Bir Aralık ayında doğan Mehmet Âkif, yine aynı ayın içinde vefat etti: Aralık 1873–27 Aralık 1936.
Ömrünün son on yılını Mısır’da geçiren merhum Âkif, ölümcül hastalığı esnasında Kahire’den İstanbul’a nakli-i mekân etti. Şu dünyadaki son mekânı, yani mezarı Edirnekapı Kabristanı’nda.
*
Mehmet Âkif, bilindiği gibi yüz yıldır okunan İstiklâl Marşı’nın yazarıdır. Yani, resmî olarak devletçe de kabul edilmiş bir şahsiyettir. Ne var ki, 27 Aralık 1936’da vefat ettiğinde, bu mühim şahsiyetin cenazesi için resmî devlet töreni yapılmadı. Tören yapılmadığı gibi, cenazesine katılan üniversite gençlerine bile müdahale edildi ve bir kısmı gözaltına alınarak keyfi şekilde cezalandırıldı.
*
Bir unvanı da “İstiklâl Şairi” olan Mehmet Âkif’in nev-i şahsına münhasır bir duruşu ve o duruşa göre insanların da onun hakkında farklı bakış açıları söz konusu.
Birkaç misâl ile bu noktaya şöylece açıklık getirmek mümkün:
Tevfik Fikret ve Dr. Abdullah Cevdet gibi İslâmiyet ile barışık olmayan kişilerle arası iyi olmadığı için, Mehmet Âkif’i sevmeyen, hatta ondan nefret eden dine muarız malum çevreler var.
Öte yandan, Sultan II. Abdülhamid’in istibdat siyasetini beğenmediği ve yer yer tenkit ettiği için, Mehmet Âkif’i sevmeyen Abdülhamid muhibbanı dindar kimseler mevcut.
Ayrıca, Türkiye’den küskün ve kırgın bir şekilde Mısır’a gittiği için onu eleştirenlerin de varlığı söz konusu.
Ama, her şeye rağmen, Mehmet Âkif hâlen de İstiklâl Şairidir; aynı zamanda millî şair olarak kabul edilen ve her yıl hem salonlarda, hem mezarı başında anma programı yapılan bir şahsiyet olarak manen yaşamaya devam ediyor.
*
Şimdi de rahmet dualarına vesile olması temennisiyle, Mehmet Âkif’in bir asır sonra bile değerini hiç kaybetmeyen bazı mısralarını iktibasen takdim edelim.
Doğrudan doğruya Kurân’dan alıp ilhamı;
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı.
*
Ağlarım, ağlatamam; hissederim,
söyleyemem.
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bizarım.
*
Medeniyet dediğin açmaksa
bedeninin her yerini;
Desene hayvanlar senden daha medeni.
*
İhtiyar amcanı dinler misin, oğlum Nevruz;
Ne büyük söyle, ne çok söyle, yiğit işte gerek.
Lâfı bol karnı geniş soyları taklit etme;
Sözü sağlam, özü sağlam adam ol,
ırkına çek.
*
Aslını gizleyemez insan, giydiği kaftanlarla;
Bilmez ama, kendini kandırır,
söylediği yalanlarla.
*
Ne ibrettir, kızarmak bilmeyen çehren,
Bırak kardeşim tahsili;
git önce edep-hayâ öğren.
*
Zannetme ki ecdadın asırlarca uyudu;
Nereden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?
*
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik,
ne vicdandır;
Fazilet hissi insanlarda
Allah korkusundandır.