Önce şunu net ifade edelim. Dil sürçmesi herkesin başına gelebilir. Erdoğan’ın başına gelen “Sevgili Zonguldaklılar” diyememe örneğindeki gibi şirin bir komiklik bile olabilir. Ama Erdoğan’ın bu konuşmasında Kılıçdaroğlu ve CHP ile ilgili söyledikleri bir “dil sürçmesi” değil. Tamamen bir bilgilendirme hatasına dayalı bir beyan hatası. Yani bir “fikir sürçmesi”.

Üstelik bu hata “Atatürk Milliyetçiliği”nin Anayasa’dan çıkarılmasını isteyen HDP’nin eleştirisini yapıyormuş gibi yaparak, ama aslında bu ilkeyi müdafaa ettiğini itiraf ederek yaptığı bir hata. (Bu nasıl bir savrulmadır yarabbi). 

Prompter’dan mı okudu yoksa karihasından mı söyledi bilemiyoruz, ama aynen şunları söyledi: 

“Meselâ biz yeni anayasa diyoruz. Birileri de çıkıyor ‘Gerekirse ilk 4 maddeyi de değiştiririz.’ diyerek hemen PKK güdümündeki siyasî yapıya göz kırpmaya çalışıyor. Bakıyorsun ittifakın bir diğer kanadı, o da yine aynı şeyleri söylüyor. Şimdi buradan soruyorum. Acaba Anayasanın ilk dört maddesini değiştirme fikri CHP’nin ve dolayısıyla tüm CHP’lilerin iradesi midir yoksa Kılıçdaroğlu’nun kişisel fikri midir? Eğer bu CHP’nin kurumsal iradesi ise ortada ülkemiz açısından çok vahim bir sorun var demektir. Çünkü bu durumda CHP Anayasa gibi temel bir konudan başlayarak tümüyle HDP’nin vesayetine girmiş demektir. Yok, eğer bu Kılıçdaroğlu’nun kendi görüşüyle (‘görüşüyse’ demek istiyor), bu durumda da partisinin kendi politikalarından farklı ajandaya sahip bir siyasetçiyle karşı karşıyayız demektir.” 

Durum vahim. Zira konuşmanın son iki cümlesinden açıkça anlaşılıyor ki Erdoğan Kılıçdaroğlu’nun ilk dört maddenin değişmesini istediğini sanıyor. 

Yok eğer bu bir “konuşma” değil de bir “okuma” ise durum duble vahim. Zira bu halde de hem metni yazan ve denetleyen yanlış biliyor ve hem de okuyan bu vahim ve fahiş yanlışlığı fark edemeyecek kadar gündemden kopuk yaşıyor. 

Zira CHP’nin, 12 Eylül ürünü ilk dört madde hakkındaki lüzumsuz hassasiyetini ve değişim sancılarını herkes biliyor. Erdoğan’ın bilmemesi ya da unutmuş olması şaşırtıcı. 

Daha da önemlisi konu AKP’nin kendisi ile ilgili. AKP’nin eski Meclis Başkanı İsmail Kahraman yeni ve dindar anayasa ve bu yeni anayasa için de içinde laikliğin olmadığı yeni dört madde istemişti ve konu yeniden tartışılmaya başlamıştı. (Biz de tartışmaktan yanayız. O ayrı mesele.)

Erdoğan’ın bu konuşmasından sonra Kılıçdaroğlu tivitinde şunları yazdı: 

“AK Parti’nin ileri gelenleri ‘Anayasanın ilk dört maddesinin değişmesini’ talep ediyor; Erdoğan, benim söylediğimi zannediyor. Artık sağlık raporu istemek, bir devlet güvenliği meselesi haline gelmiştir. Erdoğan, bağımsız bir kuruluştan, sağlık raporu almalıdır, hem de hemen!”

Kılıçdaroğlu’nun ilk dört maddeyi ve dolayısıyla bilhassa “Atatürk Milliyetçiliği”ni HDP’ye karşı savunan Erdoğan hakkında bağımsız bir doktorlar heyetinden rapor alınmasını istemesine şaşırmamak lâzım. 

Gerçekten, somut delilleri üzerinden çok kere yazdığımız üzere, konu, bu konuşmasında AKP için yedi buçuk dakikada iki defa “devrimci parti” sıfatını kullanan Erdoğan’ın sadece beden sağlığı ile ilgili değil, aklî melekeleri yönünden de şüpheyi dâvet eden oldukça çok sayıda örnek olay var. 

Raporu verecek bağımsız kuruluş yakında sandık başına çağırılacak ve raporunu orada yazacak. İmzasını ve hükmünü hep birlikte okuyacağız. 

Kimmiş devrimci göreceğiz.