Olayı biliyorsunuzdur: AKMHP cumhurunun başkanı Erdoğan Kurban Bayramının birinci günü bir tebrik mesajı videosu yayınladı.
Daha doğrusu cumhurbaşkanlığında birileri onun bayram mesajı bandını cumhurbaşkanlığının yayın frekansı-kanalı üzerinden yayına soktu ve Anadolu Ajansı ve diğer bazı ajanslar yanında bir kısım medya da bu videoyu oradan alıp aynı anda ve dolayısıyla aynı biçimde yayınladı.
Yayının içeriğinde rutin dışı ve hatta ciddî bir skandal oluşturacak bir husus vardı:
Video kaydında Erdoğan mesajını promptırdan okurken bir yere gelince bir ara uykuya dalıp çıkıyor. Yorgunluğu ve uykusuzluğu pes dedirtiyor.
Bunun bir canlı yayın olmadığı, bant yayınındaki bu kısmın da onca uzman tarafından düzenlenmediği, editlenmediği, kırpılmadığı açık.
Bu neyi ifade eder?
Kasıt yoksa İletişim Başkanlığı çalışanlarının işlerini ciddiye almadığına işaret eder. (İletişim Başkanı Fahrettin Altun bu yayını eleştirenleri eleştireceğine ilgilileri sigaya çekmeli).
Kasıt varsa, Cumhurbaşkanının pek yakınındaki bazı kişiler tarafından madara edilmek istendiğini ifade eder.
Bunlar iç siyasette onun yerinde gözü olan Saray içi rakipler olabileceği gibi dış bağlantılı birileri dahi olabilir.
Her iki halde de olay Ülkenin devletinin doğru yönetilmediğini ifade eder.
Ama daha önemlisi bu olay devlet yönetiminde büyük bir devlet güvenlik zaafının varlığına işaret eder.
Zira burada Ecevit’inki gibi zihni berrak ama ayakları vücudunu zor taşıyan lider görüntüsünden farklı bir durum var. Bir zihnî teşevvüş hali var.
Aslında Erdoğan’ın bu halleri artık istisna olmaktan çıktı.
En son NATO zirvesi için gittiği Brüksel’de uçaktan inerkenki görüntüleri, Azerbaycan’da kırmızı halıda yalpalayarak yürürkenki görüntüleri ve daha önemlisi ABD Başkanı Biden ile görüşmesi hakkındaki mantık hatası içeren sözleri gibi kötü örnekler, sarayda iplerin kimin ya da kimlerin elinde olduğu yolunda önemli soru işaretlerinin ortaya çıkmasına sebep oluyor.
Bu ise konuyu yabancı ülkelerin devletlerinin ve bazılarının istihbarat örgütleri ile derin devletlerinin üzerinde çalıştığı bir konu haline getiriyor.
Bu bir güvenlik krizi meselesi.
Zira bu konu bir devlet güvenliği meselesi.
Biz vaktiyle cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi hakkındaki bakış açımızda bu riskleri erkenden görmüş ve yazıp söylemiştik.
Şimdi bu riskler birer ikişer ortaya çıkmaya başlayınca milletten de haklı olarak “bu yeni sisteme destek vermiştim, ama yanılmışım” samimî itirafını duyuyoruz.
Keşke bu tahmin erkenden yapılabilseydi de bu itiraflara ihtiyaç kalmasaydı.
Zararın neresinden dönülse kârdır.