Olay TV meselesini az çok duydunuz. Basit özeti şu: Bir TV açılıyor ve bir ay geçmeden kapanıyor.
“Ne var bunda, basın özgürlüğü var, açmak da kapatmak da serbest” diyebilirsiniz. Ama kazın ayağı kaynar suda ve hiç de öyle göründüğü gibi değil.
Hikâyetin hakikiyeti ve işin siyasî özeti şöyle:
Bir iş adamı sahip olduğu televizyon kanalını aktif hale getirmeye karar veriyor. Ortağını buluyor. Ekibini kuruyor. Yayına başlanıyor.
Kanalda siyasî içerikli ve dolayısıyla muhalif yayınlar da yapılıyor.
Ya da daha iyi ifadesiyle bu TV kanalı bizim “denden medya” dediğimiz “sepet efendim”ci “havuz medyası”na dahil olmadığı belli olan bir yayın çizgisi izliyor.
Elbette bu durum reytinglerini arttırıyor, ama Millet???????? ittifakı iktidarı için de riski arttırmış oluyor. Dolayısıyla iş adamı için de risk artıyor.
İş adamı bazı çareler arıyor, ama bulamıyor. Yönetimi toplayıp “üzerimde baskı var, fazla muhalif bir kanal haline geldik, bu bana sıkıntı veriyor” türünden mazeretler bildiriyor ve kanalını kapatıyor.
Patron başta “azıcık muhalif” ve “fazla muhalif” ve “orta karar muhalif” türlerinden hangisini tercih etmişti bilemiyoruz. Muhalifliği kesindi sadece.
Ama konu kamuoyuna mal olduktan sonra ortaya dökülen iddialar ve deliller Türkiye’nin basın özgürlüğünde çağ atladığını gösterecek kadar net. Ama geriye iki çağ!
Kanala yeniden şekil vermek üzere iktidar tarafından tavsiye ve telkin edildiği bildirilen (haydi “iddia edilen” diyelim) bir gazeteci kendi medyasına şu beyanatı veriyor:
“Eğer Cavit Beyle konuştuğumuz ve anlaştığımız süreç gerçekleştirilmiş olsaydı, Olay TV bugün Cavit Beyin bizzat rahatsız olduğu marjinal noktada değil bizzat kendisinin istediği şekilde Türkiye çizgisinde yayın yapan merkezde bir kanal olacaktı.”
Buradaki “Türkiye çizgisi”nin “Türkiye Gazetesi Çizgisi” olduğu sanılmasın.
Bildiğiniz “yerli ve millî çizgi” kast ediliyor. Yani ???Millet??????????? ittifakının çizgisi.
Anayasamız ne diyor:
“Basın hürdür, sansür edilemez.”
O zaman bu yaşanan nedir?
Sansür değil elbette.
Çizgiye çekme.
Zaten Anayasamız “çizgiye çekemediğin basına çizgi çekebilirsin” diyor.
Dolayısıyla icraat Anayasamıza gayet uygun.
İş adamı sayesinde diğer iş adamları da kadınları da dersini almış olmalı.