"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sözün özü ve yüklediği sorumluluk

Enes Ensari
05 Haziran 2020, Cuma 00:08
Hepimiz konuşurken ve yazarken istisnasız aynı alfabeyi ve benzer kelimeleri kullandığımız halde, sözlerimizdeki derinlik ve incelik, yani sözlerimizin etkisi çok farklılık arz etmektedir. Bu farklılık kelimeleri farklı kullanabilme kabiliyetinden kaynaklanmaktadır.

Bu kabiliyet, doğuştan verilmiş olduğu hâlde; okuyarak, anlatarak, yazarak ve yaşayarak geliştirilebilir bir hususiyettir.

İfade edebilme kabiliyeti sözel zekâ alanı olarak kabul edilmekle birlikte; son dönem uzmanlarca, bu kabiliyete sayısal zekânın da önemli oranda etki yaptığı ifade edilmiştir. Çünkü kelimeleri yerli yerinde kullanmak, adeta bir cebirsel problemi çözmek gibi beyni ciddî bir şekilde meşgul etmektedir.

Kelimeleri yerinde kullanma kabiliyeti; insana toplumda önemli bir statü kazandırdığı içindir ki, “Kişi kıyafetiyle karşılanır, konuşmasıyla uğurlanır” sözü darb-ı mesel halini almıştır.

Sözü iyi süzmek, manayı inci gibi dizmek ve sözü yerinde zamanında kâfi derecede sarf etmek çok önemlidir. Zira “söz ola kese savaşı,… söz ola kestire başı” denilmiştir.

Bilişim ve iletişimin bu denli geliştiği bir dünyada, gerçekten sözün ve söz söyleme sanatının her zamankinden daha çok önem arz ettiği ve etkisinin oldukça büyük olduğu bir gerçektir.

Kullanılan dilin yalın, sade ve herkes tarafından anlaşılır olması, eskilerin tabiriyle, “efradını cami, ağyarını mani” olması, yani söylenmek istenen her şeyi ihtiva etmesi ve söylenmesi istenmeyen hiçbir şeyi de barındırmaması, her okuyanın aynı şeyi anlaması yanlış anlamaları, gereksiz düzeltmeleri ve seviyesiz polemik ve tartışmaları ortadan kaldıracaktır. İfade edilmek istenen, en az kelime kullanılarak, en kısa yoldan ifade edilmelidir ki, gereksiz tekrarlarla okuyucu gereğinden çok meşgul edilmek suretiyle bıktırılmasın. İyi bir ifade için; kullanılan dil akıcı ve bağlantılar da özenle seçilmelidir.

Gerçekten bir bilgenin, edebiyatçının, diplomatın… kullandığı dil ile sokakta kullanılan dil arasında kıyas kabul etmeyecek derecede bir düzey farkı bulunmaktadır.

Bu topraklar (Anadolu); dili kullanma noktasında dünyanın en mümbit topraklarındandır. Bir çırpıda dili güzel kullanan günümüzden ve geçmişten yüzlerce farklı meslek sahibi insan sayılabilir. Hem yazıyı fazla uzatmamak, hem de bir kaçını unutur da farklı bir polemiğe muhatap kalabiliriz mülâhazasıyla isim zikretmekten kaçınacağız.

Ancak Üstad Bediüzzaman Said Nursî’yi özel olarak zikretmek gerekiyor. Zira Üstad Risalelerde çok farklı bir dil ve üslûp kullanarak çok yüksek seviyede bir ifade kabiliyeti meydana getirmiş. Hem okuyanı, hem de dinleyeni rahatlatan ve tatmin eden bir üslûbu var. Konuşma diliyle yazıldığı için hitabet sanatına çok büyük katkısı var. Ayrıca kitaplarında kırk bin kadar kelime kullanması da dilimizi her türlü saldırıdan koruma hususunda önemli bir görev ifa etmektedir. 

Bir de söylediklerimizin, bize yüklediği sorumluluk vardır ki, onu da belirtmeden geçemeyeceğim. Zira dil, öteler için hakkında teminat istenen iki şeyden birisidir. Dil (söz) ile incitme en üst perdeden men edilmiştir.

Konuştuklarımızın, zamanla nasıl alışkanlıklar oluşturduğunu ve nihayetinde kaderimiz haline dönüştüğünü de, isterseniz bizden çok uzakta olmasına rağmen, kültürümüze aşina olduğu her halinden belli olan Mahatma GANDHİ’den dinleyelim;

“Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür... Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür... Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür... Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür... Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür... Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür... Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür...”

Yani, aslında hiç kimse söyledikleri ve yaptıkları ile başka birine uzun vadede hiçbir şey yapamaz. Kişi sadece kendi kaderini çiziyor, kendi geleceğini hazırlıyor, söyledikleri ve yaptıklarıyla…

Ancak kısa vadede görünüşte bazı yanılgılar olması mümkündür. Bir de söylediklerimiz kaderimiz oluncaya kadar her zaman uyanıp kendimize gelerek, bu gidişe dur dememiz mümkündür. Zira yaptıklarımız ile kaderimiz arasında ciddî bir irtibat vardır.

Elhasıl, “Kim ne söylerse/yaparsa, yapar kendine, yapar kendi kendine.”

Millet olarak; Tarihî sorumluluklarına müdrik, söylediğine ve yaptığına azamî dikkat göstermek suretiyle, kendi içindeki çelişkilerden kurtulmuş, dünyada yeniden söylediğine itibar edilen, kararına bakılan ve muvazene unsuru haline gelen bir ülke olarak, güzel neticelere yelken açma dileğiyle…

Okunma Sayısı: 1265
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hayati

    5.6.2020 11:13:01

    İstifadeli bir çalışma yapmışsınız. Tebrik ederim. Allah razı olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı