Genç bir nüfusa sahip olmakla övünüyoruz, ama gençlere iyi bir eğitim ve iş imkânı sağlayabiliyor muyuz?
İşsizlik başlı başına bir dert, ama gençlerin işsiz olması daha büyük bir dert. Hemen her yıl binlerce genç üniversitelerden mezun oluyor, ama sıra iş bulmaya geldiğinde büyük bir umutsuzluk denizi önlerine çıkıyor.
Şöyle büyük bir çelişki daha yaşanıyor: Bazı gençler kolay iş bulurken bazıları bu imkâna sahip olmuyor. Yani, işe girişte ehliyet ve kabiliyetten ziyade kısaca ‘torpil’ denilen bir mekanizma iş görüyor. Eğer bir tanıdığınız yoksa hele hele devlet dairesinde bir işe yerleşmek neredeyse imkânsız.
Denilebilir ki bu adaletsizlik eskiden de vardı. Elbette belli nispette her dönem böyle adaletsizlikler, torpille işe yerleştirmeler olmuştur, ama bu durumun günümüzdeki kadar ‘resmî’ olarak yapıldığı pek görülmemiştir. Türkiye’yi idare edenler “Hayır, işler tanıdıklar vasıtasıyla ve torpille değil. Ehliyet ve liyakatle veriliyor” diyebilir mi?
Şaşırıp böyle diyen idareci, kendine oy veren taraftarını inandırabilir mi? Belki hepsinden fena olan, ‘torpille işe yerleştirme’yi vatandaşın da artık ‘normal’ görmeye başlamasıdır. Bir kişi hak etmediği halde bir torpille ve tanıdıklar vasıtasıyla girmiş olsa onu kınayan da çıkmıyor.
Belki tam aksine, böyle kişiler ‘gözü açık’ olarak görülebiliyor. Nitekim yapılan bir araştırmada “İş bulabilmek için hangisi daha gereklidir?” sorusuna gençlerin yüzde 29.9’u “Yetenekli olmak” derken yüzde 70,1’i “Yüksek mertebede tanıdıkları olmak” cevabını vermiş.
İnanın bu mesele yüksek enflasyon ve pahalılıktan bile çok daha büyük bir derttir ve bunun farkında değiliz. İşi ehline vermeden, lâyık olanlara iş imkânı sağlamadan düzlüğü çıkmamız, “Büyük Türkiye” olmamız mümkün değil. Eğer Türkiye’yi idare edenlerin böyle bir hedefi ve maksadı varsa işleri ehil olanlara vermemekle büyük bir hata ediyorlar.
Herkesin etrafında; tanıdığı, bildiği, işinin ehli olduğunu düşündüğü gençler vardır. Onlara gönül huzuruyla “Boş durma, çalış” diyebiliyor musunuz? Elbette ‘iş seçen’ gençler de var, ama çoğunluğu bir işte çalışmak istiyor. Fakat işe girmek bilgi ve liyakatle olmadığı için gençler umutsuz. Diyelim ki bilgiyi ölçmeden imtihanlar yapılıyor ve bu imtihanlardan ‘geçer not’ alıyorlar. Buna rağmen sevinemiyorlar, çünkü önlerinde bir ‘mülâkat’ bariyeri konulmuş. Ağızlarıyla kuş tutsalar, imtihanlardan 99 puan alsalar yine de işe girebileceklerini düşünemiyorlar. Çünkü işler, puanlar, bilgiyle değil; yazılı olmasa da torpille ve tanıdıkların tavassutuyla mümkün oluyor. “Hayır, öyle değil!” diyebilen bir idareci var mıdır?
Türkiye’yi idare edenler böyle yaparak hem gençlere, hem Türkiye’ye ve esasında uzun dönemde kendilerine de büyük kötülükler yapmış oluyorlar. Biriken bu ‘ah’lar ve haksızlıklar sebebiyle hayırla anılmayacaklarını bilmelidirler. Bu yanlışları gören gençlerin onlara destek olacaklarını mı düşünüyorlar?
Tabiî ki bu uygulama Türkiye’nin genlerini bozmuş oluyor ve bu ortaya çıkan tahribatın tamirinin yıllar alacağı da düşünülmelidir.
“Torpilini al da gel” devri kesin olarak sona ermeli ve işler ehil olanlara, hak edenlere verilmesi. “Büyük Türkiye” olmanın başka yolu ve çaresi yok vesselâm.