Müslüman Kardeşler Rehberlik Konseyi Başkanvekili İbrahim Münir’in “Siyasetten çekiliyoruz” açıklaması, “Arap baharı” adı altındaki tuzak süreci başladığında yazdıklarımızı hatırlattı:
Doğduğu Mısır başta olmak üzere Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaygın olan İhvan-ı Müslimîn hareketi, siyasetle ilişkisini doğru bir temele oturtamamanın ağır bedellerini ödeyerek bugünlere geldi.
Devleti ve iktidarı önceleyen stratejilerle hareket etmesi, ister istemez işbaşındaki rejimlerle çatışıp, çoğunlukla da ezilmesini netice verdi. Çatıştığı rejimleri devirmek için işbirliği yaptığı darbecilerin de hedefi olmaktan kurtulamadı. Mısır’da Kral Faruk’a karşı desteklediği Nâsır’ın, iktidarı ele geçirdikten sonra onu ezmesi örneğinde olduğu gibi.
Keza yıllar önce Yeni Asya’nın yayınladığı Hekimoğlu İsmail imzalı “Sosyalistler Suriye’yi nasıl ele geçirdi?” broşüründe anlatıldığı gibi Mısır’dakilere benzer şekilde oyuna getirilen Suriye İhvan’ının, Hama’da olduğu üzere, vahşice katliamların hedefi yapılması da bir başka son derece acı ve ibretli örnek.
Bütün bunlar olup biterken, İhvan-ı Müslimîn’in, tâ Kral Faruk döneminden başlayarak, geçmişten bugüne yaşadığı ve son olaylarda yeni örnekler de eklediği tecrübe birikimini dikkate alarak, konumunu, duruşunu, çizgisini ve istikametini gözden geçirmesi şart.
Bu noktada en önemli husus, İhvan’ın bu süreçte bir siyasî aktör olarak rol üstlenme tavrından uzak durup, aslî hizmet ve iştigal alanlarına yoğunlaşması. Said Nursî’nin ısrarla vurguladığı gibi, nur ve topuz bir arada olmaz. Nurla dine hizmet etmek isteyenin, siyaset topuzunu mutlaka bırakması lâzım.
İlâveten, temel parametreleri yabancı mahfiller tarafından belirlenen günümüz siyasetinin, hele bu süreçte Mısır ve Suriye gibi ülkelerde olduğu gibi her adımı tuzaklarla dolu kaygan bir zemin hâline gelmesi, İhvan için çok daha riskli bir durum ortaya çıkarıyor. Ve şartların kaçınılmaz kıldığı gelgitler ve çelişkiler, öncelikle İhvan’ı yıpratıyor.
İhvan için de çıkış Bediüzzaman modelinde: Devlet yönetmeye ve iktidara talip olmayıp, siyaset karşısında mesafeli bir duruşla demokrasi ve hürriyetin de altyapısını oluşturacak manevî hizmetlerde yoğunlaşmak.
(Bediüzzaman Modeli kitabımız, s. 41)