"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dikkatle bak; hem gözünle hem gönlünle

Mehmet Asıf Işık
09 Ekim 2021, Cumartesi
Gören hangi uzuvdur, göz mü, gönül mü?

Gören eğer göz ise o halde gözler yumuk iken görülen ya da göze gelenler nedir?

Bazen bir şeye / yere bakar iken, ya da dalgın iken insan sanki başka âlemlerde imiş gibi, bulunduğu yerden /halden ya da durumdan, içinde bir şeyler görür ya hani, işte kasd ettiğim de odur. Gören elbette göz değil, göz sadece bakar ve görüleni alır. Çünkü göz bir penceredir. “Göz, (öyle) bir hassedir ki, ruh bu âlemi o (göz) pencere(si) ile seyreder.” 1

Görme eyleminin biyolojik ya da fizyolojik izahını yapmaya me’zun da muktedir de değilim. Fakat kudsî kaynaklardaki tariflerden ve okumalardan anlayabildiğim kadarıyla, göz penceresinden alınan görüntülere bir başka uzvumuz sembol kıyafetleri giydirip anlamlandırılıyor. Bu uzuv kalp ve/ya ruhtur.

İşte o bakımdan kalp asıldır; gözün, gördüğünü gönderdiği içimizdeki bu en değerli manevî azamızda ne varsa, ne ile doluysa, bakılan o manaya dönüşür. Hadis-i Şerifte mealen “İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir.” 2 buyurulmuştur. 

Şu halde sıhhati en iyi korunması gereken uzvumuz kalbimizdir.

“Kalbden maksat, sanevberi (çam kozalağı) gibi bir et parçası değildir. Ancak, bir lâtife-i Rabbaniyedir ki, mazhar-ı hissiyatı vicdan, makes-i efkârı dimağdır.” 3  Vücudumuzdaki kanı damarlar yoluyla diğer organlara pompalayan uzvumuz değil. Manevî cevherimiz, aslî varlığımız, bütün lâtife ve hissiyatımızın merkezi, maddî ve manevî bütün duygularımızın, belki akıl ve hafızanın da bağlı olduğu, düşünce ve fikirlerimizin karşılık bulduğu ve fakat özellikle de imanın mahalli olan kalp…

“Gözün nuru, nur-u (kalpteki) imanla ışıklanırsa ve kavileşirse, bütün kâinat gül ve reyhanlarla müzeyyen bir Cennet şeklinde görünür.” 4 Ya da tam tersi. “… göze ait büyük bir nimet-i basariyenin küfürle kaybolduğu …” 5  beyanlarıyla kalpte ne var ise, görülen o renge bulanır. 

Belki de bu izahlara dayanak olan âyet-i kerîmelerden birisi şudur:

“Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki olanları akl edecek kalbleri, işitecek kulakları olsun. Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl göğüslerin içindeki kalpler kör olur.” 6 Şu halde, gören göz değil kalptir, gönüldür. Kalpte ve gönülde ne varsa göze görünen o şekle girer.

Kâinatta olan her şeyin misali insanda var imiş. Merak eden kalbini yoklayabilir. Sonsuzluğu içine alacak kadar geniş yaratılmış olan insan kalbi neleri istiab ediyor; Hayallerimizi, fikirlerimizi, hafızamızı, sevgilerimizi, bütün hissiyatımızı ve daha kimbilir neleri…

Bundan dolayıdır ki ariflerin büyüklerinden İbrahim Hakkı Hz. o enfes şiirinde “Dil, Beyt-i Huda’dır, an’ı pak eyle sivadan / Kasrına nüzul eyler O Sultan, gecelerde” beyitinde kalbin (dil) Allah’ın evi olduğunu ve o uzvun dünyevî her türlü kazurattan pak ve temiz tutulması gerektiğini söyler. Semada arş-ı âzam neyse insandaki kalp de odur. Gönlünü Allah için saray ve makam etmeyene O Sultan hiç gelir mi!..

Hak Teâlâ, bir hadis-i kudside “Ben yere göğe sığmadım; mü’min kulumun kalbine sığdım” 7 buyurmuş. İbrahim Hakkı Hz. yine bir başka şiirinde “Sığmam dedi Hakk arz u semaya / Kenz’en bilindi dil (kalp) madeninden” beyitinde ifade ettiği üzere, Cenab-ı Allah Zatıyla değil elbette; marifetiyle, mubabbetiyle, mehafetiyle bilinecek ve hazineler kıymetindeki o ilimlerle Allah’ın marifetine erilecek. O kalp artık Allah’ın evi olmuş sayılır. Bu sırdandır ki “kalp Kâbe hürmetindedir.”

Öyle bir kalp ki, “Cenab-ı Hak, insanı, kâinata cami bir nüsha ve on sekiz bin alemi hâvi şu büyük âlemin kitabına bir fihrist olarak yaratmıştır. Ve Esma-i Hüsna’dan herbirisinin tecelligâhı olan herbir âlemden bir örnek, bir nümune, insanın cevherinde (kalbinde) vedia bırakmıştır.” 8 Nitekim bu hakikat İmam Ali’nin (ra) şu sözüyle dile gelmiş: “Sen kendini sıradan bir varlık sanma, âlemler içinde dürülmüş.”

Şu küçük cirmiyle, bir miktar etten ve kemikten yaratılmış olan insan, kâinatın fihristesi, özü, hülâsası imiş. Kâinatta her ne var ise, hangi âlemler yaratılmış ise birer numuneleri her bir insanda, insanın kalbinde bulunan cevherinde mevcut imiş. Âlemde hangi esma ve sıfatlar tecelli ediyorsa, o isim ve sıfatlar, küçültülmüş kâinat olan insanda tecelli ediyor. Zaten, kişi kendinin (ene), nefsinin, kalbinin ve içindekilerinin mahiyetini anlayıp sırlarını çözebildiği ölçüde Âlemlerin Rabbini tanıyabilir, idrak edip marifetine erebilir.

İman nurdur ve kalptedir. Kalpte iman yoksa veya kalpten çıkarsa, kalbin yukarıda sayılan özellikleri körleşir ve atıl kalır. Kalpler, “…menba-ı kemalât, hayattar ve ziyadâr oldukları halde; küfrün ihtiyar edilmesiyle zulmetli, ıssız haşarat-ı muzırra yuvasına inkılâp ettikleri için mühürlenmiş, kilitlenmiş” 9 olarak akreplere ve yılanlara korkunç yuvalar haline gelir. “Bütün hakaik-i kevniye, nazarından gizlenir. Kâinat ondan tevahhuş eder. Kalbi ahzan ve ekdar ile dolar.” 10

O bakımdan yazının başında sözü edilen Peygamber (asm) buyruğunda “Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur.” ikazı hayatî önemdedir. Kalp ve içindekiler insan maneviyatının semalarıdır ki o sema karartılmamalı, daima iman nuruyla aydınlatılmalı.

Çünkü, “Allah-u Teâlâ sizin bedenlerinize ve yüzlerinize değil, kalblerinize bakar.” 11 Kendisini, gözümüz önünde ve gözlerimizle gördüğümüz eserleriyle tanıtmak isteyen Rabbimizi, o yüce San’atkârı bilip, tanıyacak ve kalplerimizle görebileceğiz.

“... Vakit be-vakit başınızı kaldırıp esmā-i hüsnāma dikkat ederek, o semāvāta urûc etmek için fünûnunuzu ve terakkiyatınızı merdiven yapınız. Tâ fünûn ve kemalâtınızın menba’ları ve hakikatları olan esma-i Rabbaniyeme çıkasınız ve o esmanın dürbünüyle, kalbinizle Rabbinize bakasınız.” 12 Kalbi kilitli, mühürlü ya da kararmış olan ne görebilir ki?!..

Aziz dostlar,

Malûmunuzdur ki, şu dünya misafirhanesine bir memuriyet vazifesiyle gönderilmiş ve görevimizi lâyık-ı veçhiyle ifa etme gayretiyle yaşıyoruz. “Şu kâinattan maksad-ı â’lâ; tezahür-ü rububiyete karşı, ubûdiyet-i külliye-i insāniyedir ve insanın gaye-i aksası, o ubûdiyete ulûm ve kemalât ile yetişmektir .” 13

Taallüm ve tekemmül olan aslî vazifemiz ve en yüksek gayemize ulaşmak için şu prensiple hareket etmeli: “İnsan-ı kâmil odur ki, bütün o letâifi, kendilerine mahsus ayrı ayrı tarîk-ı ubûdiyette, hakikat cânibine sevk etmek ile, sahabe gibi geniş bir dairede, zengin bir sûrette; kalp, bir kumandan gibi, letâif askerleriyle kahramanâne maksada yürüsün.” 14

O halde, maddî ve özellikle manevî duygularımızın, lâtife, istidat ve kabiliyetlerimizin tamamını selim olan kalbin emrine vermeli. Göz ile kalp arasındaki perdeleri kaldırmalı. Göz bakar, kalp görür; Göz maddeyi, kalp manayı. Göz fizik âlemi, kalp ise öte âlemleri…

Biz de öyle yapmaya çalışacağız. Gözlerimizi açıp kalbimizle görmeye çalışacak, gördüğümüzü, göze gelen ve gönderilenleri dostlarımızla paylaşacağız inşaallah.

Sizin de gönül gözünüz açık, akıl ve kalbiniz selim olsun...

Dipnotlar:

1- 6. Söz’den.

2- Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.

3- İşarat’ul İ’caz (7. Âyetin Tefsiri).

4- İşarat’ul İ’caz (7. Âyetin Tefsiri).

5- İşarat’ul İ’caz (7. Âyetin Tefsiri).

6- 22-Hac Sûresi, 46 Âyet.

7- El-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ 2:165; İmam-ı Gazâlî, İhyâ-u Ulûmiddîn, 3:14.

8- İşarat’ul İ’caz (2. Âyetin Tefsiri).

9- İşarat’ul İ’caz (7. Âyetin Tefsiri).

10- Müslim, Birr 33., İbni Mâce, Zühd 9.

11- 20. Söz, İkinci Makamdan.

12- 20. Söz, İkinci Makam’dan.

13- 20. Söz, İkinci Makam’dan 

14- 27. Sözün Zeyli, 3. Sual.

Okunma Sayısı: 2577
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet Türeli

    9.10.2021 15:33:11

    Ey Risale-i Nur! ... Sen sönmez ve ölmez bir nursun. Boyun bâlâ, gözün şehlâ, gören mecnun seni leyla Sözün ferşte, gözün Arş'ta, gönül meftun sana cânâ Nikabın nur, nigâhın nur, kitabın nur senin ey nur Bağın Nursî, huyun munis, özün idris ferd-i yekta Açılmış gül, öter bülbül, yüzünde var zarif bir tül Emirdağ-1 - 85

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı