Bugün bir haberi yazmayacağız, haberin veriliş tarzını yazacağız.
Haber kaynağının adını siz zaten biliyorsunuz. Biz ona bugün “Salon TV” de demeyeceğiz.
İşte o kanalın aynı üslupla sık sık verdiği haberlere benzeyen yeni haberi şöyle:
“AİHM FETÖ’cüleri akladı. … Bylock, Bank Asya, F serisi dolar bulundurma, örgüt kuruluşlarına üye olma, örgüte finans sağlama delillerini yok sayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 347 FETÖ hükümlüsünü daha akladı. … Böylece AİHM’nin ihlal kararı vererek akladığı FETÖ hükümlülerinin sayısı 2 bin 61’e yükseldi.”
Ön bilgi: Hukukta “aklamak”, “beraat ettirmek” demek.
Yani haberi yazanlar, okuyucularına daha başlangıçta diyor ki “bu 347 mahkûm aslında masum değillerdi ama AİHM suç delillerini yok saydı ve suçluları beraat ettirdi”.
Haberin bu dolaylı usullerle yazılmasının amacı belli: Masum olduğu nihai yargı kararı ile böylece anlaşılanlar üzerindeki suçlu damgasının hiç değilse saf vatandaşlarımızın sosyal algısında durmasını sağlamak.
Zira bizim yıllardır yazdığımız gibi: Kardeşlik hukukunu bozmak için kullanılmış ve kullanılmakta olan “En kullanışlı damga: …ÖCÜ!”
Haberin devamındaki şu cümleleri anlayabilen herkes, bu damgayla damgalanan kişilere somut bir suç isnat edilmediğini de anlayabilir:
“İkinci Daire kararında… ‘terör örgütü üyeliğini gösteren makul bir delil’ gösterilmediği ileri sürüldü. Kararda, Türkiye’deki yargılamalarda başvurucular hakkında FETÖ üyeliğine delil olarak gösterilmiş olan; Bylock kullanma, Bank Asya’da talimatla hesap açma, ‘F’ seri numaralı ABD doları bulundurma, FETÖ’ye bağlı kurum ve kuruluşlara üye olma ve bunlarda çalışma, sohbete katılmaya dair tanık beyanları, bazı yayınevlerine ait kitap/dergi bulundurma… delilleri geçersiz sayıldı.”
Zaten habere göre AİHM de Türkiye aleyhine ihlal kararını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinde belirtilen “tutukluk için gereken cezai bir suç işlediğine ilişkin makul şüpheye yol açacak spesifik delilin bulunması” ifadesini gerekçe göstererek yani “somut suç delili yok, cemaat mensubiyeti delilleri suç delili saylamaz” diyerek vermiş.
Ayrıca, haberi yazanlar AİHM “… ileri sürdü” diyor ama aslında AİHM “… karar verdi”.
Yani “ileri süren” ve bu iddiası yargılanan Türk Yargısı ve bilhassa Yargıtay 3. Ceza Dairesi ve onu tasdik eden Anayasa Mahkemesi.
Yani aslında olmaması gerekirken 15 Temmuz bahanesiyle var edilen ve bugünlerde artık köşeye sıkışmış olan “Yüksek Yargı Bürokrasisi”.
O halde haberin doğru yazılışı şu olmalıydı:
“Türk yargısının ‘suçludur’ dediği 347 kişinin daha aslında masum olduğu hususu en üst yargı kararı ile anlaşıldı.”
Türkiye AİHM’in yargı yetkisini ve kararlarının bağlayıcılığını kabul etmiş bir ülke.
Yani kimin suçlu kimin masum olduğunu, kimin haksız kimin haklı olduğunu söyleyen bir iç mahkeme kararının doğruluğu yanlışlığı konusunda son sözü Anayasamız gereği bu Mahkeme söylüyor.
İşte o Yüksek Mahkeme oybirliğiyle verdiği bu kararlarıyla diyor ki:
“Ey Türk yargısı; cemaate mensubiyeti gösteren ve dolayısıyla tek başına suç sayılmayan delillerle ve ‘cemaat eşittir terör örgütü’ hatalı formülüyle kişileri terörist sayarak cezalandırmak yanlıştır. Diğer benzer davalarda da aynı kararları vereceğim. Türkiye olarak siz siz olun ve şimdiden elinizdeki dosyalarda bu yönde karar vermeye başlayın ki daha fazla hak ihlal etmeyin.”
Aslında bu kararların çıkacağı Yüksel Yalçınkaya pilot dosyasında verilen kararla belliydi. AİHM, Yalçınkaya kararının yaklaşık 100 bin hükümlü için emsal olduğunu zaten o kararda belirtmişti.
Biz de zaten sekiz senedir bunu yazıp söylüyoruz: Bu iş baştan yanlış…