz konusu paradigmaların anlaşılmasının öncelikli olduğunu da kabul etmek durumundayız. Global sosyal Marksistlerin karşısındaki yegâne cephenin; hürriyetçi, millî ve parlamenter sistemi kabullenmiş demokrasi olduğunu esas aldığımızda, aktüel dünya siyasetinin “bileşik su kapları” misali her coğrafyada ve bütün halklarda geçerli olduğunu anlıyoruz. İşte bu önemli hakikati Bediüzzaman Hazretleri: “Devletler-milletler muharebesi, tabakat-ı beşer muharebesine terk-i mevki ediyor.” cümlesiyle, yüz küsur sene önce tesbit etmiş. Mevcut dünyamızın, kapısı açık hiçbir sosyal yapısı yoktur ki; demokrasi ile global sosyal Marksistlerin temsil ettikleri istibdat birbirleriyle mücadele etmesinler. Bir mahalledeki sosyal yapıdan sivil toplumlara, dinî cemaatlerden siyasi partilere kadar rakibane kamplaşmalar, dikkat edenlerce görünüyor. Bu girift hâli Türkiye’mizin siyasi partilerine veya devlet teşekküllerine tatbik ettiğimizde, Millet İttifakı gibi mücerred bir mananın, demokrasiye çalışanlara şemsiye olamayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ülkenin, devletin ve milletin varlıklarının söz konusu olduğu bu savaşlarda, perdeli ifadelerin zamanı geçti diye düşünüyoruz. Milli demokrasimizin doğru tanımları yapılıp; kimlerin bu demokrasinin içinde ve kimlerin bu demokrasinin karşısında olduklarını halkımıza anlatmamızın zamanını kaçırıyor olabiliriz. Demokrasiyi bir bütün olarak kabul edenlerle demokrasi münafıklarının mahiyetlerini ortaya çıkaracak çalışmalar; demokrasiyi tüzüklerinin değişmez maddesi kabul ile yola çıkmış partilerin bünyelerinde, demokrat olan ferdî/cemaatî şahsiyetlerin kanatları altında, sosyal Marksistlerin demokrasi adına kuluçkaya yatmalarını önemli nisbette engelleyecektir. Kapitale dayanarak demokrasi yapılarına gizlice müdahale edenler, demokrasiyi doğru tanıtım çalışmalarıyla deşifre edileceklerdir. Bu ifademizi mücerret kabul edip inanmak istemeyenlere, sosyal Marksistlerin meşhurlaştırdıkları medyalarında, “müstebit” olarak suçladıkları bazı ülkelerdeki çalışmaları örnek verebiliriz.

Türkiye’nin mevcut demokrasi mücadelesini, tarihindeki diğer mücadeleleriyle karıştıranlar, istibdada yardımcı olabilirler. Yani Ziya Paşa’ların başlattıkları hürriyet hareketinden, İkinci Meşrutiyet hareketinden, İkinci Dünya Savaşı şartlarında yeniden dirilen Türkiye demokrasisi hareketinden tamamen farklı olarak günümüz demokrasisinin meselesini ele almak durumundayız. Zira demokrasi düşmanları, global çalışıyorlar… Kapital ile elde ettikleri uluslararası meşru yapıları işgal etmiş görünüyorlar. Çin gibi komünist bir ülkeyi sermaye olarak idare ediyor biliniyorlar. Sonra, bankacılık sistemleri üzerindeki hâkimiyetleriyle, oturdukları yerden büyük paralar elde edip o sermayelerini demokrasinin tahribinde kullanıyorlar. Ellerindeki global sermayeyi, Marksist ideolojinin yardımını ve gelişen teknolojiyi kullanarak insani değerleri bitirmeye çalışıyorlar.

12 Eylül’ü; hem demokrasimiz hem de milletimiz için bir felâket, en önemli kırılma, onlarca yıl sürecek habis bir proje, iki büyük dünya harbinin can kayıplarına yakın bir kayba sebep ve yeryüzündeki bitki-hayvan ve diğer yaratılanların fıtratlarını tahribe giden yolun başı olarak göremeyenlerin; demokrasiyi yeniden tanımlamaları gerekiyor.

İşte karşımızda, devletleri ve milletleri yutan bir global istibdat canavarı var iken; partilerdeki detaylarla uğraşmanın manasını siz takdir ediniz. Şahıslarla, belli siyasetçilerin lüzumsuz beyanlarıyla, global müstebitlerin maşalarının oyalamalarıyla ve bu demokrasi karşıtlarının bilgilendirilmemiş kalabalıklar üzerindeki oyunlarıyla zaman kaybetmenin, yalnızca Türkiye’mize, dinimize ve milletimize büyük zararlar getirdiğini söyleyebiliriz.

Bize göre yeni bir döneme giriyoruz. Demokrasiye, tüm kaide ve müesseseleriyle inanıp çalışanlar ile – hangi sebepten dolayı olursa olsun- onların karşısında yer alanlar. Üçüncü bir taraf veya cephenin olmadığını dağdaki çobana da anlatmak mecburiyetindeyiz.

Bu önemli konuyu, inşaallah devam ettireceğiz.

Okunma Sayısı: 1448
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ahmet Said

    15.6.2024 16:23:46

    Demokrasi meselesi halledilmeden Ne ekonominin, ne ahlakın ve ne de toplum emniyetinin bir manası kalmıyor. Demokrasinin ölçüleri Kur’andan alınacaksa, bunu ancak Nur talebeleri halledebilirler.

  • Hüseyin İlhan

    15.6.2024 15:11:55

    Allah razı olsun Şükrü ağabeyim.Hakiakten demokrasi milletimizin ab-ı hayat ihtiyacı gibi zaruri ihtiyacıdır. Bu ihtiacı bulandıran,buna sarf-ı nazardan uzak tutanalra karşı dikkatli olmak mecburiyetindeyiz. Bir müslüman olarak inancımızı layıkı veçhiyle yaşamak istiyorsak DEMOKRASİ, Bir fert olarak hak-huk-adalet için doğru idare nedir denildiğinde DEMOKRASİ ile idare demek isabettir. Bugün iktidarın başındaki 'Biz grevi yasakladık,üretin üretin,diyerek bir kaç yıl önce sermayaye sesleniyordu. Bu ifade gösteriyorkiii bu eşhasta hak-hukuk-adalet yerine menfaat ve zalime,servete hizmet bir vazife olarak telakki etmiş onu yapıyor.

  • Mehmet

    15.6.2024 15:05:51

    Münafıkane icraat her yerde: demokrasiye çalıştığını iddia eden siyasi partilerin içine sızan demokrasi düşmanı kapitalist/Marksistlerin varlığını deşifre edecek, doğru demokrasi tanımı,doğru demokrasi yaşayışıdır.

  • Hamdi

    15.6.2024 14:32:29

    Doğru ve zamanlı bir tespitte bulunmuşsunuz. İhtilal severlerin, ekmeyi hürriyete tercih edenlerin, sonradan görme olduklarından diktatörlerin iltifatına kananların ve kendi menfaatlerini milletin menfaatlerine tercih edenlerin, mutlaka ama mutlaka demokratlardan ayrışmaları gerekiyor.

  • Ahmet Necdet Pehlivan

    15.6.2024 13:07:14

    Ülkemizde demokrasiyi temel unsurlarıyla benimseyip hayata geçirmeyi hedeflemiş cesur ve gayur aydınlar ile demokrat siyasetçilerin müşterek hareketine ihtiyaç var. Mücadelenin demokratlar ile müstebitler arasında geçtiği fakat müstebitlerin çok münafıkane hareketleri karşısında Cehaletle malul halkımızın dostunu düşmanını tam teşhis edemediği sisli ve bulanık bir süreci yaşamaktayız. Fedakâr, hamiyetkar demokratların bir çizgi üzerinde omuz omuza vererek ittihadı sağlayarak topluma umut vermeleri gerekiyor.

  • Hüseyin T

    15.6.2024 12:38:18

    Yine büyük resmi nazarimiza veren fevkalâde bir yazı kaleme almış kıymetli hocamız. Global çete ve onlara hizmet eden yerli işbirlikçileri demokratik düzen ve bileşenlerini yerle bir etmektedir.yazidaki bence püf noktası:"Bediüzzaman Hazretleri: “Devletler-milletler muharebesi, tabakat-ı beşer muharebesine terk-i mevki ediyor.” cümlesiyle, yüz küsur sene önce tesbit etmiştir. Buradan hareketle insanların şuurlanmasi ve demokrasiyi bütün kurumlarıyla özümsemiş olması gerekmektedir.

  • Sebahattin ÜNAL

    15.6.2024 12:30:40

    Evet Peygamberimizin Hz. Muhammed (s.a.v) ve ondan sonra gelip aynı yolu taakip eden Hz. Ebubekir (r.a), Hz. ÖMER (r.a), Hz. Osman(r.a), Hz. ALİ (r.a) vesair Müslümanların Şuara Sûresi 36-38 "Size verilen herhangi bir şey, sadece dünya hayatının bir geçimliğidir. Allah katında olan; inanıp Rablerine güvenen, büyük günahlardan ve hayasızlıklardan çekinen, öfkelendiklerinde bile bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namaz kılanlar için daha iyi ve daha süreklidir. ONLARIN İŞLERİ ARALARINDA DANIŞMA İLEDİR. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da sarfederler." Ayetine uymaları normal bir şey değil mi? Meşveret (kendi aralarında danışmak) bu günkü demokrasi manasına gelmez mi? Madem onlar yüz yıllarca sene bu ayete uymuşlar hayatlarını ona göre ayarlamışlar, bizim de aynı ayeti uygulamamız normal olmaz mı? Rabbim bizleri doğru yoldan ayırmasın. Yazı için teşekkür ederim.

