Vaktiyle, memleketin birinde, yokuş aşağı giden bir kamyonun freni patlar.
Panik halindeki kamyon şoförü, yokuşun sonuna doğru bir bakar ki; yolun bir tarafında kalabalık bir pazar yeri, diğer tarafında ise kendi halinde oynayan küçük bir çocuk.
“En iyisi direksiyonu çocuğa doğru kırayım da zayiat az olsun” diye düşünen şoför, kamyonu çocuğun üzerine doğru kırar ve kaza gerçekleşir.
Ertesi gün gazetelerde bu kazadan şöyle bahsedilmektedir: “Freni patlayan kamyon pazar yerine daldı; 12 ölü, 15 yaralı…”
Haberin altında ise şoförün şu açıklamalarına yer verilir:
“Yokuş aşağı giderken frenim patladı. Zayiat az olsun diye direksiyonu çocuğa doğru kırayım dedim. Zavallı çocuk, üstüne gelen kamyonu görünce pazar yerine doğru koşmaya başlamasın mı!”
15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrası, hükümet ve onun kontrolü altındaki yargı, darbenin gerçek sorumlularını bulmak isterken, failler pazar yerine doğru kaçınca, hükümet de kamyonu insanların arasına sürdü.
Böylece, gözünün yaşına bakılmayan binlerce insan, kurunun yanında tutuşturulmuş oldu.
Kazanın faili olan hükümet, “ehliyetime el konulmasın ve hakkımda da ‘taksirle karalama’ suçundan dava açılmasın” dedi ve MHP ile mantık evliliği yaptı.
Ancak bu evlilikten sonra, birileri “çarpıp, çırpıp” pazar yerine bırakmaya başladı.
Bu davranışlardan ve ortaklarının dünya görüşlerinden rahatsız olmaya başlayan Erdoğan, MHP ile boşanmayı kafasına koyduysa da, anlaşmalı boşanma pek mümkün görünmüyor.
Taraflar, bu günlerde çekişmeli boşanma davası için delil topluyorlar ve aralarındaki geçimsizlik şiddetlendi.
Bahçeli, “Sinan Ateş cinayetini partimize ve Ülkü Ocaklarına mâletmeye çalışıyorlar” demişken, Erdoğan’ın, Beştepe’de Sinan Ateş’in eşini ve çocuklarını kabul etmesi bu kavgayı daha da kızdıracak gibi görünüyor.
Ayşe Ateş görüşmesinin üzerine bir de Erdoğan’ın önce Akşener’le, sonra ise Özgür Özel’le görüşmesi eklenince Bahçeli harekete geçti ve sosyal medya hesabından bir fotoğraf paylaştı.
Bu flu fotoğrafta “Allah bana yeter” yazılı yüzüğü ve elinin altında bir dosya görünüyordu.
Bahçeli; yüzükle, “iş birliğimiz sürüyor” diyerek sadakat hatırlatması yaparken, dosyayla da “biz de boş değiliz” mesajı verdi.
Anlaşılan o ki bu ayrılık davası sürecinde, birçok aile sırrı ortaya dökülecek gibi.
“İçin başka dışın başka, yaptığına şantaj denir, böyle aşka montaj denir” şarkısı eşliğinde kaleme aldığımız bu yazıyı şu temenniyle bitirelim:
Türkiye’nin; sadece kaliteli şoförlere değil, freni patlamayan kamyonlara, fren patlasa da kimsenin kılına zarar gelmeyecek kaçış rampalarına sahip demokratik bir sisteme ihtiyacı var.