Yakın zamanda dünyanın birinci gündemine oturan ve birçok insanı etkisi altında bırakan bir virüs Korona.
Virüs ailesinin alt türü olarak şimdilerde ortaya çıkan türüyle Covid-19 denilen hastalığa yol açıyor. Neticesinde ölümlere götürdüğü için, bütün insanlığı etkisi altında bırakan virüsün yaydığı korku ve endişenin büyüklüğünü anlatmaya gerek yok her halde.
Çin’in Vuhan şehrinde ortaya çıkan koronavirüs (corona virüsü), Antarktika hariç bütün kıt’alara ve 120’den fazla ülkeye yayıldı. Dünya Sağlık Örgütü’nce pandemik (salgın) hastalık olarak ilân edildi. Virüsün hayvanlarda bulunup insanlara bulaşması ve sonrasında mutasyon geçirmesi ile ortaya çıktığı öne sürülüyor. Geçtiğimiz günlerde ülkemizde de birkaç vak’anın görüldüğü açıklandı.
Evet zahirde büyük bir musîbet dünyaya yayılıyor. Ama olayın perde arkasında ne var bilemiyoruz. Bazen karşılaştığımız musîbetlerin iç yüzüne bakmak gerekiyor. Belki o zaman aradığımız büyük teselliyi bulacağız. “Bu musîbet başımıza neden geldi, vazifesi ne?” gibi soruları sormadan, ibret almadan sakin kalabilmek zor. Bu gibi hadiselerin bizlere vermek istediği bir mesaj var. Son dönemlerde dünyada yaşananlar, yangınlar, depremler, hayvan istilâları hepsinin arkasındaki hikmet elini göremezsek, üzerimizde bıraktığı korku ile ruhumuzda onarılmaz derin yaralar açabiliriz. İşte böyle bir durum, zahirî hastalıklardan daha dehşetli olabilir.
Bize âcizliğimizi hissettiren, dünyanın fani ölümün yakın olduğunu hatırlatan, tedbirin ne kadar gerekli, sağlığın ne büyük bir hazine olduğunu gösteren hadise karşısında tevekkül etmemek dehşete düşmek, Yaratıcıya yapılan büyük bir haksızlıktır. Hiçbir şeyin faydasız yaratılmadığı kâinatta gerçekleşen her hadisenin de bir hikmeti olmalı. Gören gözlerimiz, düşünen akıllarımız, hisseden ruhlarımız bunu istiyor. Risale-i Nur’da yazan şu ifadeler, yüreklere adeta su serpiyor: “Hem sana düşmanlık vaziyetini alan mikroptan tâ taun ve tufan ve kaht ve zelzeleye kadar bütün eşyanın dizginleri o Rahîm-i Hakîm’in elindedirler. O Hakîm’dir, abes iş yapmaz; Rahîm’dir, rahîmiyeti çoktur. Yaptığı her işinde bir nevi lütuf var.” 1 O zaman bize düşen tedbir aldıktan sonra hikmetini düşünmek ve rahmeti bol Allah’a sığınmak. Bizi ancak O teskin edecektir.
Bize âcizliğimizi hissettiren bütün hadiselerin hikmetini göremezsek, karanlıklı musîbetlere dönüştüklerini göreceğiz. Sığınacak, tevekkül edecek Yaratıcıyı bulduğumuzda, korku kuyusuna düşmeden ilerleyeceğiz inşaallah. İşte o zaman hakikî tesellimizi bulmuş olacağız. İnsanların içine düştüğü korku, insanı en az virüs kadar etkileyen yanlış kullanılan bir duygudur. Yaratıcıyı görmeden herşeyden titremek, inançsızlıktan kaynaklanan isyan, kanaatsizlik, olayları abartmak hafife almak gibi her durum, insanı ruhî, aklî yönden sarsıyor. Onarılmaz yaralar açıyor. İman da yoksa bu durumlar karşısında korkunun vücutta yerleşmesi daha da kolaylaşıyor. Kişi bilmediği şeye düşmandır kaidesi gereği, nereden geldiğini bilmediği ve sahipsiz olarak gördüğü her şeyden elini çekiyor. Halbuki kâinattaki herşey bir şeyden geliyor. Allah’ın himayesinde idare ediliyor. “Peki neden bizim başımıza geliyor?” diyebiliriz. Ama bunu ancak kendimize sorabiliriz. Çünkü başımıza gelen her iyilik O’ndan, her kötülük bizden kaynaklanıyor. Bütün hastalıklar, bütün musîbetler bizim ya eksikliğimizden veya daha güzel bir konuma ulaşmamız için basamak olarak gönderiliyor.
Aslında küçücük dediğimiz bu virüs, ibretle bakabilenlere büyük dersler veriyor. Bir musîbet bin nasihatten iyidir derler. Bu hadise ile daha fazla düşünür, daha fazla dikkat eder olduk. Dinimiz İslâmiyetin emrettiği temizlik esaslarına daha fazla riayet ettik. Bütün korkulardan kaçınmak vicdanları rahatlatmak için sonsuz merhamet sahibine sığındık. NASA’nın açıklamalarına göre, kâinat bile fabrikaların durması işlerin azalması neticesinde ciddî manada temizlendi. Demek O isterse, bir mikropla bile insanlığı dizginleyebilir.
Evet O’nun iradesi olmadan hiçbir şey yerinden oynamaz. Ama gayretullaha dokunan başka meseleler de olsa gerek. Müslümanlara yapılan işkenceler, kâinatın yaratılışına zarar verecek haller, hayvanları vahşice katledenler, bütün haksızlıklar zulümler, kâinatı da hiddete getiriyor. Bu sayede beşerin bulaşık eliyle tahrif ettiği herşey, manen maddeten temizleniyor. Belki şahsî olarak payımız yok. O zaman şu âyet-i kerimeyi hatırlayıp, umumî musîbet gelmeden uyanmak, uyandırmak gerekiyor. “Bir belâ, bir musîbetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları da yakar.” 2
Bir de insanların korkularından istifade edenler, bu kriz anlarını fırsata çevirenler var. Maalesef ki global sağlık sistemi de paradan besleniyor. Dördüncü bir güç olan medya ne derse koyun gibi itaat ediliyor. Dünyanın sonu geldi diye abartmanın, çok fazla hafife almanın da anlamı yok. Bize düşen vazifemizi yapmak. Ve bir virüsün dünyaya verdiği mesajı okumak. Bu bakış açısıyla inşaallah zarar edenlerden olmayacağız. Musîbet gidecek sefası kalacak.
Dipnotlar:
1) Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 713-714.
2) Enfal, 8/25.