Bediüzzaman Hazretleri’nin son hizmetkârlarından olan Hüsnü Bayram Ağabey de dâr-ı bekaya göçüp gidenler kervânına dahil oldu.
Cenâb-ı Hak, ona ve ondan evvel âhirete irtihal eden umum talebe ve hizmetkârlara rahmet ve mağfiret eylesin.
*
Risâle-i Nur camiası içinde tanınmış veya temayüz etmiş birkaç şahsiyet vardı ki, onlar da yakın zamanda ve kısa aralıklarla şu fâni âleme vedâ edip gittiler.
Bunlardan Mehmet Fırıncı 3 Ekim 2020’de, Mehmet Kutlular 6 Nisan 2021’de ve son olarak Hüsnü Bayramoğlu 18 Nisan 2021’de Hakk’ın rahmetine kavuştular. Mekânları Cennet olsun.
*
Hüsnü Bayram Ağabeyle ilk olarak 1992 yılı Ağustos’unda Karabük’te karşılaştık. Bir kuyumcu dükkânında oturup sohbet ettik. Biraz da sitemkâr davrandı. Tanınmış bazı ağabeylerin gölgesinde kaldığından bahisle, kendisine fazla ehemmiyet verilmediğinden yakındı.

Biz kendisine karşı hürmetkâr davrandık ve sonuna kadar da hürmette kusur etmemeye gayret ettik. Bizi ve camiamızı rencide eden bazı talihsiz beyanlarına rağmen…
Esasında, Üstad Bediüzzaman’a hizmet eden veya ona talebe olan bütün şahsiyetlere karşı bizlerin hürmetkâr davranması gerektiğine inanıyorum. Çetin bir devirde, hayatını ortaya koyarak hizmet eden kimselerin o makbul hizmetlerine hürmeten bizlerin de dikkat ve hassasiyet göstermesi lâzım olsa gerektir.
*
Mustafa Sungur Ağabeyin vefatına (2012 sonlarına) kadar, Hüsnü Ağabeye pek teveccüh yoktu. Bu tarihten sonra, kendisini bir nevi Sungur Ağabeyin yerine ikame etmeye çalıştılar.
Bunun yanı sıra, kendisi hakkında çokça öne çıkarılan “mutlak vekillik” meselesi, Nur camiasında ayrı bir tartışmanın açılmasına sebebiyet verdi.
Şimdi, kendisi de vefat edip gittiğine göre, inşallah o tartışmaya da son verilir artık.
*
Hüsnü Bayram Ağabey, Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin bilhassa son yıllarında daima yanında ve yardımında bulundu. Bu sebeple, yaşadığı veya şahit olduğu pekçok hatırası vardır. O hatıraların mühim bir kısmını muhterem Ömer Özcan “Ağabeyler Anlatıyor” serisiyle kitaplaştırdı. Allah razı olsun. Aşağıda okuyacağınız birkaç hatırayı biz de oradan iktibasen takdim ediyoruz.
Hüsnü Bayram Ağabey anlatıyor:
Üstad’ımız günde iki defa yemek yer, gayet az uyur, vaktini hiç boş geçirmezdi. Lâtifesi bile ders- tir. Çok şefkatlidir, incitmeden edebe riayet eder. Sünnete tam uyar. Çok ibadet eder. Risale-i Nurlar’ı devamlı okur, tashih eder. Ziyaretçiler, hizmetle alâkalı ise kabul ederdi. Ezan okundu mu hemen namazını kılardı. Her gün kırlara giderdi. Bize “Keyif için değil, temaşa için” derdi. Kendi eseri için “Bazen 100 kere, bazen 500 kere okuyorum” derdi.
*
Isparta’da şimdi müze olan evde kalıyoruz. Üstad’ın odası ayrı, bizim odamız ayrı. Günde beş saat uyuyabiliyoruz. Bir gün Üstad rahatsızlanmış, iki saat önce kalkmış; ben de o anda uyanmıştım. Gördüm ki, Üstadımız bizi uyandırıp rahatsız etmeyeyim diye ayaklarının ucuna basarak sessizce geziyor! Çok şefkatli idi.
*
Risale-i Nur okumak ibadettir. “Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadete mukabil gelir” hadis-i şerifinde belirtildiği gibi, Risale-i Nur en büyük, en hakikatli tefekkürü sağladığından, okunması ibadettir. Mübarek gecelerde Kur’ân okumasını bilmeyenler Risale-i Nurlar’ı okusunlar.
Risale-i Nurlar’ı okuyanlar imanla kabre gireceklerdir. Neden? Çünkü Risale-i Nur Talebelerine şübehat orduları hücum etse, sarsamaz, imanını selbetmez. Üstad’ımız bunu Birinci Şuâ’da bahsettiği âyetten çıkarmıştır.
*
Bazen bana soruyorlar: Bu millet böyle evlerde kitap okuyarak mı kurtulacak? Ben de diyorum: ‘Evet! Öyle kurtulacak. Şimdiye kadar ne çok cereyanlar çıktı, biliyorsunuz. Bakın, hepsi bitti gitti, ama Risale-i Nur hizmeti katlanarak devam ediyor.
*
Üstad’ımız derdi ki:
Ben talebelerimi âlem-i ervahta seçmişim. Kardeşim! Senin bir beldede bulunman, orada Risale-i Nurlar’ı okuman, göstermen, o beldeye bedeldir.
Risale-i Nurlar’ı devamlı okumak, derslere daimî katılmak, tesanüdü muhafaza etmek, en mühim esastır.