05 Ekim 2013, Cumartesi
Sosyal çalkantıların, siyasî tartışmaların çoğumuzu sersemlettiği, piyasayı silik sözlerin istilâ ettiği, fitne ve fesadın kol gezdiği bir zamanda önce kendimizi, sonra başkalarını ‘sağlam/sıhhatli ölçüler’le test etmek, mihenge vurmak durumundayız.
Acaba ‘küçük kafa mıyız, orta kafa mıyız, büyük kafa mıyız’?
İşte size Çin atasözünden bir test örneği:
“Büyük kafalar fikirleri, orta kafalar olayları, küçük kafalar kişileri tartışır.”
Kendimize, çevremize, içinde bulunduğumuz grup ve topluluğa bir bakalım: Neyi tartışıyoruz, kimi tartışıyoruz?
Kişileri mi, olayları mı, fikirleri mi?
Tabiî ki, burada kişilerin “şahsiyeti” ile “fikirlerini” karıştırmamak gerekir. Zira, olaylara da kişiler sebep olur, fikirleri de kişiler taşır.
‘Kişileri tartışmak’, insanların kişiliğini, şahsiyetini, şahsî hatalarını, eksiklerini, kusurlarını tartışmak demektir. Yani, “Falancaya bak, şu hatası, şu eksiği, şu zaafı var!” gibi…
Fikirleri tartışmak ise, “Falancanın şu fikri, şu düşüncesi doğru değildir, doğrusu budur” gibi… Ayrıca, kişi ve fikirleri mihenge vurmak gerekir. “Filan âlim şöyle diyor, falan eserde böyle geçiyor, Bediüzzaman ise şöyle diyor” gibi…
Ve Bediüzzaman, ‘kişileri tartışma’yı, “yıkıcı tenkit ve gıybet”ten sayar:
* “En müthiş maraz ve musîbet cerbeze (hakkı batıl, batılı hak gösterme) ve gurura dayanan tenkittir.” (Hutbe-i Şamiye, s. 147.)
* Hizmet-i Kur’âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmeyin; yalnızca noksanını tamamlayın, kusurunu örtün, ihtiyacına ve vazifesine yardım edin... (Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 164-165.)
* Kendi namına hazm-ı nefs etmek (kendini yermek), gururlanmamak; millet (ve cemaat) namına iftihar etmek; asla hazm-ı nefs etmemek, yermemek. (Sünûhat, s. 20.) Yani, “Bende iş yok, ben bir hiçim!” denilebilir, ama “Bu millet, bu cemaatte iş yok!” denemez.
Ayrıca mihenge vurmak; fikirleri tartışmak demektir. Bediüzzaman kendini ortaya koyarak dünya çapında şöyle bir ‘fikirleri tartışma ölçüsü’ daha verir:
“Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz.” (Münâzarât, s. 49.)
O halde Nur Talebesi ehl-i tahkiktir, her sözün kalbe girmesine yol vermez! Kişileri değil, fikirleri tartışır.
Okunma Sayısı: 4983
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.