41. yılı geride kalan 12 Eylül darbesine karşı Yeni Asya olarak verdiğimiz demokrasi ve hukuk mücadelesinden bazı örnekleri rahmetli Mehmet Kutlular Ağabeyden bir kez daha dinleyelim:
İhtilâl sonrası herkes susmuş, susturulmuştu; başının derdine düşmüştü. Hiç kimse riski göze alamıyordu. Bir kısmı da -büyük ölçüde hep öyle olagelmiş-kimisi korkudan, kimisi menfaat beklentisinden, kimisi araziye uyma çabaları yüzünden, ihtilâlcileri alkışlamak, methetmek; onları yüceltmek tarzını ihtiyar etmişlerdi. Yanlış yapana da “Çok iyi yaptın” diyor, alkışlıyorlardı. Makul ölçülerde yaptıkları yanlışlarından dolayı onları ikaza ve tenkide cesaret edemiyorlardı.
Risale-i Nur’dan aldığımız iman nuru ve cesaret-i medeniye; yapılan açık yanlışlar, çarpıcı hatalar karşısında konuşmayı, tenkit etmeyi, olanı bütün açıklığıyla ortaya koymayı bize sağladı.
Makul bir üslûp içerisinde biz bunları o günün şartlarında, şimdi bile baktığım zaman, hakikaten fevkalâde bir cesaret örneği göstererek, büyük riskleri üstlenerek yapabildiğimizi görüyoruz. Yanlışları açık bir şekilde, ihtilâlcilerin yüzlerine gazetemiz, dergilerimiz vasıtasıyla söyleyebilmişiz.
Tabiî ki ihtilâlciler de bundan rahatsız oluyordu. İkide bir Yazıişleri Müdürümüzü çağırıyorlardı. Tehdit ediyor, uyarıyorlardı.
Bir seferinde, Yazıişleri Müdürümüz Sabahaddin Aksakal ile beni de komutanlığa çağırdılar. Halbuki usûlen gazete sahibi böyle meselelerde çağırılmaz. Sorumlu olan Yazıişleri Müdürüdür. Ancak, yazıişleri ile istedikleri neticeyi alamadıkları için, gazete sahibi olarak beni de çağırdılar, sanırım. Biz de gittik, orada bir tümgeneral, bir albay, bir binbaşı onlar üç, biz iki kişiydik. Gazetede çıkan yazıları kesmiş, dosyalamışlardı. Onlar üzerinde konuşma yapacakları anlaşılıyordu.
Birinci Ordu Kurmay Yar Başkanı söze başladı: “Paşalarımız, komutanlarımız tarafından görevlendirildik” dedi.
“Siz Türkiye’de ihtilâl olduğunu biliyor musunuz?”
“Biliyoruz.”
“Yani, ihtilâl olmuş, ordu meseleye el koymuş; bütün siyasî meseleler ve faaliyetlerin hepsi askıya alınmış; basın bu noktada kontrol altına alınmış; siz nereden cesaret alıyorsunuz da böyle hareket ediyorsunuz? Tenkitleriniz, konseyi ve komutanlarımızı çok rahatsız ediyor. Biz defalarca ikaz ettik. Fakat bu ikazlarımızın pek kaale alınmadığını görüyoruz. Sizi son defa ikaz etmek için çağırdık. Yine komutanlarımız bunu hassaten söylüyorlar. Altını çizerek söylüyorlar: ‘Eğer bu üslûbunuza, bu tarzınıza devam ederseniz sizi kapatacağız’ diyorlar.”
“Kapamak noktasında takdir size ait. Ona biz karışamayız; ama doğruları makul ölçüde söylemek, o da bizim vazifemizdir. Biz cesaretimizi Allah’a imanımızdan alıyoruz. Bizim başka bir güvencemiz yok. Şunu da biliyoruz ki, ihtilâller daima geçicidir; kalıcı olan bizleriz. Yanlışları söylemek bizim vazifemizdir.”
*
Yeni Asya’nın o dönemdeki mücadelesiyle ilgili geniş açıklamalar için okurlarımızı Kutlular Ağabeyin İşte Hayatım kitabına havale ediyor, bu vesileyle Kutlular Ağabeyi tekrar rahmetle yad ediyoruz.