Altın Palmiye ödüllü Türk film yönetmeni, senarist ve fotoğraf sanatçısı Nuri Bilge Ceylan, Roma’da düzenlenen “Türk Filmleri Haftası”nda öğrencilerle bir araya gelmiş ve sanat hayatıyla ilgili olarak önemli tesbitlerde bulunmuş.
Her sahada sürpriz çıkışlar yapanlara rastlamak mümkün. Ceylan da sinema dünyasında sürpriz çıkışlar yapan isimler arasında sayılıyor. Roma’daki toplantıda konuşan Ceylan, “Hayatıma sanatın nasıl girdiğini gerçekten hiç hatırlamıyorum. Öyle sanıyorum ki küçük bir şeydi bunu başlatan. Yanlış hatırlamıyorsam 12 yaşlarındaydım ve komşularımdan biri doğum günümde bana fotoğrafçılık hakkında bir kitap hediye etmişti” demiş.
Kitap hediyesinin ardından fotoğrafçılıkla ilgili farklı şeyler keşfettiğini belirten usta yönetmen, konuşmasını şöyle sürdürmüş: “Fotoğraf sayesinde insanın kendisini farklı şekillerde ifade edebileceğini fark ettim. Bir insan sanatı neden hayatına dahil eder? Bence tamamen insanlığın yaşamı merak etmesiyle ilgili bir soru. Bu aynı zamanda kendimizi merak etmemiz demek. Çünkü herkesin hayatındaki en büyük sır, kendisidir. Büyürken pek çok şey merak eder ve öğreniriz, fakat kim olduğumuz ve ruhumuz gerçekten bir sırdır. Bence sanat bunu anlamak ve insanın kendisiyle konuşabilmesi için en iyi dosttur.” İlk filminin çektiği ‘en zor film’ olduğunu da belirten Ceylan, macerasını anlatırken şöyle demiş: “Filmin kendisi zor olduğu için değil, benim daha önce hiçbir deneyimim yoktu ve pek bir şey bilmiyorum. Ayrıca o zamanlar ekipmana erişim kolay değildi. Kendi kameramı almak zorundaydım. Sadece bir arkadaşım ve ben yaklaşık bir yılda 20 dakikalık bir film çekmiş olduk. Eğer başarılı olmasaydı filmi çöpe atacaktım, tıpkı fotoğrafçılıkta olduğu gibi.” (AA, 23 kasım 2019)
“Sinemayı öğrenmenin en iyi yolu hata yapmaktır. Sette yaptığım yanlışlar bana her şeyi öğretti” diyen Ceylan’ın sinema hayatına başlamanın ‘hediye edilen bir kitap’la başlamış olması dikkat çekici.
“Herkesin hayatındaki en büyük sır, kendisidir” ve “Kim olduğumuz ve ruhumuz gerçekten bir sırdır” tesbiti de önemli. Hayat zaten bu ‘sır’ların açılması için gayret sarfetmekle anlam kazanmıyor mu? İnsanların cevap bulmaya çalıştığı en büyük soru “Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun?” soruları değil mi? Sinemayı bu soruların hatırlanmasına vesile olacak şekilde kullanabilen yönetmenleri tebrik etmek icap eder.
Esasında bu soruların ikna edici cevapları Risale-i Nur eserlerinde verilmiştir. Bir kısmını hatırlatmakta fayda var: “Ey hikmet! Bu gördüğün insanlar, Sultan-ı Ezelî’nin kudretiyle yokluk karanlıklarından ziyadar varlık âlemine çıkarılan mahlûklardır. Sultan-ı Ezelî, bütün mevcudatı içinde biz insanları seçmiş ve emanet-i kübrayı bize vermiştir. Biz haşir yoluyla saadet-i ebediyeye müteveccihen hareket etmekteyiz. Dünyadaki işimiz de, o saadet-i ebediye yollarını temin etmekle, re’sü’l-malımız olan istidatlarımızı nemalandırmaktır.” (İşarat-ül İ’caz, s. 13)
Kim olduğumuzu bilelim ve ‘kul’luğumuzun gereğini yerine getirelim.