Nur dairesinde tesanüt: Nur’un “şahs-ı manevî”sini oluşturan Nur Talebelerinin, İhlâs ve Uhuvvet Risaleleri’nde belirtildiği gibi, Üstadın meslek ve meşrep ölçülerinde ittifak ederek, meşveretle, birbirleriyle sıkı bir dayanışma içinde iman ve Kur’ân hizmetini yapmalarıdır.
Günümüzde tahribatçı nifak ve dalâlet komiteleri, şahs-ı manevî tarzında ittifak ederek, iman ve ahlâkın tahribine çalışmaktadırlar. Hedeflerine ulaşmada engel gördükleri dinî cemaat ve tarikatların, özellikle Nur Talebelerinin iman ve Kur’ân hizmetlerini akamete uğratmak için bir kısım siyasîleri ve devlet kuvvetlerini onlara musallat ederek aralarına fitne – fesat sokarak tesanütlerini bozdukları görülmektedir.
Bunlara karşı en yapılacak en etkili mukavemet: Nur Talebelerinin, aralarındaki ihtilâfları küçülterek çözmeleri, birbirleriyle ittihat ve tesanüt ederek fitne tuzaklarını bozmaları ve hizmete kararlılık ve sebatla devam etmeleridir.
Benzer komiteler: Üstad hayatta iken saff-ı evvel Nur Talebelerini birbirine düşürerek tesanütlerini bozmaya teşebbüs etmişler, ancak Üstadın uyarılarıyla buna dikkat çekerek, tuzakları boşa çıkardığı bir mektupta anlatılmaktadır. 1
Üstad başka bir mektupta: Nur Talebeleri arasında tesanüde ziyade ehemmiyet vermesinin mühim bir sebebini; yalnız Risale-i Nur’a faydası olduğu için değil, tahkikî imana sahip olmayan avam-ı ehl-i imana, dalâlet cereyanlarına karşı nokta-i istinat teşkil etmesi olarak ifade etmiştir. 2
O diğer bir mektupta: Nur Talebelerinin birbirlerine en fedakâr nesebî kardeşten daha yakın olduklarını, kardeş kardeşinin kusurunu örtüp affetmesi gerektiğine işaret etmektedir. 3
O başka bir mektupta: “Sakın çok dikkat ediniz; içinize bir mübayenet (ayrılık) düşmesin… Nefis ve şeytan sizi kardeşinize karşı itiraza ve haklı olarak tenkide sevk ettiği vakit deyiniz ki:
“Biz değil böyle cüz’î hukukumuzu, belki hayatımızı ve haysiyetimizi ve dünyevî saadetimizi, Risale-i Nur’un en kuvvetli rabıtası olan tesanüde feda etmeye mükellefiz.” 4 buyurmuştur.
Aziz Üstadımız, kardeşleriyle tesanüdünü bozanlara çok kızdığı hatıralarda nakledilmektedir. Birkaç sene önce bir saff-ı evvel ağabeyimizden, vefatından az evvel bizzat dinlediğimiz bir hatırada kendisinin, Ankara’da Tarihçe-i Hayat’ın basımında Atıf Ural ile yaşadığı bir ihtilâfı Üstada gidip şikâyet etmesi üzerine, Üstad bu işe kızdığını, ona, “Kardeşim! Risale-i Nur siz olmadan da hizmet eder. Sen git o kardeşinle tesanüdünü muhafaza et” dediğini bize nakletmişti.
Son söz: Üstadımızın ifadesiyle büyük ve mühim bir umur-i hayriyenin çok muzır manileri olur. Şeytanlar ve şeytanlaşmış ehl-i dalâlet o hizmetin hadimleriyle çok uğraşırlar.
Onlar vazifelerini yaparlarken biz de onlara karşı müteyakkız olmalıyız; aramıza fitne sokmalarına fırsat vermeyerek, İhlâs ve tesanütle birbirimize kenetlenmeli, çakıl taşları mesabesindeki ihtilâfları ve problemleri istişare zemininde Nurun ölçüleri ışığında hallederek yolumuza devam etmeliyiz.