"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sakın sakın, ihtilâfa düşmeyin

M. Latif SALİHOĞLU
04 Ocak 2024, Perşembe
Öyle bir geçimsiz devirde yaşıyoruz ki, beşer tarihi bunun emsâlini göstermiyor.

İman kardeşliğini istisna tutarak, normal sosyal hayat tablosuna baktığımızda görüyoruz ki: Kardeş kardeşle geçinemiyor. Baba oğul ile anlaşamıyor. Anne kızı ile bütünleşemiyor. Dede ile torun arasında derin uçurumlar görünüyor. Eşler arasında şiddetli geçimsizlik hali yaşanıyor. İnsanlık tarihinin en yüksek boşanma oranlarına şahit olunuyor. Vesaire…

*

İşte, böylesine ağır şartlar altında bile, kimi iman kardeşleri arasında öyle bir uhuvvet, muhabbet, fedakârlık ve dayanışma hâline şahit olunuyor ki, kuvvetli ihtimal ile bunu melekler dahi alkışlıyordur.

Bununla beraber, şu dehşetli âhirzaman şartları içinde, bazen o iman kardeşleri arasında dahi öyle bir “ihtilâf û tefrika” fırtınası esiyor ki, bu hâl, hamiyet sahibi kimseleri dilhûn ve dağdâr edebiliyor.

Nitekim, Yavuz Sultan Selim gibi cihangir bir devlet başkanı, böyle bir tefrika ve bölünme acısının kendisini kabirde bile çok rahatsız edeceğinden endişe duyarak aynen şunu söyler: “Kûşe-i kabrimde hattâ, bîkarar eyler beni.”

İşte, “Elhasıl, Sultan Selim’e biat ettim” diyen Bediüzzaman Hazretleri de, aynı dertten şiddetli muzdarip olarak, zaman zaman dizine vurup “Eyvâh! Eyvâh!” dediğini yakın talebelerinden ve son şahitlerden hep duyarak geldik.

Bu sebeple, hizmet-i Nuriyeye taalluk eden meseleler hakkındaki lâhika mektuplarında, mükerrer defalar “Sakın, sakın” diyerek, o zehr-i kàtil olan “ihtilâf û tefrika” illetinden talebe ve kardeşlerini sakındırmaya çalışmıştır.

İşte, o ikaz ve ihtarlardan biri:

“Risâle-i Nur, sâdık ve sebatkâr şakirtlerine kazandırdığı çok büyük kâr ve kazanç ve pek çok kıymettar neticeye mukabil, fiyat olarak, o şakirtlerden tam ve hâlis bir sadâkat ve daimi ve sarsılmaz bir sebat ister.

“Sakın, sakın, dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları ve bilhassa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın. Karşınızda ittihad etmiş dalâlet fırkalarına karşı perişan etmesin.” (Kastamonu Lâhikası: 88)

*

Kardeşler arasında vukua gelen ihtilâf, münakaşa veya çekişmelerin kökü dahilde ise, izale edilmesi nisbeten kolaydır. Herkes nefis ve şeytanını ayağının altına almak suretiyle nihayet günün birinde dava kardeşi ile kucaklaşarak, yahut helalleşerek ihtilaf badiresini aşabilir. 

Şayet, ihtilâfın kökü hariçte olursa, bölünme, dağılma, parçalanma ne yazık ki kaçınılmaz hale gelebiliyor. Zira, bünyeye göz diken ve kendine bir partner (hizip, grup, klik...) bulan hariçteki cereyan, pençesini geçirdiği o bünyeyi parçalamadan, yani parça koparmadan durmaz ve işin peşini bırakmaz.

Dolayısıyla, şayet bünyede ayrılma, kopma, bölünme hadisesi tam tahakkuk ederse, söz konusu o haricî (dünyevî, siyasî, ticarî) el, türlü oyun, entrika, yahut bahanelerle musallat olduğu yerde maksadına kavuşmuş, muradına ermiş demektir.

*

Evet, herhangi bir haricî unsur, daima koparmaya odaklıdır. İşi koparmaya götürünceye kadar da, mütemadiyen gerekçeler hazırlar, sebep veya bahaneler üretir. Bununla da yetinmez, geri dönüşü imkânsız hale getirecek derecede, şahsî-hissî çatışmalara zemin hazırlayıp malzemeler üretir.

Bu mahiyetteki bir ihtilâf, dahilî bünyeyi tahrip ettiği gibi, hariçteki mâsum ve muhtaç durumdaki bîçarelerin önünü-yolunu da keser. Onları tereddüde sevk eder. Böylelikle, hak ve hakikatli mesleklerden uzaklaşmalarına veya uzak durmalarına sebebiyet verir. 

Böylesine elim bir vaziyete sebep olmanın vebâli şüphesiz ki pek ağırdır. Başkasının dalâletine sebep olmamak için, icabında şahsî olan hak ve hukukundan bile ferâgat etmek gerekir. Zira, dâvâ ulvî, gaye ise rızâ-i İlâhî.

