"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hakikî demokrasi için...

Erdal Odabaş
20 Nisan 2025, Pazar
Türkiye’de demokrasi kavramı, sıkça tartışılan ancak bir türlü gerçek manasıyla hayata geçirilemeyen bir yönetim biçimi.

Anayasaya baktığımızda, tamamının askerî müdahaleler sonrası hazırlandığını görüyoruz. Yani, milletin iradesinden ziyade darbecilerin belirlediği çerçevede bir yönetim anlayışı oluşturulmuş. Bu da gerçek demokrasiyi imkânsız hâle getiriyor.

Ancak problem yalnızca anayasalarımızla sınırlı değil. Çok partili hayatın varlığı, demokrasinin tam kapasiteyle işlediği manasına gelmiyor. Zira siyaset sahnesine baktığımızda, “lider sultası” adı verilen bir realite ile karşı karşıyayız. Siyasî partiler, halkın görüşlerini temsil etmek yerine, parti liderlerinin iradesine teslim olmuş durumda. Adaylar ön seçimle değil, çoğunlukla lider ve dar bir yönetici kadro tarafından belirleniyor. 

Bu sistemde halk, seçtiklerini tanımıyor; seçilenler de millete yabancı kalıyor. Demokrasi, sadece sandığa gitmekle değil, halkın yönetime gerçekten etki edebilmesiyle anlam kazanır. Eğer halk, adayları bizzat belirleyemiyorsa, vekilleriyle sürekli iletişim hâlinde olup onları denetleyemiyorsa, yalnızca seçim günü oy kullanmanın demokrasi olduğuna inanmak büyük bir yanılgıdır.

Bediüzzaman Said Nursî, gerçek demokrasinin ancak “meşveret” yani istişare ile mümkün olabileceğini müteaddid eserlerinde defalarca vurgulamıştır. Ona göre, yönetimde şahısların iradesi değil, ortak akıl ve istişare belirleyici olmalıdır.

Bediüzzaman “Meşrutiyet-i meşrua [İslâmî esaslara uygun anayasal yönetim biçimi], hakikî adalettir. Hukuk-u umumiye, şahsî menfaatlere feda edilmemelidir.” der.

Lider sultası veya şahsî menfaatlerin öne çıkarıldığı bir sistem, halkın haklarını koruyamaz. Üstad, yöneticilerin halkın hizmetkârı olması gerektiğine dikkatleri çeker.

Nitekim Osmanlı’nın son döneminde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında dile getirdiği fikirler, bugün de geçerliliğini korumaktadır. Demokrasinin işlerlik kazanabilmesi için “ehliyet” ve “adalet” kavramlarının yönetimde hâkim olması gerektiğini belirtir. 

Gerçek bir demokrasi için siyasî partilerde lider sultasının kaldırılması sağlanmalıdır. 

Demokrasiyi yalnızca sandığa gitmekten ibaret gören anlayıştan kurtarıp, halkın yönetime doğrudan katılımını arttıracak mekanizmalar oluşturulmalıdır.

Bediüzzaman Said Nursî’nin vurguladığı gibi, gerçek demokrasi ancak “hürriyet-i şer’iye” yani ahlâkî ve hukukî temellere dayalı bir hürriyet anlayışıyla mümkündür. Eğer demokrasi, sadece oy kullanmaktan ibaret bir sistem olarak kalırsa, halk iradesi yönetime gerçek anlamda yansımaz. Liyakatsiz yöneticiler ve yönetimler varlığını sürdürür. 

Türkiye’de demokrasiye gerçek mana ve işlerliğini kazandırmak istiyorsak, önce halkın iradesini her merhalede belirleyici kılacak bir sistem inşa etmeye mecburuz. Mükemmel demokrasi belki zor ama imkânsız değil. Yeter ki halk iradesini hiçe sayan, jakoben, vesayetçi mevcut yapıları sorgulayıp değiştirecek kararlılık ve cesareti gösterelim. 

Okunma Sayısı: 1192
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ERDAL ODABAŞ

    21.4.2025 04:50:14

    Eda Gül hanım, yanımızdaki garage kusurlar bize aittir.Kur’andan süzülen hakikat nurkarına perde olmaktan, Allah sığınırız. Hassasiyetiniz hassasiyetimizde.

  • Muhammed Zübeyir Sönmez

    20.4.2025 23:47:26

    Üstad hazretlerinin yöneticiler halkın hizmetkarı olması gerektiğine dikkat çektiği nokta ''önemli ve keşke bu şekilde de olsa'' diye temenni edeceğimiz bir nokta. Ama bir de reel şartlar sözkonusu. Mesela bu zamanda akıllı telefonların 10 yaşındaki çocukların ellerinden bırakmadığına tanık olduğumuz, üniversite kazanan bir öğrencinin kendisini dev aynasında gördüğü yani hiçbir şeye muhtaç hissetmediği bir dönemde, vekillik makamına yükselip de millete hizmetkar olma duygusunda olup o tevazuyu gösterebilmelerini beklemek ne kadar gerçekçi? Yöneticilerden önce onların bir alt grubu olan vekil örneğini bilerek verdim Aydınlatırsanız aydınlanırız

  • ERDOĞAN KAPLAN

    20.4.2025 16:43:00

    Selamün Aleyküm sayın Eda Gül Beyaz üstadımızın risalelerde MEŞRUTİYETİ (DEMOKRASİYİ) ŞERİAT NAMINA ALKIŞLIYORUM şeklinde ki sözlerinide unutmayalım RABBİM kalemjinize kuvvet versin

  • Erdoğan Dinç

    20.4.2025 07:22:28

    Teşekkürler, tebrikler...

  • Eda Gül Beyaz

    20.4.2025 06:42:36

    6- Bu yorumları yazınızı eleştirmek için yapmıyorum. Üstadımızın fikirlerini onun bıraktığı noktanın çok gerisine taşıyoruz. Aslında daha ileri taşımamız ve üretmemiz lazım. Daha derinden daha temelden yaklaşmamız lazım. Buna ihtiyacımız var. Batının hazır sistemine karşı söyleyecek hiç sözümüz yokmuş gibiyiz. Oysa üstadımızın batı aklının elde ettiği sistemin felsefi arka planını dönüştürmeye çalıştığını nedense göremiyoruz. Arkasında batıl felsefenin olduğu batı sistemini almak islam alemi için çözüm olmayacaktır.

  • Eda Gül Beyaz

    20.4.2025 06:30:50

    5- Sizlerin bu konuda üstadımız gibi şeriatın özüne uygun fikir üretmesi gerekiyor. Demokrasiyi yeniden kurgulamanız gerekiyor. Felsefesini üretmeniz gerekiyor. Batıdan löp halinde demokrasi almak diye bir şeyin olmadığını görmeniz gerekiyor. Aldığınız şeyi bütün arka planı ile, felsefesi ile aldığınızı ve dünya görüşünüzün de bu yönde batının felsefesi ile şekilleneceğini unutmamak lazım. Oysa üstadımızın dünya görüşü kuran, sünnet ve şeriatın yüksek hakikatlerini merkeze alan bir görüştür.

  • Eda Gül Beyaz

    20.4.2025 06:24:30

    4- Üstadımıza göre demokrasinin Müslümanlar arasında uygulanabilmesi için Batı aklının ürünü gibi görünen ama özünde şeriatın ilkeleri olan bir sistem olması da yeterli değildir. Sistemi islamın ilkelerine, şeriatın sınırlarına göre yeniden kurgulamaya kafa yormuştur. Nur talebelerinin, nur talebesi yazarların, üstadımızdan 100 sene sonra onun gayretinin çok uzağında durduğunu görüyorum. Çözümünüz çok basit: Batı gibi yapalım!

  • Eda Gül Beyaz

    20.4.2025 06:15:07

    3- Öncelikle batı aklının ulaştığı seviyenin temelini islama bağlamaktadır. Bu önemli bir nirengi noktasıdır. Şöyle ki: Arkasınsa batının batıl felsefesinin olduğu bir sistemden değil özünde islama ait ilkeler olan bir sistemden bahsetmektedir. Bu hayati bir bakış açısı farkıdır. Entelektüelliğin bam telidir. Yani diyebiliriz ki üstadımız ayağını islamda sabitleyerek sistemin teorisyenliğini yapmıştır. Bu ise batının hazır sistemini alıp, çözüm budur demek değildir.

  • Eda Gül Beyaz

    20.4.2025 06:04:15

    2- Üstadımıza göre çözüm salt herhangi bir beşeri sistemde değildir. O kuran, sünnet, icma şeriat çerçevesinde yeni bir yönetim anlayışının teorisyenliğini yapmıştır. Önerdiği şey Batılı aklın ortaya koyduğu herhangi bir yönetim şeklini alıp islam dünyasına giydirmek gibi sathi bir çözüm değildir. Derindir. Felsefi arka planı için çok kafa yormuştur.

  • Eda Gül Beyaz

    20.4.2025 05:55:39

    1-Demokrasi konusunda bizim daha çok fikir üretmemiz, felsefesini yapmamız lazım. Çünkü salt demokrasiyi uygulayalım demekle üstadımızın ortaya koyduğu yol uygulanmış olmuyor. Demokrasi kendine özgü felsefi sistemi ile, dünya görüşü bir etki halesine sahip. Demokrasi ile beraber sahip olunan dünya görüşü islama, kuran ve sünnete, üstadımızın fikirlerine ne kadar uygun?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı