Kurban meselesi vaktiyle derilerin kime verileceği tartışmasıyla gündeme gelirdi. Deri toplama faaliyetlerindeki THK tekeli bir türlü sonu gelmeyen tepkilere konu olurdu.
Türkiye bu tuhaf gündemi artık “unuttu.”
Buna karşılık, kurban bağışlarının suçlanma sebebi yapıldığı sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz. Kurban bağışı “suç delili” sayılabiliyor!
Soruşturma ve yargı süreçlerinin tutanak ve evrakları taransa, herhalde bu garabetin çok sayıda örneğini görmek mümkün olur.
Bu, konunun yalnızca bir ciheti. Diğer bir boyutunda, evvelce hali vakti yerinde olup kurbanını kesen ve bağışta bulunan birçok ailenin yine bu süreçte kurban kesmek şöyle dursun, ete hasret hale geldiği de bir vakıa.
Vaktiyle bolca zekât verebilecek güç, imkân ve servete sahipken, bu olup bitenlerle zekâta muhtaç duruma düşenlerin varlığı da.
Kurban bağışlarını konuştuğumuz scope yayınımızda, Afrika’ya kurban hizmeti veren bir STK yöneticisinin şu sözünü aktarmıştık:
“Oradaki insanlar öylesine bir mahrumiyet içinde ki, kesilen kurbanların derilerini kurutup bilâhare pişiriyor ve yemek yapıyorlar.”
Yayın sonrası gelen bir izleyici mesajı ise şöyle idi: “Bizim ve tanıdığımız birçok ailenin de senelerdir et yüzü görmediğimizi bilin...”
Maaş, emeklilik ve sağlık hizmetlerinden yararlanma dahil bütün hakları gasp edilerek “Ağaç kökü yesinler” denilen kesimin düşürüldüğü hali gösteren çarpıcı bir örnek...
İhraç edildikten sonra—şanslı ise!—garsonluk, çaycılık, pompacılık gibi işler yaparak geçimlerini sağlamaya çalışırken “Pazarda eskiden kiloyla aldığım şeyleri çok daha azaltılmış bir listeyle ve gramla alır hale geldim” diyen profesörlerin ibretli durumu gibi.
Darbecilerle mücadele gerekçesiyle, “Acırsak acınacak hale geliriz” yaklaşımıyla ve masumiyet karinesi, suç ve cezanın şahsîliği, savunma ve âdil yargılanma hakkı, kazanılmış hakların dokunulmazlığı gibi en temel hukuk ilkeleri hiçe sayılarak yürütülen operasyonlarda, kurunun yanında yaşı da yakan uygulamalarla bu duruma düşürülenlerin aileleri ve çoluk çocukları da perişan edildi.
Ve bu, toplumun ağır şekilde kanayan bir yarası olmaya devam ediyor. Bu yapılanlarla kaybedilen nesillerin hesabını, sorumluları ve seyircileri başta olmak üzere kimse veremez.