"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eski CHP derken?

Yasir Özer
02 Aralık 2021, Perşembe
2007 seçim sürecini kısaca hatırlayalım; görev süresi biten Ahmet Necdet Sezer’in yerine yeni cumhurbaşkanı seçilecekti. Fakat AKP, -lâik kesimdeki ‘şeriat korkusunu’ tetiklediği için- AKP çizgisine yakın bir cumhurbaşkanı, tehlike olarak görülüyordu.

O zamanki CHP lideri, seçimi devamlı olarak başörtüsü, din, şeriat üzerinden gündemde tutuyor, bu tavır bazı çevrelerde ciddî karşılık buluyordu. Bu çevreler, siyâsetten aldığı kuvvetle, sıradan olaylarda fırtınalar koparıyor, köpürtülen hâdiseler üzerinden ‘Kemâlizm’i Müdâfaa’ çağrıları yapıyordu.

Milletin gerçekleri ile alâkası olmayan bu sun’î rüzgâra bir katkı da o günlerin meşhur derneğinden gelmişti. Dernek, bu havayı millete şâmil kılmak adına “Cumhuriyet Mitingleri” ismiyle geniş katılımlı toplantılar düzenledi. Bu toplantılar, şeriat kaygısı üzerinden insanların konsolide edildiği yerler hâline gelmişti. Her miting, muhafazakârlara meydan okuma yerine dönüşüyordu.

Gazetelerin manşetlerinden “değişmez maddeler, lâik devlet” vurguları inmek bilmiyordu. Meclis, cumhurbaşkanı seçimi için böyle bir atmosferde toplandı. Önce 367 krizi patladı. Ardından bunu Anayasa Mahkemesinin seçimin ilk turunu iptali takip etti.

Ülke bir türlü cumhurbaşkanını seçemiyordu. Bu yaşananlar sonucu, demokrasi tehlike sinyalleri vermeye başladı. Çünkü bir asra yaklaşan cumhuriyet tarihimiz, demokrasi açısından gayet sâbıkalı bir geçmişe sahipti. Yine aynı günün akşamı, milletin ordusu 23.25’te sitesine koyduğu bildiri ile laiklik adına meşrû hükümete aba altından sopa gösteriyordu.

Sonra ne oldu? Meclis, iktidar ve muhalefetin ortak kararı ile erken seçime gitti. İktidar, oyunu on iki puan artırarak geri geldi. Meclise giren MHP’nin desteği ile cumhurbaşkanı son kez meclis tarafından seçildi. Fazla geçmeden böyle bir krizin tekrar yaşanmaması için cumhurbaşkanını halkın seçmesini öngören paket, referanduma sunuldu.

Bu noktada Yeni Asya Camiası, oyunu demokrasi adına ‘Evet’ten yana kullandı. Bu, o günler için hem yaşanması muhtemel köşk krizlerini önleme hem de ‘milletin seçtiği hükümeti kimse tehdit edemez’ anlamını taşıyordu.

Serencamdan gördüğünüz gibi Baykal’ın izlediği ‘klâsik CHP çizgisi’ memleketi, göz göre göre dindar-laik cenderesine sokmuştu. O saatten sonra, Deniz Baykal’ın ne meclis toplantısında çarşaflı bir hanımefendiye CHP rozeti takması ne “din de devlet de bizim” çıkışları ne de yeri gelmişken zikrettiği âyetler, onunla alâkalı kanaatleri hiçbir zaman değiştirmedi. Samimiyeti hep sorgulandı.

Baykal siyâsetinden bugüne geldiğimizde, CHP’nin helâlleşme ile alâkalı attığı adımların, yazı konusu hâline gelmesinin sebebi, ‘helâlleşme’ kelimesinden değil, bunu CHP’nin yapıyor oluşundan. Elbette bu helâlleşme çağrısını bütün partiler yapabilirdi. Ancak bu zamana kadar îman ve hürriyetin alanını daraltan her adım, ya devletle bütünleşen CHP tarafından ya da CHP ile özdeşleşen fikirler adına atıldı.

Şimdi bir yönetim çıkıyor, açık yaralar olduğunu, parti içinde buna sebep olan sistemle mücadele edildiğini ve artık muhatapları ile helâlleşmek gerektiğini ifade ediyor. Biz ise parti kodlarındaki kısmî değişimi, Kemalizm’i bir bayrak gibi taşıyan insanların partiden ayrılmalarıyla teyit ediyoruz.

Yine aynı yönetim, partiyi laiklik paranoyalarından kurtarmaya çalışıyor, Ayasofya’nın açılmasına direnmesi beklenirken bunu yapmıyor, Risale-i Nur’un bandrol sorunu ile alâkalı inisiyatif alıyor....vs.

