Sosyal Demokrasi Vakfı, Türkiye genelinde bir anket çalışması yapmış ve vatandaşın yargıya güvenini ortaya koymaya çalışmış.
Ankete katılanların çoğunluğu yargıda güven problemi olduğunu ifade etmiş ve herkesin bildiği ‘sır’ bir defa daha tescil edilmiş.
Yargıya güvenin sarsıldığı, adaletin vaktinde ve zamanında tecelli etmediği, mahkemelerin çok uzun sürdüğü gibi tesbitler Türkiye’yi idare edenlerin de bildiği ve kabul ettiği dertlerimiz arasında yer alıyor. Zaten öyle olmasa yeni yeni ‘yargıda ıslâh paketleri’ açıklanır mıydı?
Araştırma ve anket sonucunda “Yargı bağımsızlığı sınıfta kaldı” tablosu çıkmış. Her halde böyle bir tablo ortaya çıkması kimseyi şaşırtmamıştır. Bununla birlikte problemin sadece yargı ile sınırlı olmadığı da bellidir. Keşke sınıfta kalan sadece yargı sistemi olsaydı. Maalesef, ekonomi yönetimi, eğitim sistemi, dış politika ve başka pek çok konuda sınıfta kaldığımız söylenebilir.
SODEV (Sosyal Demokrasi Vakfı) Başkanı Ertan Aksoy’un kamuoyuna duyurduğu araştırmaya göre, “adalet” kavramı denilince aklınıza ne geliyor sorusuna ankete katılanların % 23,3’ü “adaletsizlik” cevabını vermiş. Ardından % 17,7 ile “eşitlik” ve % 9,2 ile “hukuk” diyenler olmuş.
Adalet denildiğinde adaletsizlik akla gelen bir ülke olmak Türkiye’ye ve Türkiye’yi idare edenlere ne kazandırır? Bu yanlış kanaati düzeltmek idarecilerin ilk işlerinden biri olmalı değil mi? Ve böyle bir kanaat acaba kaç yılda, kaç yeni ‘reform paketi’ ile düzeltilebilir?
Araştırmanın ortaya çıkardığı rakamlara itiraz edilebilir. Ancak bu mesele umumî olarak bütün siyasetçilerin, uzmanların ve hatta adalet sisteminde çalışanların da ortak derdi ve şikâyetidir. Yani hiçbir siyasetçi ‘Adalet sisteminde sıkıntı yok. Her şey tıkır tıkır işliyor’ demez ve dememiştir. O halde mesele bu hastalığın tedavi edilmesinde düğümleniyor.
Araştırmanın diğer bazı neticeleri şöyle: Çalışmaya katılanların % 48,5’i Türkiye’de yargının bağımsız olmadığını dile getirirken; yargıya güvenenlerin oranı % 38’de kalmış. “Türkiye’de mahkemeler tarafsız mıdır?” sorusuna ise ‘tarafsızdır’ diyenlerin oranı % 37,7 olmuş. İktidar partisine oy veren seçmenlerin % 26,2’si dahi Türkiye’de yargının bağımsız olmadığını düşünüyormuş. Ankete, araştırmaya katılanların yarısı (% 50,7) Türkiye’de ifade hürriyeti olmadığını da dile getirmiş. Türkiye’de makam/mevki sahibi biri ile sıradan vatandaş mahkemelik olsa eşit şartlarda yargılanmayacağını düşünenlerin oranı ise % 79 olarak tesbit edilmiş. Yine aynı ankete göre ‘en güvenilen kurum’ olarak ‘ordu’ görülmüş. Yargı, hukuk sistemi ‘güvenilirlik’ noktasında hükümetin bile arkasında kalmış.
Tabiî ki milletin her ‘devlet kurumu’na güvenmesi beklenir. Daha doğrusu her devlet kurumu güvenilir olmalı ve bu noktada birbirleriyle yarışması icap eder. Keşke bütün devlet kurum ve kuruluşlarına güven yüzde 100’e yakın olsa. Kendi aralarında yüzde 3 ya da yüzde 5’lik bir ‘güvenilir olma farkı’ sineye çekilebilir. Fakat ülkemizde bazı kurumlara ve kuruluşlara hiç güvenilmezken, bazılarına kısmen güven duyuluyor.
Hukuk ve adalet sisteminin iyi işlediği ülkelerde en güvenilir kurumların başında milletin seçtiği vekiller ve onları temsil eden meclisler gelir ve gelmelidir. Milletin, kendi oylarıyla seçtiği vekillere, partilere ve meclislere güvenmemesi çok büyük bir çelişki olmaz mı? Güvenmiyorsa o kişileri kendi arzusuyla seçmediği akla gelmez mi?
Hür, adil ve demokrat ülkelerde millet seçtiklerine hem güvenir hem de hesap sorar. Hesap sorma sisteminin işlemediği ülkelerde adalet de kalmaz, güven de...