Bildiğiniz gibi bunlar iki Müslümanın karşılaştıklarında birbirine söyledikleri selâmlaşma kelimeleridir.
Allah’ın Selâm ismi; selâmete çıkartan, selâmetten olan ve kullarına Cennette selâm veren gibi üç manası olduğu gibi ayrıca, her çeşit arıza ve hadiselerden salim kalan, her türlü tehlikelerden kullarını selâmete çıkaran, Cennet’teki bahtiyar kullarına selâm eden manasına da gelir. Selâm ismi, İbn Mâce ile Tirmizî’nin esmâ-i hüsnâ listesinde bulunmaktadır. (Duâ, 10; “Da’avât”, 82)
Peki, acaba Müslümanlar veya insanlar niye selâmlaşırlar?
“İman etmedikçe Cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de kâmil bir imana sahip olamazsınız.
Size yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi: Aranızda selâmı yayın” Hadis-i şerifi selâmlaşmanın önemini bizlere açıkça göstermektedir.
Bazı sözlüklerde, “kusursuz olmak, kurtulmak, rahatlamak” anlamındaki selâm Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadislerde “eman, kurtuluş, esenlik, barış” manaları yanında “selâmlama” anlamında da geçer.
Karşılaşan iki kişiden birinin diğerine “selâmün aleyküm” (es-selâmü aleyküm: Selâm sizin üzerinize olsun, Allah sizi her türlü kaza ve belâdan korusun) demesi, diğerinin de buna aynı manada olmak üzere “aleyküm selâm” (ve aleykümü’s-selâm) diye hayır duâda bulunmasıdır.
Selâmda yaygın biçimde bu ifadeler kullanılmakla birlikte “es-selâmü aleyküm ve rahmetüllâhi ve berekâtüh” ifadesiyle verilip “ve aleykümü’s-selâm ve rahmetüllâhi ve berekâtüh” ifadesiyle alınabilmektedir. İslâm âlimleri selâm vermenin sünnet, almanın farz olduğunu ve selâm verenin alana göre daha fazla sevap kazanacağını belirtmiştir. 1
Selâmın gerekliliği
Selâm, aynı zamanda Cennetin de isimlerinden biridir. Bundan dolayı bizlere saadeti ve huzuru çağrıştırır. Bu yüzden Müslümanlar, karşılaştıkları zaman birbirlerine her türlü hayrı dilemek maksadıyla selâmlaşırlar. Selâm aynı zamanda hem ibadet, hem de Müslümanların birbirleri üzerindeki haklarındandır.
Selâm vermek sünnet, almak ise farzdır. Selâm verirken, selâmın sünnet olduğunu düşünmeli ve o kimseye duâ etmeye niyet etmelidir. Sünnet olduğu düşünülmeden, alışkanlık icabı şuursuzca verilen selâm yerini bulmaz. Bir yere hem girerken, hem de çıkarken selâm verilir.
Bu, Hadis-i şeriflerde şöyle buyrulmuştur: “Bir yere, bir meclise giren oradakilere selâm versin. Oradan kalkıp giderken yine selâm versin.” (Tirmizi) ve “Bir eve girince, ev halkına selâm verin. Çıkarken de selâm verin.” (Beyhaki)
“Selâm”, ‘Ben Müslümanım, benden sana zarar gelmez, selâmettesin’ manasına geldiği gibi ‘Selâmet üzere ol, Müslüman olarak öl’ manalarına da gelir.” 2
Sosyal konumu ne olursa olsun, tanıdık veya tanımadık kişilere selâm vermek insanlar arasındaki ilişkileri düzene sokan, dargınlıkları gidermeye yarayan güzel bir harekettir.
Yunus Emre’nin dediği gibi demek istiyorum; “Bizi bilmeyen ne bilsin, bilenlere selâm olsun.”
Dipnotlar:
1- Mevsılî, IV, 164. İslâm Ansiklopedisi.
2- R. Nasıhin, Redd-ül Muhtar.