Din ve mukaddesat düşmanlarının zamanla maskeleri değişse de, tıynet ve karakterleri değişmiyor. Saldırmak için tetikte bekliyor ve uygun fırsatı kolluyorlar. Onların bu hasmane tavrı, dün olduğu gibi bugün de aynıdır.
Nitekim, şimdiki saldırganlarla aynı karakteristik özelliğe sahip olanların karalama çabalarına karşı bundan 14-15 sene evvel yazdığımız yazılar, bugün de geçerliliğini aynen koruyor. Bilvesile, 19 Ocak 2008’de söz konusu maskeli saldırganların kof iddialarına mukabil vermiş olduğumuz cevabî yazıyı az bir güncelleme ile yeniden dikkat nazarlarına takdim ediyoruz.
*
İki gündür, Said Nursî ve talebelerine kasten saldıran ve bile bile kara çalmaya yeltenen şahıs ve çevrelerden söz ediyoruz. Mesele ile alâkalı hemen herkes biliyor ki, bu kimseler uzun zamandır “ulusalcı” diye geçiniyorlar.
“Ulusalcı” diye bilinen kesim, 28 Şubat sürecinden bu yana, bilhassa 2004’teki MGK patentli siyaset belgesinin imzalanmasından sonra, Said Nursî’ye, talebelerine ve o zâtın telifatı olan Nur Külliyatı’na ayrı bir cepheden son derece hasmâne bir tavırla saldırıp duruyor.
Biliyorsunuz, bu kimseler Üstad Bediüzzaman’ın dinsizlik ve ahlâksızlık tehlikesi karşısında Hıristiyanlar ve bilhassa “dindar İsevîler” hakkında sarf ettiği müsbet mânâdaki sözlerini serrişte ederek, epeyce bir yaygara kopardılar, koparmaya devam ediyorlar.
*
Açıkça anlaşılıyor ki, bunların niyeti hâlis değil. Samimî ve dürüst olmadıkları için, Risâlelerdeki orijinal sözlere bakmak yerine, kasten tahrifat ile büsbütün çarpıtılmış başka iktibasları esas alıyorlar ve karalayıcı iddialarına sözde delil diye yutturmaya çalışıyorlar. Esasen, yalancı ve samimiyetsiz kimselerin tavrı genelde bu minvâl üzeredir.
Bu nadanlara göre, Said Nursî bütün Hıristiyanlara rahmet okuyormuş, onları bizimle yaptıkları savaşta bile koruyup kollamaya çalışıyormuş, hatta onların Cennetlik olduğunu bile söylüyormuş...
Ne gariptir ki, art niyetli oldukları artık tescillenmiş bulunan işte o aynı saldırgan kesim, şimdilerde yüzlerine başka bir maskeyi geçirmiş bulunuyorlar. Tabiî, ileride de başka başka maskeleri kullanacaklar demektir.
Meselâ, diyorlar ki: Türkiye’de son yıllarda meşhur Hıristiyanları öldüren katiller Nurcular’la irtibatlıdırlar, vaktiyle Nur evlerine gitmişler, Nur Risâlelerini okumuşlar, vesaire...
İşte, şimdi daha iyi anlaşılıyor ki, bunların yedekte duran birbirinden farklı renklerde başka maskeleri de var. Yerine göre, bu maskelerden birini takıp saldırıya geçerler. O eskidiğinde, yüzlerine bir başka maskeyi geçirip, bu kez ayrı bir cepheden çaprazlama ateş açmaya yönelirler.
Bütün işleri güçleri bu… Yani, Nur Talebelerini hem “Hıristiyanlarla yakınlaşıyorlar” diye itham ederler, hem de “Hıristiyanları öldürüyorlar” diye, şeytana bile pabucu ters giydirmeye çalışıyorlar.
Ama, şükürler olsun ki, şimdiye kadar gayelerinde muvaffak olamadılar. Yalan ve iftiraları hep geri tepti. Bundan sonra da inşallah geri tepmeye devam edecek.
Zira, inanıyoruz ki, bir Nur ki Mevlâ yaka, o üflemekle sönmez; bir dâvâ ki, Hak inayet ede, o dâvâ saldırmakla yıkılmaz, bükülmez, tükenmez...