Bir dönem ülkemizde, dünyanın da anlamakta zorlandığı haksız, hukuksuz ve kanunsuz bir başörtüsü yasağı uygulanmıştı.
İlk okuldan son okula kadar öğrencileri ve memurları mağdur eden bu keyfi yasak şükürler olsun ki aşıldı. Şimdi bazı ülkelerde benzer yasakların uygulanmak istendiğine dair haberler duyuluyor.
Meselâ Hollanda’da 1 Ağustos’ta yürürlüğe giren “burka yasağı” var. Buna göre kişilerin eğitim ve sağlık sektörü, toplu taşıma araçları ve devlet dairelerinde yüzlerini tanınmayacak şekilde tekstil, maske veya kask gibi unsurlarla kapatması yasaklanmış. Haberlere göre bu yasağa uymayanlara en az 150 avro ceza verilecek. Buna karşılık ülkede Müslümanların kurduğu bir parti burka yasağı kapsamında verilecek cezaları üstleneceklerini duyurmuş vs.
Elbette bu yasak çok anlamsız, ama 28 Şubat 1997 sürecinde Türkiye’de uygulanan ‘öğrenci ve memurlara başörtüsü yasağı’ yanında hafif kalır. Burka yasağının bahanesi ‘kişilerin tanınmama’ ihtimali. Peki ülkemizde uygulanan hukuksuz yasağın bahanesi neydi? Tamamen keyfilik...
Hollanda’nın Lahey şehrinde organize edilen ve burka yasağının protesto edildiği gösteriye, Müslümanların yanı sıra çok sayıda Hollandalı gayrimüslim de katılmış. ‘Koekamp Meydanı’nda düzenlenen gösteriye katılanlar, “Sen benim özgür olmama izin vermezsen nasıl özgür olabilirim”, “Özgürlük hakkım gasbediliyor”, “Beni görmek istiyorsun, ama dinlemek istemiyorsun”, “Bu yasa kurtuluş değil, baskıdır” ve “Kendim olmak istiyorum” yazılı pankartlar taşınmış. Gösteride yapılan açıklamalarda da bazı örnekler verilerek, yasanın doğrudan Müslümanlara bir saldırı olduğuna dikkat çekilmiş. (AA, 9 Ağustos 2019)
Gösteride konuşan Hollanda Kültürlerarası İnsan Hakları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Tom Zwart, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun burka yasağına karşı çıkmasına rağmen Hollanda hükümetinin bunu görmezden gelmesini eleştirmiş. Zwart, “Müslüman ve gayrimüslim bireyler ve kurumlar, yasanın bir yıl içerisinde yeniden değerlendirilmesini sağlamak için uğraşmalı. Uluslar arası topluluğun da desteğini alarak bu şekilde bu yasa bir sene sonra belki de yürürlükten kaldırılıp çöpe atılabilir” şeklinde konuşmuş.
Amsterdam Üniversitesi Antropoloji Uzmanı Dr. Martijn de Koning de “Bu yasak başka yasaklara da öncülük edebilir, fakat burkalı kadınlar yalnız değiller, çünkü bu yasaya gayrimüslimler ve kurumlar da karşı” demiş.
Amsterdam Üniversitesi Profesörü Annelies Moors da Hollanda Danıştayı’nın yasanın uygulanmaması tavsiyesine atıf yaparak, şöyle izah etmiş: “Bu yasa hiçbir şeyi çözmüyor aksine problem oluşturuyor. Halkın bir kısmını ayrıştırıyor. Hollanda’da başka güvenlik problemleri varken toplumda sorun teşkil etmeyen kişilerle uğraşılıyor. Ben yasağa karşıyım.”
Hollanda’da yaşayan gayrimüslimlerin ‘burka yasağı’na karşı çıkmaları ve bu hususta düzenlenen protesto gösterisine katılması çok önemli ve dikkat çekicidir. Ne yazık ki benzer bir tavır -çok azı müstesna- Türkiye’deki ‘aydın’larda dahi görülmedi. Üstelik bu ‘aydın’lar çoğu Müslüman... Müslüman olmayanların dahi burka ve dolayısıyla tesettür yasağına itiraz etmeleri alkışlanacak bir tavırdır ve alkışlıyoruz.
Ve ‘burka’lı Müslümanların şu tesbiti can alıcı: “Beni görmek istiyorsun, ama dinlemek istemiyorsun.”
Bütün dünyadaki idareciler tesettürlüleri dinlesin vesselâm.