Önce fertlerin, sonra aile ve aşiretlerin, sonra da millet ve devletlerin kalben birleşmesi ile İttihad-ı İslam gerçekleşir. Müslümanlar arasında ihlas, muhabbet, birlik ve kardeşliğin teşekkül etmesi Müslüman Devletleri maddi ve manevi terakki ettirir. Adalet, merhamet, saadet, barış ve huzur getirir. Din kardeşliğinden doğan güç dinimiz, milletimiz, vatanımız ve Alem-i İslam’ı her türlü tehlikelerden muhafaza eder, korur.

Bu nedenle Bediüzzaman sağlığında İttihad-ı İslam’ı çok önemser. Bu hususta müminlerin, milletlerin ve devletlerin barışmalarını sağlayacak risaleler neşretmiştir. Yirmi Altıncı Mektub'un Üçüncü Mebhası olan risalede kavmiyetçilik ve menfi milliyetçiliği ortadan kaldıracak tespit ve tavsiyeler ile İslam kardeşliği hedeflenir.

Bediüzzaman Hazretleri “Uhuvvet Risalesi”nde de fertlerin ve aşiretlerin barışmaları ve birbirlerine küsmemeleri gerektiğini izah ederek kişilerin birbirlerinden darılmalarını gerektirecek hiçbir haklı gerekçenin olmadığını, akli ve vicdani olarak izah eder. Ayrıca Yirmi Birinci Lema olan “İhlas Risalesi” ile de İslami hizmet yapan cemaatin fertleri arasındaki kardeşliği tesis ve dargınlıkları izale eden düsturlar ortaya konur. Bütün İslam Alemini de bir cemaat olarak düşündüğümüzde bu düsturlar İslam Aleminde de uhuvvet ve kardeşliği tesis ederek sevgi ve muhabbeti geliştirir. Neticesinde de İttihad-ı İslam’ın oluşmasına hizmet eder.

Ehl-i dalalet meslekleri gereği fitne çıkarmayı gaye edinmiştir. Bunun için İslami çizgide omuz omuza vererek aynı safta duran topluluklar istemezler. Ehl-i dalalet, tarih boyunca mezhep, cemaat ve tarikatlar gibi İslami gurupları birbirlerine düşman etmeye çalıştılar. Bunlara karşı Bediüzzaman Said Nursi, 27. Sözde mezheplerin hikmetini anlatarak bu fitne ve fesadın önünü kesmiştir.

Bediüzzaman eserleri ile iman, uhuvvet ve kardeşliği esas aldığı için kin ve nefret söylemini bitiriyor, Mehdinin görevleri arasında olan İttihad-ı İslam’a hizmet ediyor.

Bütün İslam Ülkelerini içine alacak İttihad-ı İslam Risale-i Nurdan dolayı Türkiye’nin liderliği ile oluşacak. Peki şu an için bu mümkün mü? Elbette ki mümkün değil. Ne ülkemizin ne de Alem-i İslam’ın bünyesi şu an için buna uygun değil. Başta ülkemiz olmak üzere İslam Aleminde adalet ve hukukta çok büyük sıkıntılar var. Bu şartlarda Alem-i İslam’da İttihad-ı İslam gerçekleşmez.

Yirmi yıllık AKP iktidarında ülkemizdeki İslami cemaatler arasında ve toplumda muhabbet ve uhuvvet bozuldu. AKP’yi destekleyenler ödüllendirilirken, AKP'ye destek vermeyenlere ise ötekileştirildi. Fertler arasındaki uhuvvet siyasi nedenlerle bozulunca insanlar birbirlerine olumlu bakmamaya başladılar. Baş örtülü polis memurunun suçsuz baş örtülü kadına copla saldırmasının nedeni budur.

Yozlaşma ve metalaşma artığı için dini bayramlar tatile çıkma şekline dönüştü, dindarlaşma görüntüsü içinde dinin içi boşaltıldı. Bu Ramazan ayında da gördüğümüz gibi Türkiye dindarlaşmıyor, aksine dinden uzaklaşıyor. Yapılan inceleme ve araştırmalar bunu gösteriyor.

İslam Aleminin hali de gözler önünde. Devletler birbiri ile kavgalı, kardeşlik yara aldığı için düşman kardeşleri oynuyorlar. Alem-i İslam’ın içinde bulunduğu durumdan AKP’nin vebali büyüktür. Geçmişteki Demirel Hükümetlerinin yaptığı gibi liderlik yapamadığı için Müslüman Ülkeler arasında birlik ve bütünlük sağlanamadı.

İslam Aleminin bu şekli ile İttihad-ı İslam gerçekleşmez. Bir tamir ve imar dönemine ihtiyaç var. Her şeye siyasi çıkarı doğrultusunda bakan AKP iktidarlarından bunu beklemekte yanlış olur.