Oruç ile insan, aczini anlıyor, hakikî sahibini tanıyor. İmanın yarısı olan sabır ve şükrü öğreniyor. Allah’ın rızasını kazanmak için tutulan orucun, şüphesiz çok hikmeti var. Bu hikmetlerden faydalanmak için; orucu ibadet niyetiyle tutmak ve maksatı esas gaye yapmamak gerekir.

Ramazan ayında Müslümanlara farz kılınan orucun sıhhat verici yönüne baktığımızda, şifa etkisini görmemek mümkün değil. 

Resûlullah (asm) buyuruyor: “Oruç tutunuz ki, (madden ve mânen) sıhhat bulasınız!”1 Bu hadisi bilimsel olarak ispatlayan birçok gelişme kaydedilmiştir. Bunlardan biri 1877 senesinde Dr. Edward Dyun’un, Amerika’da ilk defa “oruçla tedavi” usûlünü başlatması. Bu mu’cizevî tedavi, Dr. Dyun’a öyle tesir etmiştir ki,  Oruç tedavisiyle ilgili kitabında şunları söylemektedir:  “Bu kitap, ilâçlarla tedavi eden bir doktorun hayat tecrübeleri esasıyla yazılmıştır. Nihayet oruçla tedaviyi iyice denedim ve kesin olarak söyleyebilirim ki, bütün hastalıkları, insanın yaratılışına tam uygun fıtrî bir tedavi usûlü olan oruçla kolaylıkla tedavi etmek mümkündür.” 

Bilim dünyası açıklamıştır ki, oruç tutan insan, bütün hayat enerjisini, hücrelerini yenilemek için harcar ve beyin, diğer bütün organların adına çalışarak kişiyi bilinçli ve zinde tutar. İnsanın geçici halsizliği ise, açlıktan değil, vücudun kendini yenileme programındaki çalışma kampına alınmasından kaynaklanmaktadır. 2

Doğrudan oruç tutanlar üzerinde yapılmış bilimsel araştırmalar da var. Ramazanda oruç tutanlar ve oruç tutmayanların kan değerlerine bakılıyor. Aradan bir iki hafta geçtikten sonra tekrar kan değerleri incelenince orucun, kan değerleri, kalp ve kolesterollerinde olumlu yönde yararları tesbit ediliyor.

USC Longevity Enstitüsü’nde yapılan araştırmalar ise, oruç tutmanın hem bağışıklık sistemini koruduğu hem de bağışıklık sistemime katılacak kök hücreler üzerinde yenileyici etkisi olduğunu gösterdi. Orucun metabolizma çalışmasını olumlu yönde etkilediği de gösterilmiştir. Orucun vücudun yeni savunma hücrelerinin oluşumunu tetiklediği ve böylelikle bağışıklık sisteminin yenilenmesine katkı sağladığı tesbit edilmiştir. Oruç sırasında metabolizma yavaşlar ve sindirim sistemindeki organlar dinlenir. Dinlenmiş organlar ve yavaşlayan metabolizma ile bağışıklık sistemi güçlenir. Böylece oruç ile hastalıklara olan direnç de artar. Özellikle şu sıralar toplum olarak ihtiyacımız olan sağlığımızın teminatını oruç ile alabiliriz.

Vücuda şifa ve afiyet veren orucun hikmetini Bediüzzaman şöyle açıklıyor: “İnsana en mühim bir ilâç nev’inden maddî ve mânevî bir perhizdir. Ve tıbben bir hımyedir ki, insanın nefsi yemek, içmek hususunda keyfemâyeşâ hareket ettikçe, hem şahsın maddî hayatına tıbben zarar verdiği gibi, hem helâl-haram demeyip rast gelen şeye saldırmak, adeta mânevî hayatını da zehirler. Daha kalbe ve ruha itaat etmek, o nefse güç gelir, serkeşâne dizginini eline alır. Daha insan ona binemez; o insana biner.” 3

Evet insan, Ramazan’da tutulan oruç ile bir nevi perhize alışır, riyazete çalışır ve emir dinlemeyi öğrenir. Biçare mideyi açlıkla, hastalıklardan korur ve sıhhatine yönelik adımlar atmış olur. Ayrıca oruç insana, imanın yarısı olan sabır ve tahammülü kazandırır. Bediüzzaman’ın dediği gibi “Beşerin musîbetini ikileştiren sabırsızlığın ve tahammülsüzlüğün bir ilâcı da oruçtur.” 

Demek oruçta hem maddî hem manevî şifayı bulabiliyoruz. Vazifemizi yapalım ve şifayı verene sığınalım. Midemiz ağlasa da, biz güleceğiz inşaallah.

Dipnotlar:

1) Heysemî, 203 III, 179.

2) Fatma Aladağ, “Göklerden Gelen Terapi”, Şebnem Dergisi, Sayı: 78, Ağustos 2011, s. 11.

3) Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2018, s. 573.