Futboldan anlamayız. İlgi alanımızda değil. Lâzım da değil. Ama adalet ve hukuk bizim hem şahsen ve hem de külliyyen mesleğimiz.
Bu sebepledir ki -ne demekse- “üst düzey yargı bürokrasisi”nce icat edilen “cemaat eşittir terör örgütü” hatalı formülü ile başlatılıp AİHM’in Yüksel Yalçınkaya kararına rağmen halen de sürdürülen sekiz senelik hukuksuzluklar ve vicdansızlıklar hakkında yıllardır çok yazdık.
Yazdıklarımızın “sadece bir kısmı” bir kitap oldu ve İbrahim Özdabak’ın “WANTED” imajlı kapak tasarımı ve karikatürleriyle süslü olarak “15-20 Temmuzların İlacı ADALET ve HÜRRİYET” adıyla Yeni Asya Neşriyat tarafından yayınlandı. Satışta var. Dileyenler bakabilir.
Son zamanlarda, bu konularda zaten söylenecekler söylendiği için bizim yazmamıza pek de ihtiyaç kalmadı. Bu sebeple o konuyu sık yazmıyoruz.
Ama bugün yeniden yazacağız. Zira yaradan kan akmaya devam ediyor.
Diken’in haberine göre Fenerbahçe’nin başkan adaylarından Aziz Yıldırım almış eline damgayı, basmış önüne gelene…
Yıldırım, rakibi Ali Koç’un yönetim kurulu listesinde yer alan Acun Ilıcalı için “FETÖ”cü demiş. Aynen şöyle:
“Acun Ilıcalı Dominik’te ‘FETÖ’cülere pasaport veriyormuş. Çağırdım. ‘Yapma. Senin için kötü olacak’ dedim. ‘Ya ben yapmıyorum etmiyorum’ falan… Ama var bir şeyler, onun için fazla konuşmasın.”
Üstelik Acun’u bir de “Adnan Oktar Hoca”(!)nın yayından çektiği bir okla da vurmuş:
“Adnan hoca konusuna girersem, sokağa çıkamaz öyle. Adnan Hoca meselesinde onun için oturdum polis fezlekesini okudum. 3 bin 500 sayfa. Orada suçlanan insanların yüzde 20’si ‘Bizi Adnan hocayla Acun tanıştırdı’ diyor.”
Ama Acun Ilıcalı da cevapta gecikmemiş:
“Aziz Yıldırım, Fenerbahçe başkanlığını çok istiyor olabilir. Seçimden büyük bir hezimetle ayrıldı. Fenerbahçe başkanı olmak için karalamaya çalışmak bana üzücü geliyor. Suçlama çok çirkin. Kalkıp 35 yıl önceki konudan bir yere varmaya çalışırsa bunun adı art niyet. Kötü bir düşünce. Adnan Hoca konusunu daha önce açıkladım. 35 yıl önce görüşmüşüm. Gittiğim bir sohbetti. Gittiğimde 18 yaşındaydım. Ayrılalı 34 sene olmuş. 34 senedir görmediğim, alakam olmayan bir adamı, Fenerbahçe başkanı olacağım diye benimle birleştirmesi komik.”
Her ne kadar Acun “üzücü”, “çirkin” “art niyet”, “komik” deyip geçiştirse de o iş öyle o kadar basit de değil.
Zira Doğu Perinçek’in “bizim icadımız, iftihar ediyoruz” dediği “FETÖ” kısaltması “Fethullahçı Terör Örgütü” anlamına geliyor.
Yani birine “FETÖ’cü” dendiğinde ona “cemaatçi” ya da “Fethullahcı” denmiş olmuyor. Doğrudan doğruya “terörist” denmiş oluyor.
Üstelik bu damga güvenlik ve yargı bürokrasisi alet edilerek yıllardır kullanılan ve böylece birilerinin önüne geleni işaretleyip fişlediği, suçlayıp dışladığı, sivil ve resmî ölüme ya da ölüme değilse de sıtmaya mahkûm ettiği bir damgaya dönüşmüş durumda.
O kadar ki bu damga siyasi parti liderlerinin bile başında tutulan bir kılıç gibi.
Yani mesele basit değil.
Bizim için mesele sadece dünya hakkı hukuku da değil. Bu fitne kardeşlik hukukunu ve dinî cemaat algısını bozdu. Sivil ve ihlas esaslı din hizmetlerini yıprattı.
Hukukun ve siyasetin içine zehir katmış olan bu fitne, öyle görünüyor ki spor siyasetini de kuşatmış durumda. Bunca yıldan sonra bile…
Sebep olanlar utansın. Tarih hepimizi yazacak.