Diyanet ilk Din Şûrasını Mehmet Nuri Yılmaz’ın başkan olduğu dönemde, 1993’te düzenlemişti. Beş yıl sonra, 1998’de ikincisini yaptı. Yeni Asya adına ikisine de katıldık.
İlkinde Kutlular Ağabeyin imzasıyla “Ülke bütünlüğü ve din,” bizim imzamızla “Yeni bir tefsir ihtiyacı,” ikincisinde ise “Bediüzzaman Said Nursî’nin görüşleri ışığında Müslüman-Hıristiyan diyaloğu: Ortak kelimede buluşmak” başlıklı tebliğlerimizi takdim ettik.
Bunlar diğer katılımcılarınkileriyle beraber Diyanet’in yayınladığı ikişer ciltlik “Şûra Tebliğ ve Müzakereleri” kitaplarında yer aldı.
Gerek muhteva, gerek katılımcı profili ve çeşitliliği ile gayet zengin olan bu şûraların, ilgili tüzükte öngörüldüğü şekilde beş yılda bir düzenlenmeye devam edilen sonrakilerine davet edilmediğimiz için katılamadık.
Dolayısıyla, bu hafta gerçekleştirilen altıncısına da.
Medya gündeminde yine pek yer bulamadığını gördüğümüz şûranın konusu “Sosyokültürel değişim ve Diyanet hizmetleri.”
Bu başlık altında ele alınan konulardan bazıları şunlar:
Cami içi ve dışı irşad hizmetleri; aile, çocuk, genç ve yetişkinlere yönelik din eğitimi.
Diyanet’in bu konularda verdiği görüntü şöyle:
Cami içi hizmetlere maalesef siyaset gölgesi düşürüldü.
Dışındaki alanlara ise verilen görünür bir hizmet yok.
Peki, Diyanet aile, çocuk, genç ve yetişkinlere din hizmeti için ne yapıyor? Öğrencileri cemaatlere “kaptırmamak” için açılan evler dışında...
Bir diğer başlık, inanç karşıtı akımlar ve alınacak önlemler. Böyle bir konuda bile MGK dilinin kullanılması, işin özünün kavranamadığını göstermeye yeter. O akımları hangi önleminizle “etkisiz hal”e getirebilirsiniz?
Zaafa düşen, sarsılan, hattâ kaybolan imanlar ancak aklı ikna edecek ispat ve kalbi doyuracak izahlarla geri kazanılabilir ve kuvvetlendirilebilir. Ne olduğu belirsiz “önlem”lerle değil.
O ispat ve izahlar da, Diyanet’in bir kısmını basıp gerisini getirmediği Risale-i Nur’da.
Şûra gündeminde yer alan bir diğer kritik başlık din istismarı ve dinî oluşumlar.
Diyanet’in bu konuya yaklaşımı, kendisine atfedilen ve açıkça reddetmediği, Perinçek’in yayınevi tarafından kitaplaştırılıp gazetesinde dizi olarak yayınlanan raporla ciddî şekilde gölgelendi.
Oysa manevî hizmetler cemaatleri dışlayıp “tehdit” sayarak değil, ancak onlarla kaynaşıp el ele vererek sağlıklı bir şekilde yürütülebilir.