  • Erhan

    15.6.2024 11:05:58

    Sadece 12 eylül değil, diğer tüm darbeler bu amaca hizmet etmektedir. Dünyadaki gizli örgütler adlı bir kitapta, yahudilerin dünya hükümeti ve filistinde hiç bir müslümanın kalmayacağı bir plan ile dünyayı yönetme hevesleri, adım adım hayata geçiriliyor. CFR denen bir örgüt, bunların başında Yahudiler vardır ve bu Yahudiler dünyada jeopolitik öneme sahip, ülkelerin hassasiyetlerine hitap edecek şekilde liderler atayarak, ülkeleri bu şekilde ele geçiriyorlar. bakınız Filistin yok edilirken İslam ülkelerini yöneten hiçbir lider yerinden kalkamadı, kılını kıpırdatamadı benim gibi sade, tek bir vatandaşın söyleyebileceği sözlerle yetindiler. Son on yıldır ülkemizde yaşananlar da bunlara delalet etmiyor mu.

  • Oğuz Yiğiter

    15.6.2024 11:03:54

    Millet ittifakı, Türkiye ittifakı adını her ne koyarsanız koyununuz; bütün bu ittifakların gerçek mânâda sağlıklı, ve samimi bir zeminde inkişafı, elbette evrensel hukuk ve ileri demokrasi normlarının bizim millî elbisemizle halkı ikna edip benimsetecek bir liderliğe ihtiyaç var. Şimdilik bu ihtiyacın doğum sancıları yaşanıyor. İnşaallah ehil ellerde 21. yüzyıl Türkiyesine yakışır nurtopu gibi bir demokrasi doğumu gerçekleşir. Tıkanma ve kilitlenme hat safhada. İnşaallah bu tünelden kazasız belâsız en yakın zamanda çıkma temennisi bu Arefe günü vakfe duamız olsun.

  • Bayram

    15.6.2024 09:53:00

    Demokrasi , hürriyet olmadan dindarlıkta da ekonomide de ilerliyemeyiz diye anlamalıyız milletçe. Lakin çok avam var. Aklını başkasının cebine koyanlar var maalesef . Dua ile..🌹🤲

  • Demokrat Avrupa

    15.6.2024 09:35:18

    Ahir zaman fitnesini tam manası ile anla(ya)mayanlar, Avrupa üflüyor bizler burada oynuyoruz misali, doğruyu yanlıştan ayıramayanlar yanlış tarafta yer almaya devam ediyorlar…Bir buz parçası olan enelerini havuzda eritenler ise şahsı maneviye tabi olmakla her türlü yanlışın karşısında durma nasibi ile müşerrefleniyorlar..İman ve küfür mücadelesi tüm hızıyla devam ediyor…

  • Mustafa Said Kara

    15.6.2024 09:34:35

    Muhalefet keşke demokrasi için çalışıyor olsa. Ama onlarda zenginlerden yana. Onlarda kemalizmin yılmaz savunucusu. Onlar geldiğinde yapacaklarına kimse güvenemiyor.

  • Ayhan

    15.6.2024 09:27:19

    Maalesef çok çok gecikmiş bir yazı. Halbuki demokrasi uğruna ne kadar ihtiyacımız vardı.

  • S.topuz

    15.6.2024 03:39:35

    ..."Halbuki İslâmiyet'in bir kanun-u esasîsi olan hadîs-i şerifte سَيِّدُ الْقَوْمِ خَادِمُهُمْ yani: Memuriyet, emirlik ise reislik değil; millete bir hizmetkârlıktır. Demokratlık, hürriyet-i vicdan, İslâmiyet'in bu kanun-u esasîsine dayanabilir. Çünki kuvvet kanunda olmazsa şahsa geçer. İstibdad mutlak keyfî olur." Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı Emirdağ-2 - 163

  • S.topuz

    15.6.2024 03:37:46

    "Hakikaten acib ve zevkli bir rüşvet-i umumîyi kanunlar perdesinde bazı memurlara verdikleri için, yirmisekiz senelik bütün cinayatıyla başkaların cinayatı ve İttihadcıların mason kısmının seyyiatları da o partiye yükletildiği halde, Demokratlara bir cihette galib hükmündedirler. Çünki ubudiyetin noksaniyetiyle enaniyet kuvvet bulur, nemrudçuluklar çoğalır. Bu benlik zamanında, memuriyet hakikatta bir hizmetkârlık olduğu halde; bir hâkimiyet, bir ağalık, bir nemrudçuluk ile nefse gayet zevkli bir hâkimiyet mertebesini bir kısım memurlara rüşvet olarak verdiği için, bütün o acib cinayetlerle ve kendinden olmayan ceridelerin neşriyatıyla beraber bana yapılan muamelelerinden hissettim ki bir cihette manen Demokratlara galib geliyorlar."... Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur Külliyatı Emirdağ-2 - 163

  • Pelin Kurukahveci

    15.6.2024 03:11:29

    Mevcut sistem de iktidarı kim dizayn ediyorsa muhalefeti de o dizayn ediyor. Sistem sıkıntılı.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı