Yapılan genel seçimlerinden ardından 1920 yılı başlarında İstanbul'da toplanan son Osmanlı Meclis-i Mebûsânı, Erzurum ve Sivas Kongresi’nde geliştirilip kararlaştırılan Misâk-ı Millî'yi 28 Ocak 1920 tarihli oturumda "Ahd-ı Millî Beyannâmesi" adıyla kabul etti "Millî Yemin" anlamına gelen o Beyannâme, 17 Şubat günü basın yoluyla dünya âleme ilân edildi.
Şimdi, o günlere bir projeksiyon tutarak gelişmelerin seyrine bakmaya çalışalım.
* * *
23 Temmuz-11 Eylül 1919’tarihleri arasında gerçekleştirilen Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde alınan kararlarda, genel seçimlerin yapılması, Meclis'in yenilenmesi ve ülkede yaşanan yeni gelişmeler karşısında kurulacak yeni Mebûsân Meclisi’nin duruma vaziyet ederek yeni bazı kararlar alması isteniyordu.
Bu isteğe hükümet tarafından rıza getirildi ve Padişahın da tasdikiyle 30 Eylül'de genel seçimlere gitme kararı alındı.
Son Osmanlı mebus (milletvekili) seçimleri 7 Kasım günü başladı. Seçimlerin tamamlanması yaklaşık iki aylık bir süre aldı.
Bu arada, tâ 1911'de kurulan Hürriyet ve İtilâf Fırkası’nın lideri Miralay Sadık Bey (1860-1943), 7 Kasım günü başlayacak olan mebus seçimlerine parti olarak katılmayacaklarını 28 Ekim'de Sadâret (Başbakanlık) makamına şu yazılı metinle bildirdi: "Anadolu'daki Kuva-yı Milliye hareketi İttihatçılıkla alâkalı olduğundan, onun yanında değil, karşısındayız. Bu sebeple, yapılacak milletvekili seçimlerine iştirak etmeyi düşünmüyoruz."
Bilindiği gibi, o esnada İstanbul İtilâf devletlerinin işgali altındaydı. Haliyle, İtilâf Fırkası da onlara yakın bir noktada duruyordu. Bu sebeple, bilhassa Anadolu'dan büyük tepkiler alıyordu. Anadolu'dan mebus çıkarma şansları hemen hiç yoktu.
1920 yılı başlarında İstanbul’da toplanan Son Osmanlı Meclisi’nden bir görüntü.
* * *
Neticede, hem Osmanlı Devleti’nin hem de Meşrûtiyet döneminin son genel seçimleri Kasım-Aralık aylarında yapılmış oldu. Ne var ki, milletvekillerinin neredeyse tamamına yakın kısmı, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin göstermiş olduğu adaylar arasından seçildi.
Birinci Dünya Savaşı’nın mağlûbiyeti sebebiyle, yedi düvelin Türkiye'ye karşı başlatmış olduğu dehşetli işgal ve istilâ şartları altında, ideal mânâda bir seçimin yapılmasını imkânsız kılıyordu. Bu sebeple, mebusların hemen tamamı, kendini vatan müdafaasına adamış olan Millî Cemiyetleri’n uygun gördüğü adaylar arasından seçilmiş oldu.
1920 yılı başlarında İstanbul'da toplanan milletvekilleri, aynı zamanda son Osmanlı Meclis-i Mebûsânı olarak tarihe geçti. (NOT: Hem son, hem ilk: Kanlı işgalin yaşandığı 16 Mart'tan itibaren İstanbul'u terk ile çoğu Anadolu'ya geçen bu mebuslar, aynı zamanda Ankara'daki ilk Millet Meclisi’ni teşkil etmiş oldular.)
Yeni seçilen mebusların İstanbul'daki takdire şâyân icraatlarından biri, Erzurum ve Sivas Kongresi’nde geliştirilip kararlaştırılan Misâk–ı Millî'yi bir kapalı oturumda "Ahd-ı Millî Beyannâmesi" adıyla kabul etmesidir. (28 Ocak 1920)
"Millî Yemin" anlamına gelen Meclis'in bu Beyannâmesi, 17 Şubat günü basın yoluyla bütün dünyaya ilân edildi.
"Misâk-ı Millî", Birinci Büyük Harbin sonunu işaretleyen Mondros Mütarekesi’yle (30 Ekim 1918) belirlenen sınırlar içinde yaşayan "Osmanlı İslâm çoğunluğu"nun bir ve bölünmez bütünlüğünün kabul edilmesi anlamını taşıyor. Bu sınırlara Edirne ve Kırklareli'ye kadar olan Trakya Bölgesi ile Anadolu coğrafyasının tamamı dahildir.
Öte yandan, Kıbrıs, Ege'deki on iki ada ile Kerkük ve Musul'un statüsü, uluslar arası hukukla da bağlantısı sebebiyle, daha ilk günden itibaren muğlak kalmıştır. Bu muğlaklık, Lozan'daki görüşmeler esnasında, maalesef Türkiye'nin aleyhine olacak bir yönlendirmeye tabi tutulmuştur.
(Devamı yarın)