Elbette ve ne yazık ki yönetimin ve tabanın önemli bir kısmı bu gidişe yeteri kadar ayak uydurabilmiş değil. Hâlâ meseleyi, “CHP iktidarda değildi ki neden helâlleşsin” veya “Kurucu felsefe adına kim helâlleşebilir” vb. basitliğinde ele alıp, konuya uzak olanlar var.

Hatta, bazı parti mensuplarının açıklamaları, Kılıçdaroğlu ile alâkalı yapılan “parti tabanının çok ilerisinde” yorumlarını, ne yazık ki ciddî oranda doğrular nitelikte. Ama her şeye rağmen, siyâsete dair beyan ettiği fikrin, sadece bugün için değil, istikbaldeki îman hizmetine olan etkisini de düşünmek mecburiyetinde olan Nur Talebeleri, bu noktada ne yapmalı?

Partilerin birbirini imha etmeye kilitlendiği, iktidara gelenin devr-i sâbık oluşturduğu, idâreyi ele geçirenin, geçmişle hesaplaşma döngüsünden çıkamadığı bir siyasî atmosferde, kime, hangi hakikati, hangi kolaylıkla anlatabilirsiniz?

“Ama orası siyâset...” deyip meseleyi göz ardı etmek pek makul gözükmüyor. Çünkü siyasî zemindeki ak-kara zıtlığı, politikayla sınırlı kalmıyor, olduğu gibi tabana aksediyor. Taban dediysek, tebliğe memur olduğunuz bakkalınız, komşunuz, manavınız, aile üyelerinizden bahsediyoruz. Dolayısıyla bu durum, siyâsetin bir ucunun sivildeki hizmete temas ettiği anlamına geliyor.

Siyâsetin toplumdaki etkisinin bu derece fazla olduğu ülkemizde, toplumsal kutuplaşmayı çözmenin önemli bir kısmını siyasî uzlaşı oluşturuyor. Konunun, Risale-i Nur’un içtimaî ve siyasî mesleğine bakan taraflarını, teferruatlı bir çalışmada yapılacak izaha havale ederek devam ediyoruz.

Buraya kadar tavsiye ve teşvik makamında serdedilen fikirlerin ucu, elbette oy vermeye kadar uzanmıyor. Hele de Bediüzzaman Hazretlerinin demokratlık ile alâkalı şiddetli vurgusu meydanda iken ve bu konuda alması gereken yol, epeyce uzun olan bir CHP varken...

Ancak muhafazakâr kesimin önemli bir bölümünü oluşturan Nur talebelerinin, hak, hukuk, adalet, demokrasi noktasında bulunduğu konumdan daha iyiye yönelen her partiyi; vatan, millet ve din adına takdir, teşvik ve ikaz etmek gibi bir vazifesi var.

Tıpkı, Bediüzzaman Hazretleri’nin Necip Fazıl ve Eşref Edip’e, tıpkı Hilmi Uran’a, tıpkı Cevat Rıfat Atilhan’a yaptığı gibi. Bu takdir ve teşviklerin hiçbirisi, Nur Talebelerini o parti ve şahısların saflarına dahil etmez. Zira Nur Talebelerinin çizgisi Ahrar ve Demok- rat misyondur. Zaten CHP’de takdir edilen hususlar da partinin Ahrar-Demokrat misyonla kesişen politikalarına dairdir.

Sonuç olarak, niyet edilen bu süreç başarıya ulaşabilirse, toplumsal rahatlamanın meydana getirdiği atmosferden hem CHP hem demokrasi, hem de millet kazançlı çıkacaktır. Ve elbette siyâsetten akseden uzlaşı, tabana hâkim olmaya başladıkça, îman hizmetinin önündeki zihnî setler uzun vadede yıkılacak, hizmet için yeni sahalar açılmış olacaktır.

Şart o ki, samimî olmasını arzu ettiğimiz bu süreç, gizli ajandalara, oy kaygısına, iç ve dış baskıya kurban edilmesin.

Okunma Sayısı: 1490
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • M.Asıf Işık

    6.12.2021 20:35:08

    Tebrik ediyorum. Biraz gecikmiş olmakla beraber insafla, makul ve mutedil bakış açısıyla dile getirdiğiniz yazınızı zevkle okudum. Her cümlenize katılıyorum, amenna!.. Bediüzzaman CHP dahil her partiye millete faydalı hizmet etmeleri hususunda yol göstericilik yapmıştır ki hakkı söyleyip hayra delâlet etmek budur zaten.

  • Ömer

    2.12.2021 15:37:35

    Ancak muhafazakâr kesimin önemli bir bölümünü oluşturan Nur talebelerinin, hak, hukuk, adalet, demokrasi noktasında bulunduğu konumdan daha iyiye yönelen her partiyi; vatan, millet ve din adına takdir, teşvik ve ikaz etmek gibi bir vazifesi var. Ancak millet ittifakında bulunmaları hasebiyle bizim bu değerlerden vazgeçecek bir tavrımız olamaz. Üstad bunu uygulayarak bizlere yön vermiştir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı