- Hukuk fakültesinde bize öğretilen hukuk bu değildi! Ya bize öğretilen en temel ve uluslar arası camiada geçerli hukuk kuralları uygulansın ya da beni yeniden hukuk fakültesine alıp, bu nevzuhur hukuku öğretsinler!..

“Size öğretilen hukuk nasıldı efendim?”

- Demokratik hukuk devletlerinde kuvvetler ayrılığı vardır; yasama, yürütme ve yargı. Bu üç erk, birbirinin yetki sahasına girmezler. Denge-denetim mekanizması içinde, herbiri görevlerini ahenk içinde yapmaya çalışırlar.

HUKUK KİŞİYE GÖRE DEĞİŞMEZ

- Yargının bağımsızlığı anayasal güvence altındadır. Anayasa hükmü bağlayıcıdır. Hukuk, kişiye göre değişmez. Anayasa’da ifade edildiği gibi, herkes kanun önünde eşittir.

Kanun çıkarma yetkisi Meclisindir. Keyfî kanun çıkarılamaz, bunun şartları vardır. Öyle tüzükle, yönetmelikle temel hak ve hürriyetler kısıtlanamaz. Hukuk normları ‘anayasa, kanun, tüzük, genelge, yönerge’ şeklinde sıralanır. Tüzük, kanuna; kanun, anayasaya aykırı olamaz. Anayasa Mahkemesi’nin bir görevi de bunu sağlamaktır.

“Hâkimler yargılama yaparken nasıl davranır?”

- Hâkimler ‘hakkaniyet, adalet, tarafsızlık ve vicdan kuralları çerçevesinde’ kanunlar ne diyorsa, ona göre hüküm kurarlar. Yargıladıkları kişinin ‘kim olduğuna, makamına, siyasî görüş veya inancına’ bakmazlar. Adalet heykelinin gözü, bu sebeple kapalıdır. Yargının kişiye göre değil; hukuka göre karar verdiğini simgeler.

AİHM KARARLARI BAĞLAYICIDIR

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları tavsiye niteliğinde midir, yoksa bağlayıcı nitelikte midir?”

- AİHM, Türkiye’nin, yetkisini kabul ettiği bir mahkemedir. Anayasa’nın 90. maddesine göre de Meclis’te kabul edilmiş uluslar arası sözleşmeler, iç hukuk normlarının üstündedir. Bu sebeple Türkiye, AİHM kararlarını uygulamakla yükümlüdür.

“Siyasiler uygulamak istemez ise..?”

- Yukarıda söylediğim gibi hukuk devletinde kuvvetler ayrılığı vardır. Yargı yerine siyaset karar veriyorsa ve yargı da siyasî otoritenin kararına göre hüküm kuruyorsa, o zaman bir hukuk devletinden söz etmek mümkün değildir.

ADALET OLDUKÇA DÜNYA DÖNER

“Sizce çözüm nedir?”

- Dünya adalet üstündedir, adalet oldukça döner. Beğenmese bile herkes, hukuka uymak ve saygı göstermek zorundadır. Siyaset yargıdan elini çeksin. Yargı mensupları da siyasî otoritenin kararlarına göre değil; evrensel hukuk kurallarına göre hüküm kursun yeter.

“Bu olmazsa ne yapmalı?”

- Bütün hukukçuları yeniden hukuk fakültesine göndermeli (!) Veya hukuk fakülteleri temelli kapatılmalıdır (!)

“Efendim çok karamsar bir tablo çizmediniz mi?”

- Büsbütün ümitsiz değilim. Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. Zıtlar içiçe ve mücadele halinde. Fakat hiçbir gece ve hiçbir kış sonsuz değildir. Geceden sonra sabah, kıştan sonra bahar hep gelmiştir, yine gelecektir. Hukuk camiasının içinde çok değerli hukukçular var. Bir kısmı çekiniyor, bir kısmına pasif görevler verildi. Ama bu böyle devam etmez.

HÜRRİYETÇİ BİR NESİL GELİYOR

Dünyada hürriyet ve adalet rüzgârları eserken, Türkiye buna bigane kalamaz. Meselâ Türkiye uzmanı Avusturya asıllı Walter Posch diyor ki: “Türkiye’de halk hukuk devleti istiyor. Türkiye çok değişti. Türkiye’de demokrasi ve insan haklarında eksiklikler var, bu açık. Ama bütün Türkiye halkı, hangi siyasî akım, ideoloji olursa olsun, artık bir hukuk devleti istiyor. Bu bir olgunlaşma süreci, eski dönem artık kapandı.”

Diğer yandan hürriyetine düşkün yeni bir nesil geliyor. A’dan Z’ye her şey etkilenecek, değişecek ve hiçbir şey eskisi gibi kalmayacak.

Aksamalar olsa da adalet güneşi, er geç doğacaktır inşallah.