Cenâb-ı Hak, bizi rızası dairesinden ayırmasın ve taşıyamayacağımız o ağır vebâllerin altına girmekten cümlemizi muhafaza eylesin.

Okunma Sayısı: 1727
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdurrahman

    4.1.2024 18:17:48

    "Sakın, sakın, dünya cereyanları, hususan siyaset cereyanları ve bilhassa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya atmasın. Karşınızda ittihad etmiş dalâlet fırkalarına karşı perişan etmesin.” (Kastamonu Lâhikası: 88) Hepimiz okuyoruz MAALESEF hep te aldanıyoruz

  • Abdullah Tunç

    4.1.2024 17:26:36

    İhtitilafın derinliklerine nüfuz etmeye çalışılmalı dır.Son derece dikkat edilmelidir.Çok ince bir na zardan geçirilmelidir.Çün kü fitne ve fesat çok sinsi bi şekilde bünyeye girmiş tir.Adeta nir elektron mik roskobiyle incelenmelidir. Yoksak fitne ve fesat mik robu teşhis edilmez, görül mez.İçimize giren mikrop virüstür.Viriüs kemikler den bile vücuda girebilir. Risale-i Nur'un Kudsi mesleğinin incelikleri, ni rengi noktaları bilinmezse düşman sezilmez,bilimez. İhtilafın müsebbibleri Mesleğimizin nurani pro jektörü altını konulup incelenmeze görülmez ve sezilmezler.Görülmediği, sezilmediği ve bilinmediği için bünyeyi kemirmeğe devam eder ve hastalan dırır.Bir asır evvel gönüller Sultanı Aziz Üstad'ımız bu ihtilaf düşmanını bizlere bildirmiştir.Tanıyıp zararın dan korunmakta bizim işi miz.Haydi Allah kolaylık göstersin.

  • Avni Aladağ

    4.1.2024 14:14:40

    İhtilafın sebebi;kibir,hased,menfaat duygusu yani nefis, başkaca hiç sebebi yok.

  • HÇeşitcioğlu

    4.1.2024 12:01:49

    Siyasi ve sosyal kargaşalarda ya içine dalmalı ya iyice uzaklaşmalı. Eskiden beri cemaat içi ihtilaflar, ülke içi siyaset ve sosyal çalkantıyla atbaşı gitmiş ve 2 taraflı başladığında parçalanmakla sonuçlanmış.. Çare; bu siyasi dalgalanmalarda; kirpi gibi büzüşüp fırtınanın geçmesini beklemek.Bu arada doğru ve hakkı açık net vurgulamakta şart.Daha hak/ hak polemiğinden kaçınmak asıl gibi. Yine de zayiat olur amma asgari cüzi olmalı. Her kopuş bir karşıtlık bir düşmanlık siper veya kalesi oluşturur..Bu elim vaziyetin çaresi de henüz bulunmadı! Çünkü bu hal aslında; yeni bir asabiye ve kabile doğuşu demektir! Cibilli taraftarlıkta gayrı ihtiyaridir...

  • S.topuz

    4.1.2024 10:46:57

    ..."Böyle bir cemaat-i azîme içindeki mukaddes kuvveti tehyic edecek ve uyandıracak hâdisat-ı azîme vücuda geliyor. Elbette o kuvvet-i azîmedeki bir hamiyet-i âliye feveran edecek ve Hazret-i Mehdi başına geçip, tarîk-ı hak ve hakikata sevkedecek. Böyle olmak ve böyle olmasını; bu kıştan sonra baharın gelmesi gibi, âdetullahtan ve rahmet-i İlahiyeden bekleriz ve beklemekte haklıyız."... Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı Mektubat - 441

  • S.topuz

    4.1.2024 10:45:45

    ..."İşte o pek kesretli o muktedir ordu, Âl-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'dır ve Hazret-i Mehdi'nin en has ordusudur. Evet bugün tarih-i âlemde hiçbir nesil, şecere ile ve senedlerle ve an'ane ile birbirine muttasıl ve en yüksek şeref ve âlî haseb ve asil neseb ile mümtaz hiçbir nesil yoktur ki, Âl-i Beyt'ten gelen seyyidler nesli kadar kuvvetli ve ehemmiyetli bulunsun. Eski zamandan beri bütün ehl-i hakikatın fırkaları başında onlar ve ehl-i kemalin namdar reisleri yine onlardır. Şimdi de, kemmiyeten milyonları geçen bir nesl-i mübarektir. Mütenebbih ve kalbleri imanlı ve muhabbet-i Nebevî ile dolu ve cihandeğer şeref-i intisabıyla serfirazdırlar. Böyle bir cemaat-i azîme içindeki mukaddes kuvveti tehyic edecek ve uyandıracak hâdisat-ı azîme vücuda geliyor."... Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı Mektubat - 441

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı