Neredeyse yarım asırdır devam eden ‘iç terör’ sebebiyle ortaya çıkan maddî hasarın hesabını yapmak bile zor görünüyor.
Bu hasara, bu faturaya ‘para’ ile ölçülemeyen ‘manevî hasar ve zarar’ı da kattığımızda ortaya çıkacak zararın büyüklüğünü hesap edebilen var mı?
Terörün Türkiye’ye maliyeti konusunda çok çeşitli rakamlar dillendiriliyor. Bu açıklamalarda hata payı olsa da, faturanın büyüklüğü noktasında her halde bir ihtilâf yoktur. Önceleri 50 milyar, 100 milyar TL ya da dolar gibi rakamlar telâffuz edilirken aradan yıllar geçtikçe bu rakamlar büyüdü ve artık trilyon dolar rakamları konuşuluyor.
Meselâ, bir haberde şöyle denilmiş: “Araştırmacı ve yazar İzzet Akyol tarafından merkezi Londra’da bulunan Demokratik Gelişim Enstitüsü (Democratic Progress Institute) için hazırlanan raporda, Türkiye’nin Kürt sorununun çözümünde güvenlikçi politikaları tercih etmesi nedeniyle son 40 yılda 3 trilyon dolar kaybettiği bildirildi. Akyol, raporda, Kürt sorununu çözememesi halinde Türkiye’nin bedel ödemeye devam edeceği uyarısı yaptı.” (...) Araştırmacı ve yazar İzzet Akyol tarafından hazırlanan “Düşük yoğunluklu 40 yıllık savaşın Türkiye’ye ekonomik maliyeti” başlıklı rapor, Türkiye ve dünyadaki birçok kaynak incelenerek yazıldı. (...) Türkiye’nin terörle mücadele çalışmalarına harcadığı para, yıllardır tartışma konusu oluyor. Akyol raporda, bu konuda telâffuz edilen rakamlara da yer verdi. Raporda yer alan bilgilere göre, 2007 yılında TBMM başkanı Köksal Toptan, silâhlı çatışmaların Türkiye’ye maliyetini 250 milyar dolar, Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, ertesi yıl rakamı 300 milyar doların üzerinde, Bakan Faruk Çelik de Eylül 2011’de 400 milyar dolar olarak açıklamıştı. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2013’te, Çözüm Süreci’yle ilgili açıklamaları kapsamında, 300 milyar dolar maliyet rakamını telâffuz ettiği de raporda yer aldı. Ancak Akyol, 40 yıla yakın süredir PKK’ya karşı verdiği mücadelenin, Türkiye’ye 3 trilyon dolara mal olduğunu söyledi. (...) Yapılan hesaplamalara göre yıllık millî gelirin yüzde 1 kadarına tekabül eden bir kaynak, direkt olarak veya dolaylı bir şekilde buharlaşmakta ve yıllara yayılınca 3 trilyon doları aşkın muazzam bir olağanüstü bir servet, Türkiye’nin avuçlarından kayıp gitmektedir.”
(Mahmut Bozarslan’ın haberi, amerikaninsesi.com, 22 Ekim 2021)
Diyelim ki terör sebebiyle 3 trilyon dolar değil de, ‘sadece’ 300 milyar dolar kaybedilmiş olsun. Bu paraya yazık olmuş olmaz mı? 300 milyar dolar ile Türkiye ne yapmaz, ne yapamaz? Değil 300 milyar dolar, 30 milyar doları bile ‘terör çöplüğü’ne atacak durumda değiliz. O halde bir gün daha geçirmeden bu belâya, bu musîbete, bu terör tuzağına bir çare bulunmalı ve milletin imkânları bu yolda harcanmamalı. Bunun yolu terörün iç ve dış kaynaklarını ve sebepleri doğru teşhis ederek doğru şekilde tedavi etmekten geçer. Yarım asırdır bunu yapabildiğimiz söylenebilir mi?
Yıllar önce bir ziyaret sırasında dönemin Şırnak valisi, “Sadece Şırnak’ta ve sadece hayvancılıkta terör belâsının ülkemize verdiği zarar 100 milyar lira” demişti.
Aradan bunca zaman geçtiği halde bu yaranın tam olarak kapanmamış olması Türkiye’yi idare edenlere büyük bir sorumluluk yüklüyor vesselâm.