"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Fesadın mücessem hali; Moğol istilâsı -1

Ayşe Nur
09 Ağustos 2021, Pazartesi
“Rabbim (şu) bozguncu topluluğa karşı bana yardım et.” Ankebut Sûresi/30

Her devrin bozguncuları farklıdır, arkalarında bıraktıkları viranelerle anılan, hikâye edilen.

Tarihin bir yönü de böyledir, geçmişin kaydını tutarken geleceğe ders olur.

Ve ömür biter, hayat geçer, herkes gider, geriye sadece hikâyeler kalır.

Hasretle veya nefretle anlatılan hikâyeler...

13. yy başlarında yeryüzünde fesat ve bozgunculukla şöhret bulmuş ve kimi muhakkiklerce “ye’cuc ve me’cuc” kavmi olarak tanımlanan Asya’lı bir kavimdir Moğollar.

Timuçin, dağınık kabileleri bir araya toplamış, kurultayda Cengiz ünvanı alarak ilk Moğol hükümdarı olmuştu. (1206)

Bu dönem Anadolu’da Selçuklular, güneydoğu’da Artuklular, Suriye-Mısır’da Eyyubiler, Irak’ta Abbasiler ve Maveraunnehir merkezli Harzemşahlar devrin medeni İslâm beldeleridir.

Adım adım yaklaşan bir tehlikeydi bu... Cengiz Han’ın Çin seferi bile yeterince endişelendirmemişti İslâm âlemini. Ta ki zengin bir moğol kervanını, içlerinde casus olduğu düşüncesiyle alıkoyan Otrar Valisi İnalcık’ı şikâyet ve zararlarını tazmin için, Harzemşah Sultanına giden Moğol elçilerinin katli, aşağılanması, zarar tazmininin reddi sonrası Otrar ve Harizm ülkesine Moğol istilâsı başlayıncaya kadar. (1218)

Gözü zaten Maveraünnehir denilen (günümüzde Özbekistan ve Türkmenistan’da kalan Seyhan ve Ceyhan nehirleri çevresi topraklar) verimli, zengin, İslâm beldelerinde olan Cengiz Han için, elçilerinin öldürülmesi aradığı bahane olur.

Vahşet dolu bu istilâdır bu... Tarihe Otrar faciası olarak geçen ve Moğolların İslâm topraklarına yaptığı bu ilk saldırı, sonrasında Buhara ve Semerkant kuşatmaları ile talan, tecavüz, katl ile yoğrulmuş acı dolu harabeler bıraktı geride.

Buhara yağmalanmış, Ulu Cami’nin içinde Moğol askerlerinin raks ederek şarap içmeleri, Kur’ân sayfalarını yerlere atmalarını Cüveyni’den okuruz.

İbnül’ Esir’in “Olanlara şahit olmaktansa doğmamış olmayı dilerdim” sözleri tahribatın vahşet ve büyüklüğünü göstermesi açısından önemlidir.

Peki bu İslâm coğrafyalarını zulme karşı çaresizlik ve kabullenişle mukabele ettiren saik neydi? Moğolların savaş kuralları yoktu. Her ne kadar teslim olanlara dokunulmayacağını söyleseler de, halkın mallarının yağmalanması, kadınların Moğol askerlerine dağıtılması, saklananların bulunması için evlerin yakılması en hafif örneklerdi. 1

Direnenler ise kalabalık Moğol askerlerince katledilmiş, diğer İslâm beldelerine giden bu haberler yeis, korku ve karamsarlık oluşturmuştu.

Bediüzzaman Hazretleri, iman ehlinin mücadelesi sırası en şiddetli düşmanı olarak yeisi ihtar eder. Buna karşı “Ümidinizi kesmeyin” âyetini kılıç tesmiyesiyle hatırlatır. 2

Sonra; “İbadette, musîbette ve günahtan kaçınmakta sabırlı olun; sabır yarışında düşmanlarınızı geride bırakın; her an cihada hazırlıklı bulunun ve murabıt olun.” 3

âyetini “siper” gösterir...

Oysa hızla ilerleyen bu fesad ordusu, adeta öğrenilmiş çaresizliğin mücessem hali olmuş İslâm beldelerine hızla yaklaşmış, Celâleddin Harzemşah’ın da vefatıyla Anadolu kapılarına dayanmıştı.

Bir sonraki yazıda devam edelim inşallah.

Dipnotlar:

1- Cüveyni.

2- Münâzarât.

3- Âl-i İmran/200.

Okunma Sayısı: 1669
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Evren

    9.8.2021 10:59:39

    Yazınızı ilgiyle okuduk, devamını mutlaka bekleriz. Elinize sağlık

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı