Türkiye “hukukun üstünlüğü endeksi”nde 142 ülke arasında 117. sırada Orta Afrika ülkeleri kulvarında kalırken, demokrasinin temel şartı olan “kuvvetler ayrılığı”nı yerle bir edip hukuku tahrip eden otoriterlik tam gaz devam ediyor.
“Dezenformasyon yasası” gibi “etki ajanlığı”yla düşünce ve ifade hürriyetini ortadan kaldıran ısmarlama “baskı ve istibdat yasaları”nın müzâkeresiz dayatıldığı antidemokratik “torba yasalar”la yeni kayyım operasyonlarının sinyalleri çakılıyor.
AKP iktidarında Peşmergelerin silâh ve mühimmatlarıyla Kuzey Irak’tan Habur-Nusaybin-Suruç üzerinden Kobani’ye alây-ı vâlâ ile taşındığı unutularak 2015’te “Seni başkan seçtirmeyeceğiz!” çıkışının intikamıyla Demirtaş’a müebbede yakın 42 yıl hapis cezası veriliyor.
Keza 301 madencinin can verdiği Soma’dan Amasra ve İliç’e maden fâcialarında ve onlarca vatandaşın vefat ettiği siyasi i tren kazaları davalarında yargı yürütmenin aparatı haline getirilmiş.
“SARAY’IN YARGIYA MÜDAHALESİ” TALEBİ!”
Aslında “tek kişilik hükûmet”te yargının “siyasetin sopası” haline getirilip, hukukun “Saray’dan tâlimatlar”ın güdümüne sokulduğu birçok oldubittiyle ortada.
Evvela Cumhurbaşkanı’nın “Ben bu makamda olduğum sürece asla iâde edilmeyecek” dediği, 35 yıl hapisle yargılanan Rahip Brunson, Trump’ın “tahkirli mektubu” ve tehdit tweetleri üzerine apar topar tahliye edilip Amerika’ya uçuruldu; yine “gazeteci değil casus” dediği Alman vatandaşı Deniz Yücel, Merkel’in telefonuyla alelâcele cezaevinden çıkarılıp aynı gün Almanya’ya iâde edildi.
Keza Gazze’ye insanî yardım götüren Türk bayraklı Mavi Marmara sivil yardım gemisine baskın yapıp on vatandaşı katleden İsraillilerin Türkiye ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanıp cezalandırılmaları 20 milyon dolar karşılığı kaldırıldı. Cumhurbaşkanının defalarca “katillerine kesinlikle teslim etmeyiz” sözünü verdiği “Kaşıkçı cinâyeti dosyası” “direktifli yargı”yla “katilleri”ne teslim edildi.
Yine uyuşturucu kaçakçılığından on yıl hüküm giyen İsrailli Danny Aweke dört buçuk yıllık tutukluluğunun ardından İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un “talebi”yle “diplomatik temas sonucu” denilerek serbest bırakıldı.
Bu arada “dünya uyuşturucu ticareti ile kaçakçılığının merkezi” haline gelip âdeta bir “narko ülke” durumuna düşürülen Türkiye’nin sokaklarında yabancı çeteler çatışıp hesâplaşıyor.
“YANDAŞ YORUMCULAR”IN İKRARIYLA…
Özetle, AKP iktidarında, ardından “tek kişilik hükûmet”te HSK üzerinden “tâlimatlı yargı”nın Anayasaya aykırı olarak AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararları açıkça çiğnediği “havuz medyası”nca da ikrar ediliyor.
“İiktidara iliştirilmiş yorumcular”ın “Gezi davası” mahkûmlarıyla Demirtaş ve Kavala siyasi davalarında Cumhurbaşkanı’nın devreye girip açıkça “yargıya müdahale” etmesi çağrıları, yine bazı “yandaş yorumcular”ın yakınmalarıyla “Türkiye’de yargı bağımsızlığının olmadığının bütün dünyaya duyurulduğu” eleştirileri “Cumhurbaşkanı’nın yargıyı tâlimatlandırdığı”nı tescilliyor.
Bu hususta “hukuken suçu kesinleşince görevden uzaklaştırılan belediye başkanının yerine belediye meclisinden başkanvekili seçilmesiyle seçilmiş irâde devam eder” kuralını hatırlatan yeni Yargıtay Başkanı’nın “mevcut kayyım uygulamaları, vatandaşların anayasa teminatındaki siyasi haklarına, demokratik temsil mekanizmalarına kalıcı ve onulmaz zararlar verir” ifadesiyle demokrasinin ve hukukun yargı yoluyla darbelendiği uyarısı dikkat çekici.
“Yumuşama-normalleşme” paravanındaki “yeni anayasa”, “uzlaşma”, “demokratikleşme - hukuk” söylemlerinin çokyüzlü Saray siyasetinin bir “yeni oyunu”, “ucûbe rejim”in tahkiminin bir tuzağı olarak olduğu ayân ve beyân ortaya çıkarken...