Türkiye’de Demokrat siyaset devlet idaresi geçerli olduğunda, başta Diyanet teşkilâtı olmak üzere cemaat ve tarikatların üzerindeki siyasî ve ideolojik baskı kalkmakta, bu yapılar rahat ve halisane iman ve Kur’ân hizmeti yapmaktadırlar.
Demokrat olmayan siyaset bir yolunu bulup ülkeye hâkim olduğu zaman ise, din hizmetleri politize edilerek veya baskı altına alınarak etkisiz hale getirilmektedir.
Türkiye’de 1950’den sonraki dönemlerde Adnan Menderes ve Süleyman Demirel’in başında bulunduğu Ahrar / Demokrat güçler, ülke idaresinin başına geçtiklerinde, dinî hizmetler rahat ve sağlıklı yapıldığı görülmüştür.
Bu güçler, maddî kalkınmayı gerçekleştirme yanında, ülke sathında Kur’ân kursları, İHL’leri ve İlahiyat fakülteleri açarak halkın maneviyat ihtiyacını karşılayarak ülkeye çok hizmet etmişlerdir.
Onlar din hizmeti yapan yapılara müdahale etmemişler, onları siyasetin üstünde tutarak işlerini rahat ve samimî olarak yapmalarına yardımcı olmuşlardır. Ayrıca onlar, siyaset meydanlarında vesile oldukları din hizmetlerini oya tahvil etmek için istismar etmemişlerdir.
Demokratların bu hizmetlerini hazmetmeyen iç ve dış fesat odakları askerleri kışkırtarak darbe yoluyla onları yönetimden uzaklaştırmışlardır.
Bu odaklar, fitne ve fesat oyunlarıyla halkı şaşırtarak onların yerine Demokrat olmayan, ancak ağzı iyi lâf yapan vizyonsuz siyasîlerin önlerini açarak iktidara taşımışlardır.
Bu siyasîler de bir taraftan yanlış karar ve uygulamalarla ülkeye zarar verirlerken, diğer taraftan cemaat ve tarikatları değişik tuzaklarla politize ederek kendilerine biat etmeye zorlamakta, biat etmek istemeyenleri ayrıştırarak veya birbirine düşürerek din hizmetlerini etkisiz hale getirmektedirler.
Bugün ülkemizde devletin kontrolünde ve onun yönlendirmesiyle çalışan devasa bir bütçeye, 80 bin küsur camiye, 150 binden ziyade personele sahip bir Diyanet Teşkilâtı, her birinin yüz binlerce müntesibi bulunan çok sayıda sivil cemaat ve tarikat vardır. Buna göre ülkemiz iman ve amel yönünden yüksek bir seviyede olması lâzımdı. Ne var ki toplumda korkutucu bir iman ve ahlâk buhranı yaşanmaktadır.
Son Söz: Demokrat olmayan siyasîler yönetimde oldukları sürece Türkiye’nin maddî manevî yönden ilerlemesi, rahat yüzü görmesi çok zor görülmektedir. Ülke yönetiminde Demokrat bir siyasete acilen ihtiyaç vardır.